Ihtiyar перевод на португальский
5,697 параллельный перевод
- Bizim ihtiyar binayı mı geziyorsunuz?
Veio visitar as instalações?
Yakalanmadan önce ihtiyar bir kadına ve postacıya saldırmış.
Atacou uma velhota e o carteiro, antes de ser abatido.
Gel bakalım ihtiyar seni.
Vem cá, meu velho.
- Senin zamanın da doluyor ihtiyar.
Sabe, ele também lhe foge a si, velho.
Pekala ihtiyar, buradayım.
Certo, velhote, estou aqui.
Senin ihtiyarın bıraktığı yerden devralabilirsin.
E podia continuar o que seu pai começou.
Ben ihtiyarı sakladığı için suçlamıyorum valla.
Não culpo a velhota por a manter escondida.
Bizim ihtiyarın kafayı çektiği gecelerde çatıya saklandığımızı hatırlattı burası.
Faz-me lembrar o sótão onde nos escondíamos, quando o velhote estava bêbado.
- Ben sen değilim ihtiyar. Sefilliğin sende kalsın.
Podes manter o teu mau humor.
( Boğazını temizler ) Şimdi, gerçekten bir şey yapamam ihtiyar hakkında, Toplum hizmeti off ama ben bin birkaç saat tıraş mümkün olabilir.
Agora, não posso fazer nada em relação ao teu pai, mas posso cortar algumas horas do serviço comunitário.
Bana "her neyse" deme ihtiyar.
Não me digas "tanto faz", velhota.
Haksız mıyım, ihtiyar?
Não é verdade, velho?
Evet, ihtiyar tilki.
Sim, aquela raposa velha.
Burada çok eski bir dövmen varmış ihtiyar.
É uma tinta antiga que aí tem, velhote.
Buradaki ihtiyar haklı.
O Rápido no Gatilho tem razão.
Seni özleyecegim ihtiyar. Güzeldi bebegim.
Vou sentir a tua falta, velho.
Sahte. - Az önce mat oldun ihtiyar.
Os vossos traseiros acabaram de sofrer um xeque-mate, amigos.
Zengin bir ihtiyarın kumarı beceremeyen kızı.
A mulher de um velho rico, péssima no jogo.
O ihtiyarı dinlemeliydim.
Podia ter dado ouvidos àquele velho.
Muhtemelen 20 ila 60 yıl yer ama tabii fazladan suçlamalar da var o yüzden çıkana kadar ihtiyar bir dede olur artık.
Provavelmente entre 20 a 60 anos, mas há outras acusações, então, estará velho quando for libertado.
Bizim ihtiyar, elinde sigarayla birlikte koltuğun üstünde uyuya kalmış.
O velho adormeceu no sofá com um cigarro aceso na mão.
Merhaba, ihtiyar. Dinle şimdi.
Olá, meu velho.
Sadece garip bir ihtiyar olursa, tabii ki işe yaramaz o yüzden bütün takıma ihtiyacımız var.
Não resulta apenas com um velho sozinho, por isso... vamos levar o clã todo.
Senaryoda bu yok, ihtiyar.
Isto não está no guião, velho.
Beni yumuşatmaya çalışma, ihtiyar.
Não venha com falinhas mansas.
Bizim ihtiyar bir orospu çocuğuydu ve birinci sınıf bir kalleşti.
O meu pai era um filho da mãe de um idiota.
Takma sen onları. Birgün bizler gibi ihtiyar olacaklar.
Um dia serão velhos, como nós.
Geldiğiniz yere geri dönün ihtiyar.
Volte para de onde veio, velhote.
Sanırım burada çok uzun süre tıkılıp kaldın ihtiyar.
Acho que já esteve preso demasiado tempo, velho.
Yine de Lorenzo'nun yanında bu ihtiyarı getirmeyi daha güçlü bir yol arkadaşına tercih etme sebebini merak ettim.
Mas pergunto-me porque Lorenzo trouxe uma antiguidade e não um companheiro melhor.
İhtiyarın senin için söylediği her ley doğruymuş.
Tudo o que o nosso velho disse sobre ti estava certo.
İstediğin her aracı alabilirsin ama karavan mı istiyorsun? Bu emekli, ihtiyar çiftler için.
Mas essas coisas são para casais de velhotes reformados.
İhtiyar Christopher'ı konuşturacağız elbet.
Vamos fazer o velho Christopher falar.
İhtiyar McCue'nun dikkatini çekmem fazla zaman almamıştı. Syracuse'un Noel ağacı kralı. Net kiralama sisteminin mucidi.
Não demorou até eu chamar a atenção do velho McCue, o rei das árvores de Natal de Syracuse, e inventor da rede tripla.
İhtiyar McCue hep şöyle derdi :
É como o velho McCue dizia :
- İhtiyar John orada mı?
- O Sr. John está?
Kasayı aç ihtiyar ve bana paraları ver hemen.
E é outra grande defesa da Oahu State... Abre a caixa, velhote, e dá-me o dinheiro agora!
İhtiyarın bilmesine izin vecek misin?
Vais deixar que o velhote descubra?
- İhtiyar adam tabutu nasıl bildi?
Como é que aquele velho sabe acerca do caixão?
İhtiyar adam "Tabut sizdeyse, o hâlâ elinizde demektir." demişti.
O velho disse : "Se tem o caixão então ainda o tem, a ele".
İhtiyar ne durumda?
- Como está o velhote?
İhtiyarı dinlesen iyi olur.
Ouça o velhote.
Atlatacaksın, ihtiyar.
Você consegue, velhote.
İhtiyar Cabrales ona bir iş veren tek kişiydi. Buraya geldiğimizde.
O Cabrales velhote foi o único que lhe deu trabalho, quando chegamos aqui, a primeira vez.
Hadi ama ihtiyar.
No, sono stanco. Vamos, meu.
- İhtiyar doğru mu söylüyor?
- O teu velhote está a dizer a verdade?
İhtiyar öldü.
O velho morreu.
- İhtiyar kafasını yok edip vücudunu yakmamız gerektiğini söyledi.
- O velho disse, destruam a cabeça e queimem o corpo.
İhtiyar Houk, bakkalın üstünde oturuyor.
O velho Houk mora por cima.
İhtiyarı görüyor musun?
Estás a ver o velhote?
İhtiyar yalan söylemez.
O Jerzy disse que sabe como seguir as instruções. Ele não mentiu.