Fayeen перевод на португальский
31 параллельный перевод
... dakikalar önce yaptığı açıklamada, Prens Fayeen, kuzeninin cinayetinden,... radikal bir feminist ve İslam için bir tehlike olduğunu ifade ettiği... -... Hani Jibril'in sorumlu olduğunu söyledi.
O Príncipe Fayeen divulgou um comunicado a condenar o assassínio do primo por Hani Jibril, e chamou-a de feminista radical e um perigo para o Islão.
- Fayeen, Jibril'i kullanarak... -... Abboud'un değiştirmeye çalıştığı her şeyi geri götürecek.
O Fayeen vai usá-la como desculpa, para retirar todas as reformas do Abboud.
-... Fayeen'in, ister lehine, ister aleyhine olsun.
A querer ou não, és a favor ou contra o Fayeen.
Şirket Yöneticisi, Prens Fayeen ile bağlantılı paravan bir şirketten kendisine yapılan bir seri para transferini dikkatli bir şekilde belgelemiş.
O COO documentou com cuidado, várias transferências feitas para ele, através de uma empresa falsa ligada ao Príncipe Fayeen.
Benim tahminimce öyle. Eğer olur da, Fayeen her şeyi onun üstüne yıkmaya kalkarsa diye.
Sim, caso o Príncipe Fayeen o matasse.
Prens Fayeen, Abboud'u öldürmek için Arcadia ile işbirliği yapmış.
O Príncipe Fayeen conspirou com a Arcadia, para assassinar o Abboud.
Prens Fayeen dünyanın en zengin adamlarından biri.
O Príncipe Fayeen é um dos homens mais ricos do mundo.
- Yani, makaleyi yayınlayıp prensi utandıracağız. - Ama hala uluslararası bir krizin eşiğindeyiz.
Então, publica o artigo, envergonha o Fayeen, e ainda estamos no limiar de uma crise internacional.
Prens Fayeen'in beni öldürmeye çalışmasını sağlamak.
Fazer o Príncipe Fayeen tentar matar-me.
Sebastian Egan tarafından yazılmış,... Prens Fayeen'in, Abboud'u ve Jibril'i öldürmek için plan yaptığını kanıtlayan birkaç gizli işleri açığa vuran makale istiyorum. - Sen ciddi misin?
Quero publicar alguns artigos assinados por Sebastian Egan, que prova que o Príncipe Fayeen conspirou para matar o Abboud e que também pretendia matar a Hani Jibril.
Prens Fayeen kuzeni Abboud'u kıskanıyordu. Sadece yakışıklı, genç ve modern Suudi Arabistan'ın ileri görüşlü yüzü olduğu için değil aynı zamanda değişimi temsil ettiği için.
O Príncipe Fayeen estava com ciúmes do primo Abboud, que não era só a cara jovem, arrojado e progressista da moderna Arábia Saudita, ele também representava as mudanças.
- Fayeen biliyordu.
O Príncipe Fayeen sabia.
Yani Fayeen'in unvanı alabilmesi için Abboud'un önünden çekilmesi gerekiyordu.
Para que Fayeen obtivesse o título, precisava do Abboud fora do seu caminho.
Fayeen gücü eline alıp petrol bakanı olduğunda, Arcadia'ya anlaşmayı vereceğine söz verdi.
O Fayeen disse à Arcadia que lhes dava o contrato, caso ele tomasse o poder e se tornasse Ministro do petróleo. O preço foi...
Prens Fayeen ve Arcadia çok iyi biliyordu ki, Jibril, Abboud'la yüzleşerek,... verdiği sözü halkın görebileceği şekilde kameralar karşısında söylettirme fırsatını asla kaçırmazdı.
O Príncipe Fayeen e a Arcadia sabiam, que ela não ia perder a oportunidade de confrontar o Abboud na televisão americana, sob os holofotes, forçando-o a comprometer-se publicamente com a promessa que lhe tinha feito. E agora...
Prens Fayeen kendisini Allah'ın elçisi sanıyor, adam aynı zamanda dünyanın en zengin 10 kişisinden biri.
O Príncipe Fayeen acredita que ele é um vaso de Alá e que tende a ser uma das dez pessoas mais ricas do mundo.
- Fayeen bu bilginin yayınlanmasını önlemekte kararlı.
O Fayeen está decidido a suprimir esse jornalista.
Fayeen ile birlikte yatılı okulda okumuş. Yani prens, eski bir kankası aracılığıyla...
Fez a Universidade com o Príncipe Fayeen, enviou uma mensagem de um velho amigo.
Prens Fayeen'in, Abboud'u öldürmek için Arcadia ile işbirliği yaptığına dair... -... elle tutulur kanıtım var.
Tenho provas concretas que o Príncipe Fayeen conspirava com o Conselho da Arcadia para assassinar o Príncipe Abboud.
Fayeen ve Arcadia'yı birbirine bağlayan banka transferleri. Parayı izle yeter.
Transferências bancárias do Fayeen para a Arcadia.
Prens Fayeen, Saud Hanesinin bir üyesi. Allah tarafından Mekke'yi korumak için gönderilmiş bir ailenin üyesi.
O Príncipe Fayeen é descendente da Casa de Saud, família consagrada por Alá para guardar Meca.
Prens Fayeen'in Arcadia ile birlikte,... Abboud'u öldürmek için suikast düzenlediğine dair kanıtım var.
Eu tenho provas concretas do que o Príncipe Fayeen conspirou com o Conselho da Arcadia, para assassinar o Príncipe Abboud.
FBI'ın, Prens Fayeen ve Arcadia hakkında yaptığı soruşturmaları biliyoruz.
Nós sabemos quem tu és. Sabemos tudo da investigação do FBI sobre o Conselho da Arcadia e o Príncipe Fayeen.
Eğer Prens Fayeen'in herhangi bir şekilde başı yanarsa, ailen ölür.
Depende. Se o Príncipe Fayeen sofrer alguma consequência, a tua família morre.
Prens Fayeen'den geldiğini bulduğumuz paraya ne olacak peki?
Sim, e o rasto do dinheiro que leva ao Príncipe Fayeen?
Bütün bunları yalnız başına yapmış bir yobaz gibi göstereceğiz. Prens Fayeen ile olan... -... bağlantımız gizlenmiş olacak.
Caracterizá-lo com um fanático que trabalhava sozinho e a nossa ligação com o Príncipe Fayeen, vai ser suprimida.
-... kalmasını da sağlamaz.
Temos que apanhar o Príncipe Fayeen a fazer...
- Prens Fayeen'i yasadışı bir şey yaparken yakalamamız gerek.
- Alguma coisa ilegal.
"Prens Fayeen'in Mülkü, Riyad"
Isso não é notícia!
- Fayeen'in beni öldürmeye çalışmasını sağlamak.
Fazer o príncipe tentar matar-me.
Prens Fayeen ile ilgili soruşturmanızı bitireceksiniz.
Vais acabar com a investigação sobre o Príncipe Fayeen.