Halifax перевод на португальский
148 параллельный перевод
Falls Church'teki Halifax Agro-Kimya'da tutulduğunu düşünüyoruz.
- Cremos que ela está sequestrada em Halifax Agroquímicos em Falls Church.
Halifax apartmanlarında kalıyorum.
Vivo nos Apartamentos Halifax.
"Halifax'te gözüpek bir yüzbaşı varmış"
"Um ousado capitão de Halifax"
Almanya ve Rusyanın dünyayı şaşkına çeviren antlaşmaya dair raporu okuyacaksınız.
O Ministro dos Negócios Estrangeiros, Lord Halifax, explicou : Devem ter lido os relatórios sobre o acordo entre a Rússia e a Alemanha, que surpreendeu o mundo.
Umarım ki ; yeryüzündeki tüm uluslar birbirlerinin hakkına saygı duyarak, kendi kaderlerini tayin edebilir ve her ne sebeple olursa olsun ki bu samimi dileğimdir bu hakların gaspedilmesi yoluna gidilmez.
Como a vida de todas as nações depende, em última análise, do respeito mútuo dos direitos, e da confiança de que cada um possa viver a sua vida como queira, espero realmente... lsso mesmo, Lord Halifax. O povo alemão também quer viver a vida à sua maneira! ... que não pode ser retractado, a razão pode ainda prevalecer.
İngiltere'nin Norveç'e operasyon düzenlemesine dair Churchill planı aylarca masaya yatırılsa da, dışişleri bakanı Lord Halifax gibilerini ikna etmek oldukça güçtü.
Há meses que os colegas de Churchill discutiam o seu plano para a Noruega. Mas alguns, como Lord Halifax, eram difíceis de convencer.
Geriye sadece Churchill ve Halifax kalmıştı.
Assim, havia que optar entre Churchill e Halifax.
Lord Halifax, başbakan Chamberlain'in güvenilir bir çalışma arkadaşı ve aynı zamanda da halefiydi.
Halifax era o sucessor mais óbvio, o homem de confiança de Chamberlain.
İşte tüm bu sebeplerden dolayı, hükümet ve bürokrasi çevrelerindeki genel görüş Halifax'ın başbakanlığı yönündeydi.
Assim, foi com um certo receio de Churchill que a maioria das pessoas no governo e em Whitehall se virou para Halifax.
Halifax güvenilir ve zekiydi.
Halifax era seguro.
İşçi partisinden Hugh Dalton ve Herbert Morrison benimle Halifax hakkında fikir alışverişinde bulundular.
O partido trabalhista abordou-me, Hugh Dalton e Herbert Morrison, e ambos se manifestaram a favor de Halifax.
Onlara göre, Halifax'ın görevi devralmasının vakti gelmişti.
Achavam que Halifax tinha que subir ao poder.
Her ne kadar Halifax'ın görüşü alınmamış olsa da ; Churchill'in de Halifax hükümetinde görev alabileceğini öngörüyorlardı.
Queriam que Churchill dirigisse a guerra, sob o comando de Halifax. Era uma ideia que não agradava a Halifax.
Chamberlain, Halifax ve kendisine kabinede görev teklifinde bulunduğunda ; Churchill bana artık en kritik anlara girildiğini söylemişti.
Lembro-me de Churchill me dizer que o momento crítico chegou quando Chamberlain lhe pediu a ele e a Halifax que fossem ao Cabinet.
Üçünün bir araya geldiği o gün ; Chamberlain'in hemen yanında oturan Halifax Churchill'e şu soruyu sormuş :
E lá foram os três. Halifax estava sentado ao lado de Chamberlain, que se virou para Churchill e disse :
Chamberlain Lordlar kamarası üyesi Halifax'dan yana tavır koyabilir ve "Kral benim fikrimi soracak olursa ; ben de bu durumda Halifax'ı önerebilirim." diyebilir.
"Não vejo razão alguma", Chamberlain se voltaria para Halifax e diria : "Nesse caso, se o rei pedir a minha opinião, sugiro você."
Halifax, başbakanlığı canı gönülden isteyen Churchill varken başbakanlık makamına oturmak noktasında ısrarcı olmamaya karar vermişti.
Creio que, em grande parte, a decisão foi tomada por Halifax, que se queixou de dores de estômago, uma hora ou duas antes da reunião, e que não queria ser primeiro-ministro, enquanto que o homem que estava determinado a sê-lo era Churchill.
Daha etkisiz Stirling ve Halifax uçaklarının sayısı azalıyordu.
Estávamos a acabar com os Stirling e Halifax, menos eficientes.
1862'den bu yana, İngiliz birlikleri Halifax'ın Canadian kentinde konuşlanıyor, eski Fransızca konuşulan bölge olan Nova Scotia'nın başkentinde.
Desde 1862, enviam tropas inglesas para a cidade canadiana de Halifax, capital da Nova Escócia, ex-Acadia Francesa.
Halifax, hummalı bir telaş içindedir.
Reina em Halifax uma espécie de febre.
New York'ta olabilir, ama burası Halifax. Evraklarınız olmadıkça Halifax'a girmenize izin veremeyiz.
Isto é Halifax, não podemos deixá-lo entrar sem documentos.
- Hotel Hampstead mı, hanımefendi? - Evet.
- Hotel Halifax, menina?
Halifax'ın dışında yalnızca Atlantic var ki çok daha pahalıdır.
O Halifax está sempre cheio e o Atlantic é muito caro.
Ailem kesin bir dille karşı çıkmadı ama Amerika'daki sıkıntılar yüzünden Teğmen Pinson, alayıyla birlikte aniden Halifax'a gönderildi.
A nossa família não se opôs, mas, devido à guerra na América, o regimento do Tenente Pinson teve de embarcar para Halifax.
Onun Halifax'ta olduğundan haberim yoktu.
- Não fazia ideia que estava em Halifax.
Halifax'da bir kuzeniniz mi var?
- Tem um primo em Halifax?
Halifax'ta hayat çok pahalı.
A vida em Halifax é muito cara.
Bu doğru değil. Halifax'ta olduğumu biliyorlar.
Eles sabem que estou em Halifax.
Her neyse, evlilik teklifinde bulunmaya gelmedim ama senden Halifax'ı terk etmeni istiyorum.
Mas não vim propor-lhe casamento e sim pedir-lhe que deixe Halifax.
Halifax'ta, sizin kadar çok yazı yazan insan ender bulunur.
Raramente alguém escreve tanto como a menina.
Neredeyse hiç param kalmadı, ayda 400 Frank'tan az parası olan Halifax'ta yaşayamaz ben de, kaldığım yerdeki insanlardan borç para almaya asla katlanamam.
Estou quase sem dinheiro. Não se pode viver com menos de 400 francos por mês. E detesto dever dinheiro às pessoas que me hospedam.
Halifax Bankası yoluyla 700 Frank gönderiyorum ek olarak, annenle benim sizin evlenmenize olan rızamızı da.
Envio-te 700 francos através do banco, e o nosso consentimento para casares.
Adele, beni gerçekten seviyorsan Halifax'ı bırakıp Guernsey'e dönersin.
Se me ama mesmo, deixará Halifax e voltará a Guernsey.
Tören, Cumartesi günü Halifax'ta bir kilisede yapıldı.
A cerimónia decorreu numa igreja em Halifax.
Madam Pinson, 33 North Street... Halifax, Nova Scotia.
Madame Pinson, 33 North Street, Halifax, Nova Escócia.
Sen burada, Halifax'ta talim ederken öteki çiftin uzaklarda, Paris'te Victor Hugo'nun kızıyla evleniyor.
Enquanto está em exercícios em Halifax, o seu duplo está em Paris e casa com a filha de Victor Hugo.
Annen Halifax'a gitmeyi, seni alıp eve getirmeyi istedi.
A tua mãe quis ir buscar-te a Halifax.
Ama, teğmen burada olduğu sürece hiçbir insanoğlunun gücü beni Halifax'tan ayıramaz.
Mas nada me fará deixar Halifax enquanto o tenente cá estiver.
Yanlış anlamadıysam, bu kadının bütün yapması gereken Halifax'ı terk etmek... -... böylece dertleriniz sona erer.
Basta que ela se vá embora e acabam-se os seus problemas.
Bir köpek gibi peşinizden geliyor. Siz buradan ayrıldığınız güne dek Halifax'tan ayrılmaz.
Visto que ela o segue como um cão, ela só partirá se você o fizer.
Halifax'ta kalmak için ısrar edersen bu parayı harçlığının avansı yerine sayacağım.
Se continuares em Halifax, este dinheiro será um adiantamento da tua pensão.
"... 15 Şubat 1864'de... " "...
A 16ª dos Hussardos, estacionada em Halifax, desloca-se, em 15 de Fev.
Halifax'ta olanlar burada olmamalı.
Há que evitar aqui o que aconteceu em Halifax.
Halifax'a, sonra da buraya, Barbados'a kadar peşinde dolaştığı... " "... bir subay tarafından terk edilmiş. "
Foi abandonada por um oficial que ela seguiu até Halifax e, depois, aqui para Barbados. "
Hükümet için çalışır. Sanırım Halifax'te.
Trabalha para o governo em Halifax.
İngiliz dostlarımız onları alacak ve Halifax'a götürecekler.
Os nossos amigos Britânicos levá-los-ão para uma transportadora afastada de Halifax.
Orada ki memur Halifax benim için isimlerinizi alacak.
Halifax vai-me mandar uma lista de nomes.
Tamam, Halifax, artık senin.
Está bem, Halifax, são teus.
Anlaşıldı, Murphy, Halifax 3 birim köprü üzerinde.
Entendido, Murphy. Halifax tens três unidades na ponte.
Halifax Agro-Kimya.
- Se tivesse de apostar, diria que é ali. - Halifax Agroquímica.
"Halifax'ta konuşlanmış olan, Onaltıncı Süvari Birliği..."
DESLOCAÇÃO DE TROPAS :