Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ D ] / Durmadan

Durmadan перевод на португальский

2,327 параллельный перевод
Adet dönemi bitip kanaması durmadan ameliyat edemeyiz.
- Só podemos operar no fim do ciclo.
10 saat hiç durmadan konuşuyor ve o kadar şeyden sonra beş parası yok mu?
Dez horas sem fechar a matraca, e não tem dinheiro?
Mavi ve yeşil olan vardı ve birbirimizi durmadan yumrukladık. Kafalarımız uçana kadar...
Havia um azul e um amarelo e dávamos murros um no outro sem parar, até que uma das cabeças saltasse.
Hiç durmadan çalışmalıyım.
Tenho que continuar a tentar ser um bom trabalhador.
- Evet, evet. Hem de durmadan.
Escalas ininterruptamente.
Sabah akşam durmadan... Kim yapmamıştır ki?
"Todo o tempo." Quem não fez?
Durmadan "Teşekkür ederim" demeyi bırak.
Não estejas sempre a agradecer.
Hiç durmadan.
Sempre.
Şunu anladım ki Leia'nın durmadan beni sorgulaması.. .. geminin atmosferini biraz bozdu.
Percebi que o facto de a Leia me estar sempre a questionar não tem criado bom ambiente na nave.
Zamanında altındaki arabayla durmadan sokaklarda devriye gezerdin.
Pela maneira como conduziste aquele carro, pensei que fosses um agente de rua.
Çünkü durmadan "Burada kalamayiz, burasi seytanin dükkani! Dogru seylere inanan ajanslara girmenin bir yolunu bulmaliyiz!" diye feryat ediyordum.
¡ É a oficina do diabo, temos que ir a agências que acreditem nas coisas certas!
"Bu piyasada azicik dahi taninmak istiyorsan reklama ayiracak milyonlarca dolar paran olmali ve yillarca hiç durmadan yeni reklamlar çikarmalisin." dedi.
se queres ter um nome que seja reconhecido neste negócio tens que gastar milhões de dólares em publicidade, vezes e vezes sem conta e vai levar-te anos...
Jim durmadan tekrarlamak istediği bir cümle bulur.
Jim vem com uma frase que quer repetir vezes sem conta.
Bu hınzırla hiç durmadan 3200 km. kadar gidebiliyorum.
Sim, este menino aguenta 3200 km sem ter de parar.
kanaması durmadan dikiş atamıyorum.
Não consigo coser sem hemorragias.
Buraya durmadan gelemezsin.
Não podes continuar a vir aqui.
Yılda bir gün durmadan bize gülecek ve kemiklerimizi titretecek.
Um dia por ano, ela vai rir-se tanto que vai abanar os nossos ossos.
* Galiba bu ikisi... * *... konuşuyorlar arkamdan, durmadan. *
É preciso falar com os dois para serem o dia e a noite para mim.
Pahalı avukatları var ve durmadan eyalet değiştirerek yetkileri sınırlıyor.
Tem advogados caros e está sempre a mudar-se de Estado para Estado para alternar de jurisdição.
Doğrama işini öğrenmek kolaydır ama durmadan pratik yapmalısın.
Competências de Cortar é fácil de aprender mas precisa-se de não parar praticar.
Hepsi durmadan kimlik değiştirmenden ve gölgede yaşamandan kaynaklanıyor.
Tem tudo a ver com destreza. Viver na incerteza.
Sözümde durmadan, onurumu nasıl korurum bilmem.
E não estou a ver como posso quebrar essa promessa sem manchar a minha honra.
Durmadan uğraştı.
Ela foi persistente.
Mandoon'un durmadan size saldırdığını hatırlıyorum. Hıçkırıklarınıza, ki aslında cesurcaydı, acıyıp sizi bıraktı.
Lembro-me do Mandoon lhe dar um enxerto de porrada, que só abrandou quando gemeu, embora corajosamente, por misericórdia.
Davullar, hiç durmadan çalan davullar.
Os tambores, os tambores eternos.
Dalgalanmaların sebebi bu. Bu yüzden durmadan görüyorum...
É isso que significa a flutuação, é por isso que continuo a ver...
Hiç durmadan Jonh Colt filmleri seyrettik ve bunun gerçekten işe yaradığını keşfettik.
Vimos filmes velhos do John Colt varias vezes até que ficámos tão bons como John Colt era. E realmente funciona.
Kalemi durmadan kırılınca...
O lápis dela estava sempre a partir-se e ela não conseguia...
Durmadan başımızı ağrıtır oldu elçileriyle babasının yitirdiği ve yiğit kardeşimin yasalarla kazandığı, toprakları geri ister.
perdidas por seu pai e passadas, de forma legal e plena, por nosso valorosíssimo irmão.
Belki denizler, değişik yerler, yeni görüntülerle dağıtır içindeki saplantıyı. Bir şeye takılmış kafası, durmadan onu düşünmek bozuyor aklını.
Talvez outros mares e outras terras, com suas atmosferas diferentes o libere do que esteja embutido em seu coração, no qual seu cérebro continua a argumentar, alienando tanto de si mesmo.
Ne yaptım ki böyle konuşabilsin benimle durmadan kırbaç şaklatır gibi yüzüme?
Que fiz eu para ousares soltar a língua insultando-me com tanta aspereza?
- Durmadan geliyor, aklını oynatmış gerçekten.
- Ela insiste, parece estar perturbada.
Çarpışmada kızışıp susadığınız zaman, ki bunun için saldır durmadan, yorasıya, Hamlet bir şey içmek ister nasıl olsa.
Quando na emoção do lance, acalorados e sedentos, cuidando de dar maior violência a vossos ataques, no momento em que ele pedir para beber, terei preparado para ele um cálice.
Şu haline bak durmadan koşturuyorsun.
Olha para ti, esse corre e corre.
Katır gibi durmadan çalışırım.
Trabalho feito um diabo.
Durmadan yemek anlamına gelen işareti yapıyor.
Continua a fazer o gesto de "comer".
Tamam. Telefonun durmadan çalıyor.
Está bem.
Son zamanlarda onu durmadan arıyorum.
Tenho telefonado bastante, nos últimos tempos.
Sonra da kendimizi üç gün boyunca hiç durmadan, yeri göğü inleten, şehvetli bir ziyafet için motel odasına kilitledik.
E depois trancámo-nos num quarto de motel durante três dias de festim carnal, sem parar, estremecedor.
Ben hiç durmadan seni düşünüyorum.
Eu tenho pensado em ti sem parar.
Antrenörler durmadan üfleyip her yere mikroplarını saçarlar.
Os treinadores usam-nos, cospem germes em todo lado.
Derin, derin nefes al durmadan.
Quero que respire normalmente.
Son 24 saattir durmadan mesajlaşıyoruz.
Temos trocado e-mails e SMS nas últimas 24 horas.
Durmadan çıkalım mı diye soruyordu.
Ele andava sempre a convidar-me para sair.
Durmadan soruyordu çünkü kafasına darbe almıştı.
Convidava-me, porque tinha um traumatismo na cabeça.
Pete ve ben durmadan dizlerimizi yanlışlıkla o küçük komedi kulübü masalarının altından birbirine çarptırıyoruz.
O Pete e eu ficamos a tocar os joelhos acidentalmente, por baixo daquelas mesas de clube.
Yani musluğu açıp suyu durmadan akıtıyoruz. Ta ki herkese bir sürü şey borçlu olana kadar. Sonra birden şöyle düşünüyoruz "Nasıl yani?"
Continuamos a acumular dívidas até devermos tudo a toda a gente, e de repente pensamos, "Mas que..."
Her aşamanın, her dikişin üzerinden tekrar tekrar geçerek... -... durmadan, sürekli tekrar ettim.
E estou sempre a rever cada passo, cada sutura e estou sempre a rever tudo...
Hiç durmadan çalışan ansiklopedik bir hafıza.
Uma enciclopédia mental, que nunca para de trabalhar.
Çünkü kimse bes para etmez buldugu bir seyi satin almaz. Geceler boyunca uyuyamadim. Çünkü durmadan "Bu kariyerimin sonu olacak." diye düsünüyordum.
– Tive noites sem dormir porque pensava que esse ia ser o fim da minha carreira e de tempos a tempos pensava,'mas... talvez se o nome se tornar conhecido, as pessoas gostem das roupas'.
Sürekli, durmadan yapıyorlar.
Estão sempre a dar-lhe...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]