Kolye перевод на португальский
1,163 параллельный перевод
Bu Unas, garip, kemiksi bir kolye takıyor.
Este Unas tem um estranho colar de osso.
Bu kolye de neyin nesi?
que se passa com esse colar?
Çok güzel bir kolye.
Lindo colar.
O kolye çalıntı! Mücevherlerimin yarısı ile birlikte.
Roubaram-me esse colar e todas as minhas jóias.
Benim kişisel tavsiyelerimden biri de... bu son derece cazip kolye ve küpe takımı,
Uma das minhas recomendações pessoais... é este conjunto absolutamente deslumbrante de colar e brincos.
- Onu duydun. Kolye onda kalsın istiyor.
Queria ficar com o colar.
Onlara iyi yüzünü göster... elmas kolye al, ve sabah buğusu gibi gitsinler.
Mostramos-lhes uma cara bonita um colar de diamantes, e e elas vão-se como o nevoeiro.
Wow. Bu harika bir kolye.
Uau tens aí um belo colar.
Bana deniz kabuğundan yapılmış bir kolye getirmişti. Kolyeyi boynuma taktı ve bu, muhteşem bir andı.
Tinha-me trazido um colar de pérolas que me pôs ao pescoço, e a mim pareceu-me maravilhoso.
30'una gelince, benim evleneceğim gün için bir kolye yapacaktı.
Ela o colocava no meu pescoço no dia em que eu iria casar. Ela começou a juntar-las quando tinha dezoito.
Bir kolye için yetmez.
Mas eu não juntei nada para deixar.
- İlginç bir kolye.
- Que colar invulgar.
O kolye sayesinde güç sende Clark.
Esse colar dá-te poder, Clark.
Çıkarılıp kolye yapılası bir ağız dolusu diş.
E feio também. Já arrancou muitos dentes de tipos para usar como colar.
- Güzel kolye. - Senin olabilir.
Podes ficar com ele.
Gideceğimi düşündüğüm gece sana verdiğim kolye.
O colar que te dei quando pensei que ia embora.
- Birde inci bir kolye.
- Também um colar de pérolas.
Ne tür bir iş ki bu... sebepsiz yere sana 20.000 dolarlık kolye alıyor?
Que classe de negócios faz para poder comprar algo assim sem razão?
Büyük araba, Büyük saç, Büyük kolye.
Grande carro, grande cabelo, grande colar.
Ve ikinci olarak, bu bir kolye değil babam tarafımdan kim ve ne amacım olduğunu unutmaman için bana verilen bir madalyon.
Segundo, isto não é um colar. É um medalhão que era do meu pai, para não me esquecer de quem sou e pelo que luto.
Bu kolye... ve Cassandra'nın elbisesi.
Aquele declive... E o vestido de Cassandra.
Bu Citrus Highway Alışveriş Merkezi'ndeki Kweskin Kuyumcusu'ndan sahici bir elmas kolye.
Um colar da Joalharia Kweskin do Centro Comercial Citrus Highway.
Ponce de Leon karaya çıkmış ve 1,5 kiloluk altın kolye takan yerli çocuğa koşmuş.
Ponce de León vagueia pela praia e encontra um nativo...
Bu çok özel bir kolye olsa gerek. Çünkü onun için kavga ederken ölmüşler.
Este deve ter sido um colar muito especial... para morrerem lutando por ele.
Onları böylesine etkileyen bir kolye.
Uma colar para governar a todos...
Keşke benim annem de bana kolye getirseydi.
Quem me dera que a minha mãe me trouxesse um bling-bling.
O platin kolye alındıktan önce mi, sonra mı?
Isso foi antes ou depois de ele te dar esse fio de platina?
Kolye Sunny adında bir kıza aitti.
Esse colar pertenceu a uma rapariga chamada Sunny.
O yüzden bu kolye hakkında bilmen gereken şeyler var.
Então há duas coisas que deve saber sobre este colar.
Bu kolye hakkında bilmen gereken iki şey var.
Há duas coisas que deve saber sobre este colar.
Kolye harekete geçirildi.
O colar foi desactivado.
- Kolye bul. Şundan korkuyorum.
- Tenho uma preocupação.
Bir kolye.
A pérola quase que parece real.
- Tek pırlantalı kolye harika olur. Çok moda.
Um colar de diamantes seria de morrer.
Kolye mi yapıyoruz?
- Então, um colar?
Şerif eğer bizi bırakırsan, bu elmas kolye senin olabilir.
Sabe, chefe, se não nos prender, ganha um colar de diamantes.
Ölümü onlara 50.000 dolar kazandırdı. Ayrıca kolye onların evinde bulundu.
A sua morte valeu-lhes 50 mil dolares e o colar foi encontrado em casa deles.
Bayan kolye sever mi? Ha?
A senhora gostaria de um colar?
Bana bir iyilik yap, bir Red Bull'la güzel bir kolye getir bakayım.
É uma sala de meditação para um cliente que estou a tentar apanhar.
Bilirsin, o, anahtar istiyor ev istiyor, araba istiyor, yeni elbise, kolye istiyor cep harçlığı, bir deniz tatili, üzerinde adı olan bir kredi kartı istiyor..
Ela quer uma chave. Quer uma casa, quer um carro, quer roupas novas, um colar, dinheiro, uma viagem ao litoral, quer um cartão de crédito com o nome dela.
Çocukluktan kalma ayıcık ya da babasının verdiği bir kolye veya en sevdiği kıyafeti.
Como um ursinho de peluche da infância, um colar oferecido pelo pai ou a roupa favorita.
Sana kolye hakkında yalan söylemiş olabilirim. ... Ama kendi hakkımda söylediklerim yalan değildi.
Posso ter-te mentido sobre o colar, mas nunca sobre o que sou realmente.
Törpü, kalem toplu iğne, çengelli iğne, kolye kibrit, çakmak, kemer, kemer tokası küpeler, saç tokaları, gözlük, ayakkabı bağcıkları ataç, saat, çakı yiyecek, içecek, anahtarlar, cep telefonu.
brincos, ganchos de cabelo, óculos, atacadores, clips, relógios, molas para prender dinheiro, canivetes, comida, bebidas, chaves, telemóvel.
Bir kolye çalacaktık. Anlaşmada mafya savaşının ortasına atılmak yoktu.
Nosso serviço era roubar o colar... não envolver-nos numa guerra da máfia.
Evet, şu kolye.
Sim... aquele colar ali.
Kocanın sana altın bir kolye aldığını sanıp Noel gelince onu başkasına verdiğinde.
Imagina que o teu marido comprara uma gargantilha de ouro e que depois a oferecia a outra pessoa no Natal.
Ortada sadece bir kolye mi yoksa seks ve kolye mi ya da daha kötüsü kolye ve aşk mı olduğunu öğrenmek için bekler miydin?
Esperavas para ver se é só uma gargantilha, ou se é sexo e uma gargantilha, ou, pior ainda, amor e uma gargantilha?
Cama dönüştüğünü saklamak için ona bir zümrüt kolye vermişsin.
Ele contou-me que lhe deste um colar de esmeraldas para ele passar e afinal era de vidro.
- Güzel kolye, Dagne.
- Que lindo colar, Dagny!
O kolye karına çok yakışacak Şerif. Evet.
- A sua mulher vai ficar bonita.
- Gloria, kolye çok yakışmış. - Teşekkürler hayatım.
- Gloria, esse colar é a sua cara.