Editör перевод на португальский
1,645 параллельный перевод
Bu durumda, onun mahremiyetini açık eden onu malzeme yapan fotoğraflara para vermiş yayınların sahipleri ve editörlerinin de elleri kanlıdır.
Parece que cada proprietário e editor... de todas as publicações, que pagaram por cada uma de suas fotos,... intrusivas e exploratórias... tem sangue em suas mãos, hoje.
Bana kalırsa, birkaç hevesli editör tirajlarını artırmaya uğraşıyor ve onların istediğini yapmak hata olur.
Eu acredito que poucos editores sedentos... estão fazendo o melhor para venderem jornais... e seria um erro dançar a música deles.
Ben de seni satın alınamayan ve korkusuz bir Editörken, daha çok seviyordum.
E eu gostava mais de ti como editor que não se deixa comprar ou intimidar!
Editörünün bu çocuğa inandığını sanmıştım.
Eu pensei que seu editor acreditava nessa criança.
Editörle görüştük.
Nós falamos com o editor da revista.
- Nasıl bir editörsün? - Çok cimri olanlarından.
- E que tipo de editor és?
Daily Northwestern'da baş editördüm.
Hum, fui editor-chefe no "Daily Northwestern".
New York Magazinedeki editörüm içeride ve ikinizi tanıştırabilirim.
Porque o meu editor da New York Magazine está lá dentro e, tu sabes, podia-to apresentar.
Kendisi Life dergisinde baş editör.
Ele é o diretor e editor da revista Life.
Editörümüzün bize ihtiyacı var.
O nosso editor precisa de nós.
- Röportaj editörü de...
- O editor do artigo de fundo quer...
Times'ın makalesini yazan editör tarafından.
Do editor que escreveu o artigo do Times.
Çok değil, yetenekli bir editör ayarlayacağız Neve Surifian.
Não muito. Vou dar-te uma das nossas melhores editoras, - Neve Sarafian.
Yolladığın editör kim?
Então qual foi o editor para quem mandaste?
Ayrıca kağıt de stil editörü, az olması umulur.
Por acaso, ele é o editor de moda do teu jornal.
Marco'ydu, editörüm.
Era o Marco, o meu editor.
Editörüm ve avukatımdan haber bekleyebilirsiniz.
Pode aguardar notícias do meu editor e do meu advogado.
- Editör kim?
- Quem é ele?
Kendisi, Planet gazetesi editörü ve şefidir.
Editor chefe do Planeta Diário? Hum.
Editörün- -
O teu editor...
- Yayıncımla mı çıkıyorsun?
Andas a sair com o meu editor?
Şu yayıncı gördü bugün Ve gerçekten iyi olduğunu söyledi.
Houve um editor que a viu hoje e disse que estava muito boa.
Yeni bir yayıncı bulmasına yardım edeceğim.
Vou ajuda-lo a encontrar um novo editor, farei qualquer coisa...
Sonra dergi yazarı oldun, bu da yazı işleri müdürüne fahişe diyene kadar sürdü.
Depois quiseste trabalhar numa revista, mas chamaste "puta" ao editor.
Bu iş çürüdü ve iğrenç bir hâl aldı.
Isto está se tornando sórdido e baixo. - Sou um editor, Shelton.
- Kamera hazır. - Kusura bakma. Montajcıyla konuşuyordum.
Desculpa lá, estava a falar com o editor.
Bunda arkadaşlarınızla yayıncıdan yayıncıya... dolaşmak yoktur. "
E isso não incluía ficar passeando de editor em editor... com um bando de gansos de amigos.
Bir yayınevi bile aramadı, Pen.
Nenhum editor ligou, Pen.
Genel yayın yönetmeninin asistanı!
Assistente do editor-chefe!
- Yeni genel yayın yönetmeni için.
- Para o novo editor-chefe.
DANNY MEADE GENEL YAYIN YÖNETMENİ
DANNY MEADE EDITOR-CHEFE
Beni dinle, sen Mode dergisinin genel yayın yönetmenisin.
Escuta-me, és o editor-chefe da revista "Mode".
Yazarların genelde katı kuralları vardır ama yine de röportaj yapmanız, eminim ki onların çok hoşuna giderdi.
O editor tem umas opinões bastante excêntricas mas, aposto que adoraria uma entrevista cosigo.
- Yazar mısın?
- Você é o editor. - Sim, eu mesmo.
Sonra bu yayıncılık işi çıktı ve... Philip Manville yapar mısın diye sordu, ben de "evet" dedim. ... böylece buraya geri dönmenin doğru şey olduğunu düşündüm.
E então apareceu-me o emprego de editor e o Philip Manville pediu-me para aceitá-lo e eu disse que sim e acho que senti que era certo voltar.
- Bu senin yayıncı dostun değil mi?
- Não é o seu amigo editor?
Exxon Valdez olayını savunuyordu yani? BEYAZ SARAYDA BİR EDİTÖR.
Então ele era defensor no caso Exxon Valdez.
- Evet. Jenny kitabından bahsetsene.
Jenny, fala-me do teu livro, do teu editor.
Yayıncım ısrar etti.
O meu editor insistiu.
New York'taki bir yayıncıdan gelen bir mektup buldum.
Encontrei uma carta de um editor de Nova Iorque.
Joanne Raphelson'un New York'taki yayıncısı ile konuştuk.
Falámos com o editor da Joanne Raphelson em Nova Iorque.
Beni soruşturmak için Joanne'nin ailesini aradığını duydum. yayıcısını da, taşları yuvarlıyorsun
Soube que anda e investigar-me... telefonou à família da Joanne, ao editor, anda virar pedras.
Kongre üyesine ve yayın müdürüne mektuplar yazdım.Ne yapabilirim?
Já escrevi cartas ao meu congressista e ao editor. Que posso eu fazer?
Eski Newport yayımcımızı arayabiliriz. ve New Match'i sosyetik magazin dergilerden birinde yayımlatabilir mi diye bakarız.
Podíamos ligar ao editor de Newport, e ver se ele pode pôr a NewMatch numa das revistas de sociedade dele.
Daha sonra da editör.
Só parou quando chegou a editor.
Zaten tüm bu saçmalıkları yayıncından gelen ilk haberde unutursun.
Vais provavelmente esqueceres-te deste buraco de merda assim que tiveres notícias do teu editor.
O benim yayıncımın fikriydi.
- Essa parte foi ideia do meu editor.
Bu yayının sahibi sizsiniz.
Você é o editor responsável.
New York Times'ta okuduğun... editör karşıtı yazılardan bahsetmiyorum. Hayatta kalma savaşının kurallarından,... dünyanın gerçekte nasıl işlediğinden bahsediyorum.
Estou a falar de política de sobrevivência.
Fransız bir yayımcının kızıydı.
Ela era filha de um editor francês.
- Johanne yayıncımla çalışıyor.
- A Johanne trabalha com o meu editor.