Ettin перевод на португальский
19,911 параллельный перевод
Bu dünyanın da tıpkı dışarıdaki dünya gibi bir oyun olduğunu anlamama yardım ettin.
Ajudaste-me a compreender que este mundo é igual ao mundo lá fora... Um jogo.
- Ettin, Benim ofisimde.
- Concordou, sim. No meu escritório.
- Tanrı'ya hizmet etmeyi kabul ettin.
- Concordou servir a Deus.
Deşifre ettin mi?
Conseguiu encontrá-lo?
Brainiac 8'in kimliğini tespit ettin.
Identificaste o "Brainiac 8". Conheces o código dela.
Bu olandan sonra yoluna nasıl devam ettin?
Como é que aguenta tudo isso?
Benden aylarca nefret ettin, çünkü gücümü gelişigüzel kullanarak acımasızca insanları öldürdüğümü sanıyordun.
Odiaste-me durante meses, porque pensaste que eu utilizaria os meus poderes indiscriminadamente, que mataria pessoas sem qualquer apreço pelas suas vidas.
Dinle sürekli burada kaldığına göre garip bir şeyler fark ettin mi?
Escute... Já que passa aqui... muito tempo, reparou em algo estranho...
Kuralsız bir mücadeleyi kabul ettin ve yaşayacağın şey tam olarak bu.
Subscreveu um concurso sem restrições e é exactamente o que está prestes a ter.
Yerlerini tespit ettin mi?
Já os localizaste?
Ben de kolları açıp yardım ettin diye sana minnettar mı olayım?
E eu devo ficar agradecido por isso? Aceitar a tua proposta de braços abertos?
Burayı terk ettin, babamızın hayatını mahvettin yıllar sonra döndün ve köprüme ortak oldun.
Tu saíste daqui, destruíste a vida do nosso pai, voltaste anos depois e mentiste no caminho para a vila que eu construí.
Fark ettin mi?
Já reparaste?
Peter'la halkın ilgisini çekmemizden nefret ettin.
E odiou como eu e Peter captamos a imaginação do povo.
İyi hizmet ettin.
Fizeste um bom trabalho.
Hey, um, konu dışında ama Camille'de bir değişiklik fark ettin mi?
Mudando de assunto, notaste algo diferente na Camile?
Bunu hak ettin.
Mereceste-a.
- Buraya gelmeyi nasıl kabul ettin?
Porque concordaste com isto? O Sam.
Bize ihanet ettin, insanların hayatını tehlikeye attın hatta Hannah'yı.
- Trair-nos. Arriscar tantas vidas, até a da Hannah.
- Teşekkür ettin ya zaten.
- Já me agradeceste.
Şerefsizlik ettin.
Tu foste um parvalhão.
Onunla yatmaya devam edeceğini fark ettin değil mi?
Sabes que ela vai continuar a dormir com ele.
Çalışmasına yardım ettin, değil mi?
Tu ajudaste-lo a estudar, certo?
Ajan Keen'in ölü taklidi yapmasına yardım ettin mi?
Você ajudou na farsa da morte da agente Keen?
Ama ettin mi? Cenazede tabutuna çiçek koyduğunda...
No funeral, quando você colocou uma flor em seu caixão...
- Ona tecavüz mü ettin Stan?
Todas as vítimas estão mortas. Dispersem todos os homens, isolem esta área.
Arkadaşıma saygısızlık ettin çünkü.
Porque desrespeitou o meu amigo.
Çok mücadele ettin.
Combateram arduamente.
Bizden destek almadan kendi başına hareket ettin.
Agiste sozinho sem o nosso apoio.
Hem intikamını alıp hem de çok zengin olabileceğini fark ettin.
Achou que podia vingar-se e enriquecer ao mesmo tempo.
- Daha fazla elde ettin mi? - Evet, ama...
- Arranjaste mais?
Ön duruşmayı geçmemizi sağlayıp hakimi dava oluşturmaya ikna ettin.
Consegues que passemos no julgamento sumário, e convences o juíz de que temos um caso.
Arkadaşlarını ölümlerine sevk ettin.
Conduziu os seus amigos à morte.
Şimdi ona yardım ettin, al şunu nezarethaneye götür.
Agora que acabou de ajudá-lo, leve este para a cela.
Bir kere de benimle kavga ettin.
E brigaste comigo uma vez.
Sen işe devam ettin, değil mi?
Mas tu, continuaste sem parar, não foi?
Lucky U satan kimseyi bulamadın ama bana Utopium satıcılarını yakalamak için olabildiğince yardım ettin, değil mi?
Nunca conseguiste encontrar ninguém a vender Lucky U, mas ajudaste a apanhar bastantes traficantes de Utopium, não?
Yani kadın bir hükümet ajanını terk ettin.
- Deixaste uma agente do governo?
Onu affettin, geri kabul ettin. Ve şimdi Lobos öldü.
Perdoou-o, aceitou-o de volta e agora o Lobos está morto.
Gıdıklamayı erotik bulduğunu ne zaman fark ettin?
Quando é que percebeu que as cócegas podem ser uma coisa erótica?
- Bana ihanet ettin.
- Tu traíste-me.
İnandığım her şeye ihanet ettin.
Tu traíste tudo aquilo em que eu acreditava.
Ben yokken bu deve işkence ettin.
Torturaste este ogre na minha ausência.
- Dua ettin ve düzeldin.
- Oraste e ficaste melhor.
Belki sana sert davrandı, belki sana ihanet edeceğini fark ettin sen de onu öldürdün.
Talvez ele tenha sido violento, talvez tenha percebido que ele ia traí-la e fê-lo primeiro.
Bizimle buluşmayı kabul ettin.
Concordou em encontrar-se connosco.
Adamı neden tehdit ettin?
Então porque o ameaçou?
Bardo'un Flanagan adına çalıştığından şüphelendin. Onu takip ettin.
Suspeitou que o Bardot estivesse a trabalhar para o Flanagan e seguiu-o.
Pekâlâ, yani sen de onu tehdit ettin. Bu yüzden mi benden o kadar korkuyordu?
E o pai, por sua vez, ameaçou-o e por isso teve tanto medo de mim?
Selam. Kızımızı da mı dâhil ettin bir de?
Agora, envolves a nossa filha?
Hata ettin Apep.
Cometeste um erro, Apep.