Etmem перевод на португальский
8,785 параллельный перевод
O zaman, bu yok etmem gereken bir karanlık.
Bem, então é uma escuridão que tenho de destruir.
Ama kabul etmem doğru olmaz.
Demasiado maravilhosa. Não seria o mais certo para mim aceitá-la.
Umarım işlerin içine etmem.
Espero não meter a pata na poça nalguma coisa.
Lois'i ev işlerine yardım etmem ve onunla daha çok vakit geçirmem için dolduruyor.
Ele fez com que a Lois me obrigasse a ajudar em casa e passar mais tempo com ela.
- Aynen. Dolabını kontrol etmem gerekiyor.
Vou ter que verificar o teu cacifo.
Bunun bağışımı iptal etmem gerektiği anlamına geldiğini biliyorsundur, Alexander.
Tem noção que isso significa que vou retirar a minha doação, Alexander.
Thorne işini iptal etmem gerek.
Preciso de anular a operação Thorne.
Hani bana borçlu olduğun onca kıyak var ya onları tahsil etmem gerek.
Sabes os favores que me estás a dever? Preciso de cobrá-los.
Ödevine yardım etmem için yalvarırdı.
Implorava ajuda com os estudos. Ele podia ficar com ela.
Seni çakallara atmakta tereddüt etmem.
Não vou hesitar em atirar-te as hienas.
Amatörlere pek tavsiye etmem.
Não é recomendada para amadores.
Sana yardım etmem İngiltere kraliçesine ihanet etmek demektir.
Ajudar-vos implica trair a Rainha de Inglaterra.
Dört yaşında birinin iki farklı ülkede iki insanı öldürmüş olabileceğine inanmadığıma seni ikna etmem gerekiyordu.
Tive que explicar isso tudo, porque não acredito, que um puto de 4 anos, dispare em duas pessoas, de dois países diferentes.
Bu son haftalarda onu ve bebeği kontrol etmem gerekiyor.
Tenho que vigiá-la e ao bebé nestas últimas semanas.
Söylentilere aldırış etmem, ama adamlarıma ederim, ve Severide senin için şansını çok zorladı.
Não dou ouvidos a rumores. Dou ouvidos aos meus homens e o Severide recomendou-te.
- Unut gitsin, yardım etmem sana.
- Esquece! Não vou ajudar-te.
Size yardım etmem mi gerekiyor?
Sou suposta ajudá-lo?
Ama bu yasadışı ve sizi ve müşterilerinizi dava etmem için bir sebep.
Isso é ilegal. Vou processar-vos, e ao vosso cliente,
Eğer borçlarını isterlerse beni iflas etmem için zorlarlar.
Se cobrarem a dívida, falimos.
Muhtemelen onu kontrol etmem lazım.
Vou ver como ele está.
Nick Donovan yardım etmem için aradı.
O Nick Donovan chamou-me para ajudar.
Kusura bakma, benim teselli etmem gerekiyordu.
Desculpa, devia ser eu a confortar-te...
Sanırım orada yaptığınız şey için size teşekkür etmem gerekiyor.
Acho que devo agradecer pelo que fez ali.
Hayatıma devam etmem için gerekeni yapıyorum.
Só faço o que tenho de fazer para seguir em frente.
Sana asla yardım etmem.
Nunca a ajudarei.
- Patronumu ikna etmem gerekti ama Dr. Marston'ı özgür bırakma planını kabul etti.
O meu chefe precisava de ser convencido, mas concordou com o seu plano para libertar o Dr. Marston.
- Sana teşekkür etmem gerek Amor insanların aslında nasıl olduğunu hatırlattığın için.
Eu tenho que agradecê-la, Amor, por lembrar-me como realmente são as pessoas.
Şahsen 7 yıl boyu her ay 5 bin dolar veren birinden nefret etmem zor olurdu ama...
Pessoalmente, eu achava difícil odiar alguém que me desse 5 mil dólares por mês durante 7 anos, mas...
Sokakta arabamı park etmem oldukça fazla zamanımı aldı.
Sabe, demorei algum tempo para estacionar o meu carro nas... ruas.
Pek anlamıyorum. Ben insanlara çıkma teklif etmem. - Nereye gittiğimizi sorarım sadece.
Não, nunca convido ninguém, só digo aonde vamos.
Harika. Şimdi Sharon'u tekrardan iptal etmem gerekecek.
Boa, agora tenho de voltar a cancelar com a Sharon.
- Bir dahaki sefere. Finch'e yardım etmem gerekiyor.
Tenho de ajudar o Finch.
Bu yüzden yeni kurallar icat etmem gerekti.
TIVE DE CRIAR NOVAS REGRAS
Monni, sen de biliyorsun ki, ortada çalıntı mal varsa, ben asla yardım etmem.
Mani, sabes que nunca te ajudarei com coisas roubadas.
Eğer bize onun kim olduğunu söylersen, söz veriyorum seni bir daha rahatsız etmem.
Porque se conhece, diga-me. E prometo-lhe que os meus homens não a incomodarão.
Bu hızda yürümeye devam ederseniz size yardım etmem imkansız Bayan Groves.
Não posso ajudá-la, Mna. Groves, se insistir nesse ritmo impossível. Root.
- Bu şartlar altında kendimi kokpite kilitleyip Heathrow'a doğru devam etmem yönünde talimat aldım.
- Dadas as circunstâncias, fui instruída a trancar-me na cabine e a prosseguir até Heathrow.
" Sorular sorulmaya başlandığında kalbimin kırılmıştı onu terk etmem gerektiğinin farkındaydım.
Fiquei devastada, porque sabia que teria de o deixar.
- İşte, ver ona. - Bu siktiğimin makinesini tamir etmem lazım.
- Tenho de arranjar a máquina.
Evlat edinildiğimden beri insanlara yardım etmem gerekiyormuş gibi hissediyorum ve bu gece bu şansı yakaladım.
Desde que fui adoptada, sempre senti a necessidade de ajudar as pessoas, e hoje, finalmente, tive essa oportunidade.
Ve sen onun "kankası" olarak ün yaptığın için merak etmem gerek neden bu ilişkiden istediğimi alıp bana getirmiyorsun?
E por seres amigo dele, tenho que perguntar porque é que não exploraste isso para me poderes dar aquilo que eu quero.
Yarın parkta buluşup kontrol etmem gerekiyor.
E fiquei de me encontrar com ele no parque amanhã de manhã, para ver.
Teröristlere yardım etmem.
Não ajudo terroristas.
Yalnızlık ve uykusuzluk çeken 50 kişiye falan vaaz etmem için haftalık bir saatim vardı.
Todas as semanas tinha uma hora para pregar a uma audiência de talvez 50, tudo solitários que não conseguiam dormir.
Kontrol etmem gereken başka insanlar var.
Tenho outras pessoas para ver.
Etmem...
Eu não...
Sana neden yardım etmem gerektiğini anlamıyorum.
- Porque haveria de te ajudar?
- Kötülüğü yok etmem söylendi ama öğrendim ki, o kötülük her yerde.
Fui chamado para destruir o mal, mas aprendi que o mal está em todo o lado.
- Baba. - Beni dinle ufaklık. Kendine ait bir hayatın olduğunu fark etmem çok uzun sürdü.
- Júnior, escuta, demorou muito tempo para perceber que tu deves viver a tua própria vida.
Hayatımı feda etmem o denizcinin hayatını kurtaracaksa yapılmalıdır.
Se sacrificar a minha vida, vai salvar aquele fuzileiro, então que seja.
Zamanı geldi, yolculuk etmem gerek.
Sou eu. Preciso de viajar.