Haksızlık ediyorsun перевод на португальский
139 параллельный перевод
Bana haksızlık ediyorsun.
Está a ser injusta comigo.
- David'e haksızlık ediyorsun.
- Está a ser injusto com o David. - Estou a ser o quê?
Seni temin ederim ki, ona karşı haksızlık ediyorsun tatlım.
É muito injusta com ele, querida.
Haksızlık ediyorsun!
Não estás a ser justo!
Kendine haksızlık ediyorsun.
Você não está a ser justo consigo mesmo.
Kendine haksızlık ediyorsun.
Não está sendo muito condescendente consigo?
- Sen haksızlık ediyorsun ve... - Haksızlık mı?
Injusto e... lnjusto?
Haksızlık ediyorsun.
Não está sendo justo.
- Haksızlık ediyorsun.
És injusta, Catherine.
İyi kalpli hacı. haksızlık ediyorsun eline. saygılı bir bağlılık var tutuşunda.
Bom peregrino, sois injusto com a vossa mão, pois ela mostra uma devoção delicada.
Herbert, haksızlık ediyorsun ama.
Herbert, não estás a ser justo.
Beni ihtiraslı sanmakla da sen bana haksızlık ediyorsun.
Mas também sois injusto comigo ao considerar-me ambiciosa.
Destekle onu, yüzde 25'ini kazanırsın yine. Haksızlık ediyorsun.
Você pode dar suporte a ele, você pode ganhar seus 25 %...
Tamam öyle de, ona haksızlık ediyorsun.
Tens razão, mas estás a implicar com a miúda.
Amerikan İşçi Federasyonu'na haksızlık ediyorsun.
Não é justo com a FOA.
Haksızlık ediyorsun bana.
Jogas sujo, não é?
Kendine haksızlık ediyorsun Lion-O.
Não deves ser tão duro contigo, Lion-O.
Kendine haksızlık ediyorsun.
Não fale assim.
Haksızlık ediyorsun, Abby.
Isso não é justo, Abby!
Neden bana haksızlık ediyorsun, dostum? Ben deliyim.
Yo, por que estás sempre assim?
Hadi, bana haksızlık ediyorsun, Yargıç Dredd.
Vá lá, dá-me um tempo, juiz... Dredd.
- Bana haksızlık ediyorsun.
- Vós me acusais injustamente.
İyi yürekli hacı, haksızlık ediyorsun eline, Saygılı bir bağlılık var tutuşunda.
Bom peregrino, demais amaldiçoais a vossa mão, que nisto mostra delicada devoção.
İyi yürekli ziyaretçi! haksızlık ediyorsun ellerine,... saygılı bir sadakat var tutuşunda.
Bom peregrino, sois muito injusto com vossa mão, pois que ela mostra respeitosa devoção.
Haksızlık ediyorsun, tanıştığımızda turnelere çıkan ve çocuğu olan yalnız bir kadındın, benimle tanışınca isteyerek bıraktın.
- Não é justo. Andavas em digressão com um bebé e ficaste satisfeita por desistir.
- Haksızlık ediyorsun.
- Isso é muito injusto.
Bence haksızlık ediyorsun Clark.
Isso não me parece justo, Clark.
- Haksızlık ediyorsun.
- Não é justo.
Haksızlık ediyorsun Dylan.
Isso não é justo, Dylan.
Haksızlık ediyorsun.
Estás a ser injusto.
Seni seviyorum canım ama bana haksızlık ediyorsun.
- Não? Não me estás a dar crédito nenhum.
Haksızlık ediyorsun, evlat.
Isso não é justo, filho.
Bak, bence kendine çok haksızlık ediyorsun.
Olha, eu acho que estás a ser muito dura contigo mesma.
Haksızlık ediyorsun.
- Que injusto! - Acredite.
Haksızlık ediyorsun.
Estas a ser injusta.
Haksızlık ediyorsun Gibbs. Kötü bir soruşturma yüzünden bir adamı gıyabında suçlamak da öyle.
Como não é condenar um homem por uma investigação desleixada.
Kirsten, haksızlık ediyorsun.
Kirsten, isso foi importuno.
Bence haksızlık ediyorsun.
Acho que estás a ser muito injusto.
Haksızlık ediyorsun, baba.
Essa foi baixa, pai.
- Haksızlık ediyorsun Ike.
- Isso não é justo, Ike.
- Savaş haksızlık, biz de savaştayız. - Haksızlık ediyorsun patron.
- Isso não é justo, chefe.
Yapma Haley, haksızlık ediyorsun.
Haley, vá lá, não é justo.
Haksızlık ediyorsun Katie.
Não é justo Cathie.
Kendine haksızlık ediyorsun gibi geliyor bana.
Não sei o que faria sem ti? Parece-me que consegues sair sozinho do buraco?
Haksızlık ediyorsun.
Eu não diria isso.
- Haksızlık ediyorsun, gerizekalı.
- Deixa andar, idiota.
Haksızlık ediyorsun.
- Não é justo.
Kendine çok haksızlık ediyorsun.
Estás a ser demasiado duro contigo mesmo.
- Tracy, babana haksızlık ediyorsun.
- Tracy, isso não é justo.
- Bana haksızlık ediyorsun.
Não é justo que diga isso.
- Haksızlık ediyorsun.
- Escuta.