Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ J ] / Junco

Junco перевод на португальский

51 параллельный перевод
Dört bir yanda sazdan başka bir şey yok.
Nada mais que grama e junco até onde posso ver.
Güverteler Singapur çöplüğünü andırıyor.
Os convés parecem os de um junco.
Nil'in kalbinde yalnız olarak, başladım, yaşadım ve bitirdim.
Comecei a vida tal e qual estou a terminá-la : sozinho. Naveguei sozinho no coração do Nilo... num barco de junco e piche e amarrado com nós de caçador.
Çok yoksul bir ailem olmalı. Bebekken, başıboş bir tekne ile, Nil'e atılmışım.
Os meus verdadeiros pais devem ter sido muito pobres... pois quando era bebé fui encontrado num barco de junco, no Nilo
Ateşlemeyi, ortadaki döküntüde yoğunlaştırmaya hazırlanın.
Preparar para concentrar o fogo no junco do meio.
Ama kız en son Han'ın özel teknesindeki partide görülmüş.
Mas esta rapariga foi vista pela última vez numa festa a bordo do junco privado do Han.
Aracı köşenin arkasında demirli.
O junco dele está atracado ali.
Çin'in Ming Hanedanının donanması tarafından gönderilen deniz kurtları Hindistan ve Afrikayı arşınladı.
Grandes frotas de barcos feitos de junco, deixavam os portos chineses na dinastia Ming, para ir explorar a Índia e a África.
"Elinde bir kamışın ucuna tutturulmuş... "... ipekten ağıyla, o vahşi ve özgür bülbülün peşine düşmek üzere... " dışarı çıktığında...
Quando saiu com sua rede de seda, e um junco, perseguindo o rouxinol selvagem...
Rüzgardaki bir kamış gibi eğil.
Vou dobrar-me como um junco ao vento.
Demek iki kişilik koltuklar burada yetiştiriliyor.
Então é aqui que "crescem" os canapés de junco para namorados.
Yaramazlık yaptığım zamanlar, Beni bir çuvala koyup Kamışla döverlerdi..
Quando desobedecia... punham-me num saco e batiam-me com um junco.
Sen yalnız bir sazsın.
És um junco solitário.
Sen yalnızsın bir sazsın durumunsa uzunca sallanıp durmakta yozlaşmış kumlarında ticaretin.
És um junco solitário levantando-se bem alto ondulando sem temor nas areias corruptas do comércio.
Yalnız bir sazım.
Sou um junco solitário.
Oh, Junco
Oh, Junco
Junco ve ben, ikimiz de gerçekten kuşkuluyuz
Junco e eu I, estamos realmente preocupadas
Bekle, Junco, bekle
Espere, Junco, espere
Junco...
Junco...
Junco!
Junco!
Junco, Hayııır!
Junco, não!
Junco, herşey düzelecek
Junco, tudo vai ficar bem
Junco, gitme!
Junco, não vá!
Ben rüzgarda sessizce sallanan bir kamış gibiyimdir.
Sou como um junco abanando pacificamente ao vento.
Şuradaki hurdadan...
Aquele junco ali.
Bize bir Çin Yelkenlisi bulabilecek misin?
- Achas que arranjas um junco?
- Sen şu yelkenlide miydin?
É - Estavas no junco?
O Çin Yelkenlisinde ne yapıyordun?
Que estava a fazer naquele junco?
Orada bir arkadaşım daha vardı.
- Eu tinha um amigo nesse junco...
Adamlar vahşi sürüsü gibi davranıyor... Güverteler Singapur gemisini andırıyor.
Os homens são um bando de bárbaros, o convés parece um junco de Singapura.
Arka tarafta buğdaylar, nehir.
Bastante junco. O rio.
Bilgisayarı şu ilerdeki sazlıkların arasına düşürmüş olmalıyız.
Devo ter deixado cair o computador ali a seguir ao junco.
-... siyah balıkçı yaka kazağını o vermiştir. - Vogue'un kuralsızıdır.
E agora estou lidando com o junco destas Pandanus.
Beni bu hareketlerle kandırabilirsin ama şu kamışı bile ikiye bölemezsin.
Podias ter-me enganado com esses movimentos. Nem sequer eras capaz de cortar este junco.
Gençsin öğrenecek çok şeyin var. La Fontaine'in fablındaki kamış gibisin. Eğiliyorsun ama kırılmıyorsun.
Tu és jovem, estás em plena aprendizagem, és como o junco da fábula de La Fontaine, dobras mas não partes.
"Meşe ağacı ve kamış"'ı hatırlıyor musun?
Lembram-se? O carvalho e o junco?
Meşe ağacına demiş ki : "Doğadan şikayetçi olmak için sebebin var."
" O carvalho disse um dia ao junco, tem razão em acusar a natureza, etc..
"Meşe ağacı direnir, kamış eğilir." Evet?
A árvore aguenta, o junco dobra-se. Era... Sim?
Tahtadan yapılmış yelkenlilerden oluşan Çin filosu İngiltere'nin sanayi çağının en yeni silahı olan dünyanın ilk zırhlı savaş gemisinin karşısına çıktı.
A frota chinesa construída com junco e madeira enfrentava a nova arma da era industrial da Grã-Bretanha, o primeiro navio de guerra de ferro do mundo.
tarquin'de bu şekilde namusu kirlenmeden önce yavaşça yürümüştü.
Assim o nosso Tarquínio pisou suavemente sobre o junco, antes de despertar a castidade que ele próprio feriu.
Zorlanırsın. Buzun çamura dönüştüğünü görürsün. Balçıklı kamışlar...
Resistir às intempéries, ver a neve voltar ao solo, o junco lamacento... ter esperanças novamente.
Islak bir kıç dışında, sazların arasında oturmak sana ne kazandırdı?
E o que ganhaste em estar sentado no junco, sem ser molhar o cú.
O yelkenlide sana yardım etmiştim.
- Eu ajudei-te, no junco...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]