Gideceksin перевод на португальский
4,342 параллельный перевод
- Yüksek lisansa mı gideceksin?
- Queres fazer pós graduação?
- Metroyla mı gideceksin?
- Vais de metro?
Ne yani, sen mi gideceksin?
Então o quê, vais entrar?
- Buluşmaya gideceksin değil mi?
- Vais conhecê-lo, certo?
Duruşmadan duruşmaya, ifadeden ifadeye gideceksin.
O julgamento vai arrastar-se. Vai ter de ir a audiência após audiência, testemunho após testemunho.
Savaşa mı gideceksin?
Voltar para a guerra?
Gideceksin ve onların tarihi değiştirmesini durduracak kimse kalmayacak.
- Partes e não há ninguém aqui para impedir os outros de continuar a mudar a história.
Kızılderili bölgesinden tek başına geçerek Mormon kalesine mi gideceksin?
Vais atravessar o território índio sozinho, até ao forte Mórmon?
İyi de başka nereye gideceksin?
Mas... Para onde mais é que poderias ir?
İşin çok kolay. Oraya gideceksin- - Bana bak. Parayı vereceksin.
Vais entrar lá dentro- - olha para mim- - dar-lhes o dinheiro, resgatar a Amanda e, pirar-te de lá para fora.
- Eve nasıl gideceksin?
- Bem. como vai voltar para casa?
Buradan maraton koşmaya mı gideceksin?
Vais passear mais tarde?
Harika olurdu ama yapma şimdi, bugün Yankees maçına gideceksin.
Isso seria óptimo, mas hoje tens o jogo dos Yankees.
Çekip gideceksin şimdi.
Vais acabar por arrancar o couro.
Ve mücadele etmen gerektiğini anladığın zaman, zaten kan kaybından ölüme gideceksin.
Quando te deres conta que deves contra-atacar, já vai ser tarde demais.
Ona söylememi istemiyorsan buradan defolup gideceksin.
Se não queres que eu conte, então baza daqui.
Şimdi kiliseye gidelim, sonra da alışveriş merkezine üst baş almaya gideceksin.
Vamos mas é para a igreja. E depois disso, vais ao centro - comercial para ir comprar roupas.
Hop, hop, bekle biraz, Vale'nin peşinden mi gideceksin?
Vais atrás dele? - Não.
Birkaç adam alıp White Horse Yolu'na gideceksin.
Preciso que pegues nalguns homens, e vás a White Horse Pike.
- Yani, sende öylece gideceksin?
- Então, vais apenas deixar aquilo ali?
O nereye giderse, sen de gideceksin.
Onde quer que ele vá, também vais.
Güzel. En kısa sürede gideceksin.
E irá embora assim que puder.
Ve doğaüstü olmayan, sıradan bir insandan ibaret olduğun için Silas öteki tarafta sıkışıp kalacak, sen ise geçip gideceksin.
E visto que não és mais do que uma humana não sobrenatural, morrerás, enquanto o Silas ficará aprisionado no Outro Lado.
Bu arada sen de You-Knee-Ah'a gideceksin.
Entretanto vai dar um jeito em ti mesmo.
Nereye gideceksin?
Para onde vais?
Bu bilgiyle mezarına gideceksin.
E vais levá-los para a cova.
Cidden bak, bir gün şort giyip bir Çin lokantasına gideceksin oradaki çalışanların hepsi gülmekten yerlere yatacak.
Vais a um restaurante chinês de calções e todos rir-se-ão de ti.
Gideceksin ambulans annen ile, tamam, Ryan?
Vais na ambulância com a tua mãe, está bem, Ryan?
Beslenme uzmanı olarak oraya sen gideceksin.
Vai você como nutricionista.
Arenaya gideceksin sanıyordum.
Pensei que estivesses no anfiteatro.
Ama sen oraya gideceksin, ve ben de yanında olacağım.
Mas vais encará-lo, e eu estarei ao teu lado.
Hapishanede ölüp gideceksin.
Você vai morrer na prisão.
Pezevenk olarak mı gideceksin?
Vais de chulo?
- Son hızda mı gideceksin?
- Ai, vais com tudo?
- Nereye gideceksin?
Para onde irá?
- Ne kadar süreliğine gideceksin?
Por quanto tempo ficarás ausente?
Ona de ki "Annemgille gideceksin." de.
Dize-lhe para vir connosco.
Babanın izinden gideceksin, öyle mi Kipper?
A seguir os passos do teu pai, não é, Kipper?
Köşeye kadar gideceğiz... Ve sen defolup gideceksin ve kimseye bundan bahsetmeyeceksin.
Vamos dar-te boleia até à esquina e depois sais, vais para casa e não falas disto a ninguém.
Sen de onunla gideceksin.
Tens que comprar uma espingarda.
Danslara, iş görüşmelerine gideceksin.
Tens bailes e entrevistas.
Eninde sonunda üniversiteye gideceksin.
Tu vais para a universidade. É muito cara.
Trenle gideceksin...
Vais ir à estação de comboios...
Birisini dövmeye mi gideceksin?
Vais bater em alguém?
Birkaç yüz metre ilerideki büyük eve sadece yemeğe çağırırlarsa gideceksin.
Algumas centenas de jardas para cima fica a Casa Grande... caso seja convidado para lá jantar.
Nereye gideceksin?
Para onde é que vais?
İki saat sonra gideceksin.
Tu viajas dentro de duas horas.
Amanda'yı geri alıp, oradan defolup gideceksin.
Faz sentido?
Uh, sen Kensi ile gideceksin,
Kensi...
Nereye gideceksin?
Para onde?
Düğüne gideceksin değil mi?
Vais ao casamento, não é?