Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ H ] / Hattâ

Hattâ перевод на португальский

53 параллельный перевод
Dahası, bu pagan kadının, sarayda kalmasına izin veriyor,... hattâ, ona kendi özel odasının yanında, bir yer bile verdi.
Pior, ele levou essa mulher pagã, para o palácio, ousando instalá-la em aposentos, adjacentes às suas câmaras privativas. Isso diz respeito a ele, não a mim.
Kocanızın ismini bilmediğini iddia etti ve hattâ kitap kabındaki resmine bakmak bile istemedi.
Ele fingiu não conhecer o nome do seu marido... e nem sequer olhou para a foto no livro.
Hattâ onları alkışladım.
Lembro-me que até bati palmas.
Hattâ bazen, bir ya da iki grup infaz edildikten sonra sırası gelen grup, ölülerin üzerine yatmak zorundaydı.
Quando já tinham sido executadas uma ou duas filas tinham de deitar-se sobre os mortos.
Birçoğu bu saldırıyı ağırbaşlılıkla hattâ kaygıyla karşılamıştı.
Muitos receberam a notícia do ataque a Pearl Harbour sobriamente, até apreensivamente.
Hattâ birçok asker tam olarak hangi kıyıya çıkacağını bilmiyordu.
Muitos homens nem sabiam que praias iam atacar.
Hattâ askerî inzibatın bizi karşılayacağı söylendi.
Até disseram que a polícia militar lá estaria para nos receber.
Bombalarla, roketlerle, topçu ateşiyle köprülere, demiryollarına, karayollarına, hattâ tek bir at arabasına dahi saldırdılar.
Com bombas, foguetões e balas de canhão atacaram pontes, vias férreas, estradas até uma carroça isolada puxada por um cavalo.
Binlerce hattâ onbinlerce suratsız, şaşkına dönmüş Alman esir alındı. Bazen tek seferde tüm tümen.
Milhares e milhares de alemães taciturnos e confusos eram feitos prisioneiros, por vezes divisões inteiras de uma só vez.
Hattâ, Noel'de evde olma söylentileri ayyuka çıkmıştı.
De facto, falava-se em regressar a casa pelo Natal.
Müttefikler, 1944 sonbaharında 1.600 kilometrelik hat boyunca yayılarak Alman sınırına dayanmış hattâ birkaç noktadan Siegfried hattına girmişlerdi.
No Outono de 1944, os Aliados ocidentais ocuparam a fronteira alemã ao longo de 1600 km e chegaram a cruzar a Linha Siegfried num ou dois sítios.
Hattâ, güzel anlar.
Momentos até de beleza.
Park Avenue'da hattâ Columbus'ta bile nasıl başarılı olamadığından bahsedersin.
De como não conseguiu chegar a Park Avenue ou sequer à Columbus.
Hattâ çok kızgınım.
Aliás, devia estar muito zangado. Porquê?
Hattâ birkaç günlüğüne deniz kıyısına git.
Melhor, vá até à costa por uns dias.
Hattâ bazen acılı, korkunç bir görev.
Às vezes, uma responsabilidade, dolorosa e terrível.
Bir ev, mal-mülk, hizmetkârlar, hattâ bir maaş.
Casa, posses, servos... e uma ajuda em dinheiro.
Hattâ onu ve adını onurlandırmak için daha fazla şey yapılması kanaatindeyim.
Embora vá sentir falta das carnes frias da sala do júri. E o Quality Inn fazia jus ao nome...
Hattâ buna kendisinin bile inandığından şüpheliyim.
Ainda imagino se ele se acredita nele próprio.
Hattâ belki de öldüğümü.
Talvez até morto.
Hattâ basit bir Bedevi bile çölün ortasında, bunu bir jeneratörle çalıştırabilir.
Até um simples Beduíno pode usá-la com um gerador no meio do deserto.
20 akşam yemeği belki, ve hattâ bir-iki de öğle yemeği.
Com 20 talvez estaria bem, e um par de almoçozitos.
Hattâ bunu söylediğin sırada senin yanında olurdum.
Mais valia estar a tue lado lá.
Hattâ mucizeydi.
- Não foi nada fácil. Foi quase um maldito milagre.
Hattâ en karmaşık türleri bile.
Até os mais complicados.
Hattâ bu akşam kulübe geliyor.
Ele até vem ao clube hoje à noite.
Aslında böylesi daha acı verici oldu çünkü komşunuz, muhasebeciniz diş hekiminiz ve hattâ ailenizden biri bile olabilir.
É algo muito doloroso e assustador. Pode ser nosso vizinho, nosso dentista, nosso contabilista... E, no pior dos casos, um membro da nossa família.
Hattâ bunun için düğün albümüz üstüne bahis bile tutuştum.
Eu até te reconquistei depois de ter perdido o nosso... álbum de casamento numa aposta no bar.
Tüm salaklar bana karşı yarışacak hattâ Disco Stu bile.
Santo Deus, todos os idiotas, malucos e Disco Stus... desta cidade vão concorrer contra mim.
Hattâ Manş Adaları'na kadar uzandılar.
Levando mesmo judeus de locais afastados como as Ilhas Britânicas do Canal.
Ejderhaların görüldüğünü hattâ dövüştüğünü duydum ya...
Ouvir que os dragões foram vistos, e que até lutavam...
Hattâ çirkin.
Por acaso, é bastante nojenta.
Son birkaç ayda yaşadığımız terslikler kamyonlu katilin yakalanamaması Tony Tucci talihsizliği..... hattâ Neil Perry olayı.
Todos os nossos problemas nos últimos meses... A incapacidade de prender o assassino do camião-frigorífico, a má gestão do caso do Tony Tucci... até o Neil Perry...
Hattâ dört yıl önce kızarkadaşımı savundun.
Até já defendeu a minha namorada, há quatro anos.
Her ne kadar soğuk kadar keskin, tahmin ettiğinizden daha acı verici... ve hattâ herhangi bir yalandan daha dayanılmaz olsa da.
Mesmo que a verdade seja dura e fria e mais dolorosa do que alguma vez imaginaste, a verdade é mais cruel do que qualquer mentira.
Hattâ iki tane.
Talvez dois.
Hattâ o yüzden buradayım.
- E por isso estou aqui.
Öyle gizemli ki ; onu göremiyor, hissedemiyor tadamıyor, dokunamıyor, hattâ ölçemiyoruz.
Tão misteriosa que não a conseguimos ver, sentir, saborear, tocar ou até medir.
Hattâ motivasyonumu artırıyor.
Concentrar-me no trabalho ajuda.
Hattâ kendi kitle imha silahlarını almaya çalıştıklarını.
Que queriam uma arma de destruição maciça.
Sen değerli bir danışman, hattâ bir dost olmaktan başka hiçbir şey yapmadın.
Não foste nada além de um conselheiro inestimável para mim e um amigo ainda melhor.
Hastalığın etkileri arasında kişilik değişimleri, hattâ sanrılar da var.
O perfil da doença inclui, mudanças de personalidade, algumas vezes até alucinações.
Hattâ şu anda onu izliyorum.
Estou a olhar para ela neste momento.
Hayatımı bu kuruma adadım ben. Benden FBI'ın hattâ devletin bütününün kirlenmiş olduğuna inanmamı mı bekliyorsun?
Dediquei a minha vida ao FBI e tu esperas que eu acredite que o Governo inteiro foi corrompido?
Bilirsin, düşündüm de hattâ sen, Denise ve Hailey, dükkanınız için ikinci bir yer açabilirsiniz.
Sabes, cheguei mesmo a pensar que tu, a Denise e a Hailey, podiam abrir aqui uma nova loja.
Benden FBI'ın hattâ devletin bütününün kirlenmiş olduğuna inanmamı mı bekliyorsun?
Estás à espera que acredite que o Governo foi completamente corrompido?
Hattâ, bu Belgesel dalındaki Oscar aday formunu dahi dolduramayacağım.
Não consigo nem preencher este formulário para "Oscar de Filme-Documentário."
Hattâ, oradakiler içinde bana verdiği bir sözü tutmamazlık etmeyen tek kişi o.
Aliás, é a única pessoa lá que nunca me faltou ao prometido.
Hattâ bu bir maç sayısı.
Ou melhor, passaste uma rasteira.
Bunu yanıtlayabilir misin hattâ anlayabilir misin bilmiyorum ama ne fark var?
Não sei se sabe responder ou se compreende sequer, mas qual é a diferença?
Mutlu son. Evet. Hattâ burada.
Eu sei mas o que ganhas em ficares preso a isso?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]