Gray перевод на португальский
1,474 параллельный перевод
Gidelim Gray.
Vamos embora, Gray.
Sonra da Gray ve adamlarıyla oraya döneceğiz tekrar.
E depois vou sair de novo com o Gray e os seus homens.
- Baba yardımına ihtiyacım var. - Gray Anderson'a oy vermek, yeni bir Jericho demek.
-... votem em Gray Anderson para uma nova Jericho.
Gray'i bulalım.
Vamos ter com o Gray.
Gray dedi diye Jonah'ın kafasına kurşunu sıkıvereceksiniz yani?
Vais meter uma bala na cabeça do Jonah quando o Gray te disser?
Sana kaldı, Gray.
A decisão é sua, Gray.
Her ihtimale karşı Gray's Anatomy maratonu planlayalım.
Vamos planear uma maratona de "Anatomia de Grey" por via das dúvidas.
Mühim bir problemimiz var, Gray.
Temos um problema bicudo, Gray.
Gray Anderson'la mı konuşuyorum?
Estou a falar com o Gray Anderson?
Gray yardım edebilmek için çok uzakta olduğunu söyledi.
O Gray disse que fica muito longe da cidade, para que os guardas ajudem.
Bir saat, Gray.
Uma hora, Gray.
Gray, bu adamlar asker değil...
Gray, estes homens não são militares...
Adamlarım Gray Anderson için savaşmaz.
Os meus homens não lutam pelo Gray Anderson.
Gray anlaşmadan üç çiftlik uzakta olduğumuzu söylüyor.
O Gray diz que só faltam três herdades, para chegarmos a um acordo.
Gray yedi çiftçiyi de ikna etti.
O Gray conseguiu arranjar as sete herdades necessárias.
Belediyeye dönün ve ne yapıp edip Gray'in aramasına engel olun.
Vão até à Câmara, façam o que for preciso, mas não deixem o Gray fazer essa chamada.
İnsanlar açlıktan ölecek, Gray.
As pessoas vão morrer à fome, Gray.
- Hadi, Gray.
- Vá lá, Gray!
Tüm hayatımı bu kasabaya harcadım, Gray.
Eu quase que dei a minha vida por esta cidade, Gray.
Dışarıda adamlarımız var, Gray.
Temos homens lá fora, Gray.
O telsize yaklaşma, Gray.
Não vás para o pé do rádio, Gray.
Gray, anlaşmayı yapma.
Gray, não faças esse acordo.
İyi bir iş adamısın, Gray.
És um bom homem de negócios, Gray.
Ne yapıyorsun, Gray?
O que é estás a fazer, Gray?
30 saniyen var, Gray, yoksa bombaları yolluyorum.
Trinta segundos Gray, ou mando disparar os morteiros.
Duyuyor musun, Gray?
Estás-me a ouvir, Gray?
Gray'i kasabaya geri götürün. Ne?
- Levem o Gray para a cidade.
Ama Başçavuş Blane ve Çavuş Gray'in nerede olduklarını söylemen karşılığında tutukluluğun süresince içinde bulunduğun koşulların iyileştirilmesini sağlayabilirim.
Mas eu posso ser convencido a mitigar as circunstâncias do seu confinamento... na condição de me dizer o paradeiro do Sargento-Mor Blane e do Sargento Grey.
Takım arkadaşların Blane ve Gray kendi durumunu kesinlikle iyileştirebilirsin, çavuş.
Os seus colegas, o Blane e o Grey, podem certamente melhorar a sua posição, Sargento.
Maya, ofisteki bilgisayardan, Gabriel Gray hakkında araştırma yaptım.
Maya, pesquisei sobre Gabriel Gray no computador do escritório.
Gabriel Gray.
Gabriel Gray.
Gabriel Gray tarafından öldürülen insanların sayısını bir düşünün.
Pense nas pessoas que foram mortas pelo Gabriel Gray.
Özel dedektif Emerson Cod,... Örgü Nükteleri dergisinin son sayısıyla hoşça vakit geçiriyordu. Örgüyle ilgili esprileri bulduğu yazılı kaynaktı bu. Bu sırada bir Anita Gray'in annesinden telefon geldi.
O detetive Emmerson Cod estava apreciando a revista "Tri Tricô", sua válvula de escape para humor de tricô, quando recebeu um telefonema da mãe de uma Anita Gray.
22 yıl, 11 hafta, 2 gün, 9 saat ve 33 dakikalık Anita Gray,... koku bilimi üzerine özel ders alırken bir epifani yaşamıştı.
Anita Gray, com 22 anos, 11 semanas, 2 dias, 9 horas e 33 minutos, estava fazendo aulas particulares em Ciência Olfativa, quando teve uma epifania.
O patlamaya tam olarak neyin sebep olduğu sorusunu görünüşe göre yalnızca Anita Gray cevaplayabilirdi.
O causa exata da explosão, parecia ser algo que apenas Anita poderia responder.
LeNez'in kitabının çıkışını Anita Gray'in öldürülmesinden önce programda öne çekmişler.
O lançamento do livro foi antecipado antes do assassinato.
Kitabın ön satışları ilk patlamanın ardından fişek gibi fırladı. O patlama Bay LeNez'in yardımcısı Anita Gray'in ölümüne sebep olmuştu.
As encomendas do livro cresceram vertiginosamente desde a primeira explosão, que causou a morte de Anita Gray, ex-aluna do Sr. Lenez.
Anita Gray'in öldürülmesini araştırıyordum.
Tenho investigado o assassinato de Anita Gray.
Ama hâkim olamadığı değişkenler vardı. Buna, mutlak bağlılıkla kendini en çok adayan öğrencisi azıcık bir koklamaya karşı koyamamış Anita Gray de dâhildi.
Mas havia elementos que ele não podia controlar, incluindo a adoração de sua mais dedicada aluna, Anita Gray, que não pôde resistir a uma cheiradinha.
Dorian Gray'e benzemesi için, tesadüfen, üzerinde oynama yapılmış reklam fotoğrafından bile nefret ediyor.
Até odeia a foto publicitária, que, incidentalmente, foi retocada para faze-lo lembrar o Dorian Gray.
Graysmith'in Kopyaları
Cópia para o Gray
Hayır, Gray... hayır, Grayer.
Não, Gray... não, Grayer.
Tamam, ikiyi al.
Ok, take 2! - Gray!
Evlat, Gray Anderson'un galip gelmesinden endişelenmiyorum.
Filho, eu não estou preocupado em ganhar ao Gray Anderson.
Gray orada değiş-tokuş yapmak için birkaç çuval tuz hazırladı.
O Gray está a tratar de empacotar sal para nós usarmos como troca.
Gray sınır karakolundakilerden birkaçıyla gitmem gerektiğini düşünüyor.
O Gray acha que eu devia levar dois tipos da patrulha de fronteira.
Mitchell Cafferty, Gray onu bulsa da bulamasa da hak ettiğini bulacaktı zaten.
O Mitchell Cafferty vai pagar por aquilo que fez quer o Gray o encontre ou não.
Gray, ne yapıyorsun?
Gray, o que estás a fazer?
- Ne yapmayı planlıyorsun Gray?
O que está a planear fazer, Gray?
- Gray yapma.
- Gray, não.
Sen şu an çok önemlisin, Gray.
- Agora és muito importante, Gray.