Kâbus перевод на португальский
929 параллельный перевод
Ve kâbus görmeye başladığımda sanki tüm oda sisle kaplanmış gibiydi.
E quando o sonho começou, parecia que todo o quarto estava cheio de nevoeiro.
Birkaç gece önce korkunç bir kâbus gördüm. Bunu bir türlü aklımdan çıkartamadım.
Eu tive um sonho assustador à algumas noites atrás, e não o consigo tirar da cabeça.
Yatak için kitap ayarlamak tam bir kâbus.
- "Deitar" um livro é um pesadelo.
- Tommy! Bize anlattığın onca hikâyeden sonra kâbus görmene şaşmamalı. - Kâbus mu?
Com todas as histórias que inventas, é natural que tenhas pesadelos.
- Evet, kâbus.
Pesadelos?
Herkes kâbus görür Tommy.
Toda a gente tem pesadelos, Tommy.
Kâbus görmediysen de başka bir hikâye uyduruyorsun demektir.
Se não foi um pesadelo, estás a inventar outra das tuas histórias.
Dün gece kâbus görmüş Ed. Altüst olmuş bir hâldeydi.
Teve um pesadelo, Ed e está muito perturbado.
Kâbus falan değildi. Ve bunu uydurmuyorum, onları gördüm!
Não foi um pesadelo nem estou a inventar, eu vi-os!
Bu bir kâbus.
É um pesadelo.
Senin için de kâbus gibi olmalı.
Sim, acho que também é um pesadelo para ti.
- Ne oldu? Kâbus mu gördün?
Qual é o problema?
Tek bir şey, kâbus görmek.
Bem, em primeiro lugar, pesadelos.
Tamamen uyanıksın fakat kâbus görüyorsun.
Você fica acordado, mas tem pesadelos.
Oh, Rachel. Rachel, hepimiz için bu bir kâbus.
Rachel, tem sido um pesadelo para todos nós.
Bu bir kâbus mu? Uyanamayacak mıyız hiç?
É como se nós estivéssemos em um pesadelo e não pudéssemos acordar.
- Tanrim, kâbus gibi.
Céus, que pesadelo.
Hep aynı kâbus, her zaman da renkli.
O mesmo pesadelo, sempre a cores.
- Kâbus görüyor.
- Ela está a ter um pesadelo.
Uyan. Yalnızca bir kâbus.
É um pesadelo.
- Kötü bir rüya görüyorum. Bir kâbus.
- Isto é um pesadelo.
Tamam evlat, kâbus gibiydi, evet ama artık geçti.
Certamente isto foi um pesadelo, mas já terminou.
Hepsi birer kâbus ve artık hepsi sona erdi.
Foi tudo um pesadelo e agora acabou.
Kâbus sona erdi, dostum Neville.
O pesadelo acabou, amigo Neville.
Bu kâbus ne zaman bitecek?
Quando é que vai acabar este pesadelo?
"Bu kâbus ne zaman bitecek?"
"Quando terminará este pesadelo?"
Sarfiyat, bölgenin çoraklığı... Kâbus gibiydi.
A desolação, a aridez do local, era, de facto, um pesadelo.
Savaştan sonra çok kere kâbus gördüm. Hepsi Clevesle ilgiliydi.
e depois da guerra tive imensos pesadelos por causa de Clèves.
Dolayısıyla bir kâbus.
Por isso foi um pesadelo.
Yaşadığımız tüm bu kâbus.
Este... pesadelo que estamos a viver.
Kâbus görüyordun.
- Estava com pesadelos.
Yine mi kâbus gördün?
Outro dos seus pesadelos.
Orasıyla ilgili hala kâbus görürüm.
Mas ainda hoje sonho com ela.
- Hala bunun bir rüya olduğunu düşünüyor musun? Bu bir kâbus.
E um pesadelo.
Battery'de tam bir kâbus vardı.
Bem, o Battery Park está um pesadelo.
Kâbus bu.
É um pesadelo.
Orası kâbus gibiydi.
Aquilo é um pesadelo.
Yvette, kâbus gibiydi.
Foi terrível, Yvette.
Kâbus görmedim.
Não tive um pesadelo.
Kâbus gördüm yalnızca.
- Nada. Foi só um pesadelo.
- Ya senin kâbus?
- E o teu pesadelo?
Kâbus gibi, değil mi?
Parece um pesadelo, não?
Kâbus gibi, değil mi?
É como um pesadelo, não é?
- Kâbus gibi!
- Que pesadelo!
Aman Tanrım, kâbus değilmiş!
Oh, meu Deus. Não era um pesadelo.
Tüm bunların bir kâbus olduğuna inanamıyorum.
Não acredito que era tudo um pesadelo.
Gece yarısı uyanıp kâbus gördüğü için ağladığında yanına giden bendim.
Quando ela acordava a meio da noite, a chorar por causa de pesadelos, era eu que tratava dela.
Bir kâbus. O kadar.
Está tudo bem.
Sadece iğrenç bir kâbus.
Tiveste só um pesadelo.
Bu, kâbus olamaz. Yanımda yastığım vardı.
Não pode ter sido um pesadelo.
- Kâbus gördüğünden korkmuşsun işte.
Eu fui lá.