Kötülük перевод на португальский
2,475 параллельный перевод
Hayır evladım, dışarıda hiçbir kötülük yok.
Não, meu filho. Não há nenhum demónio lá fora.
Kötülük çoktan içeri girmiş bile.
O demónio já está cá dentro.
Kötülük, nefret ve baskıdan kendilerini kaybediyorlar.
E porque libertaram o Noliry Nadu? O senhorio.
Yanlış ellerde başkalarına kötülük etme aracı olarak kullanılabilir.
Nas mãos erradas, creio que todos os instrumentos tem um certo potencial para ser usado...
Sadece kötülük getirir.
Ela apenas traz o mal ao homem.
Sadece kötülük getirir.
"Ela apenas traz o mal ao homem."
Sadece kötülük getirir.
Ela traz apenas o mal ao homem.
MEGAZEKA YİNE PARMAKLIKLAR ARDINDA... inanılmaz yakışıklı suç dehası ve kötülük ustası.
MEGAMIND OUTRA VEZ ATRÁS DAS GRADES Incrivelmente giraço, génio do crime e mestre de todas as vilanias!
İnan bana, Minion. Kötülük yuvası gibisi yok.
Deixa-me que te diga, Minion, não há lugar melhor do que o Covil do Mal.
Ama kötülük mikrodalgasında kolayca ısıtılabilir.
Mas pode ser facilmente reaquecida no microondas da maldade!
Kötülük cennetinden gülümsediklerine eminim efendim.
Senhor, tenho a certeza de que estão a sorrir, lá no céu demoníaco.
Sen olmayınca, kötülük sokaklarda kol geziyor.
Sem ti, o Mal está a correr ao Deus-dará pelas ruas.
Hazır bekleyen bir sürü kötülük planım vardı.
Eu tinha tantos planos maléficos em marcha.
Kötülük olduğu sürece, iyilik ona karşı koyacaktır.
Enquanto existir o Mal, o Bem surgirá para se impor contra ele.
Sonunda destansı bir iyilik kötülük savaşında o kahramanla savaşacağım.
E, finalmente, lutarei com esse herói, numa batalha épica entre o Bem e o Mal!
Kötülük için neyin iyi olduğunu sen bilemezsin.
Tu não sabes o que é bom para o Mal.
Ama kötülük elinin tersiyle çakıyor!
Mas o Mal retribui com luva branca!
Kitaptaki en eski kötülük tuzağına düştün!
Tu caíste no truque mais antigo que vem nos livros!
Kötülük varsa, iyilik ona karşı çıkar.
Se o Mal existe, o Bem vai sempre sobrepor-se.
Bence kötülük yuvasına dönüp, birkaç ışın tabancası alalım, yan yan tutarak çete gibi üstüne saldıralım.
Proponho que regressemos ao Covil do Mal. Pegamos nas armas de raios em riste e usamo-las tal e qual como os gangsters.
Tek gördüğüm kötülük.
Tudo que via era o mal.
Artık kesin ki, kötülük bizim hayatlarımızla uğraşmakta.
Esta claro que o maligno trabalha em nossas vidas.
Ben burada kötülük görmüyorum, burası sadece musibetin uğramadığı basit bir köy.
Não vejo mal nenhum aqui, só uma aldeia que ainda não foi devastada.
Bu dünyada, kötülük çarkının yeniden dönmesini engelleyecek kadar sevgi ve para yok.
Não havia amor ou dinheiro suficiente neste mundo para evitar que este círculo vicioso recomeçasse.
Zamanı geldiğinde kötülük ortaya çıkacak.
Quando a hora certa chegasse o Mal levantar-se-ia.
Kötülük dışarıdan yıkılmak istenmesine rağmen içeriden sarsılmaya başlayacaktır.
Embora o nosso vilão seja constantemente desafiado nos seus domínios, é muito improvável que o seu regime seja abalado por alguém de dentro.
İçimdeki beni dürten bir kötülük var.
O mal está dentro de mim e está a pulsar.
İyi şeyler yapan iyi insanlar ve kötülük yapan kötü insanlar.
A boa gente que faz bons feitos. E a má gente que faz mal.
Sıradan bir vatandaşın Başkan'la görüşmek istemesinde ne tür bir kötülük olabilir?
Qual é o mal se um simples cidadão quer encontrar-se com o Presidente?
Dünyada günah ve kötülük vardır bunlara Kitabı Mukaddes'te ve Hz. İsa'nın sözlerinde tüm gücümüzle karşıkoymamız emrediliyor.
Há pecado e maldade no mundo, e estamos unidos pelas escrituras e pelo Senhor Jesus para nos opormos a isso com todo o nosso poderio.
" Taşıdığınız hayvanların, kendilerine kötülük yapanların ellerini...
" O facto de que os animais que transportam não terem forma de se queixar,
Kader Gölü'ne gidiyoruz. İçinde iyilik veya kötülük olsun kaderimizi kabulleneceğiz.
Viajaremos para o Lago do Destino onde, bem ou mal, iremos abraçar o nosso futuro.
İşin aslı şu ki... o gece bana bir kötülük bulaştı.
O importante... é que algo maligno entrou em mim nessa noite.
kendime bir kötülük yapmaya zorlayacak.
A magoar-me.
Bu daire... senin vasıtanla Şeytan'ın, onun dışında duranlara kötülük etmesini engellemek için.
Este círculo... evita que o Demónio a use para magoar alguém fora dele.
Özellikle de en yakınlarımıza kötülük yapmaktan hoşlanır.
Ele gosta, sobretudo, de magoar as pessoas que você mais ama.
Bize kötülük yapmayın.
Por favor, não nos faça mal.
Kötülük her zaman bu evde yaşayanları ele geçirdi.
O mal sempre esteve instalado aqui nesta casa.
Sanırım seni yetiştirme yöntemimle bazı durumlarda sana kötülük ettim.
E acho que acabei por te ter prejudicado com a maneira como te criei, nalguns aspectos.
Bunca kötülük nereden geliyor?
"De onde vem todo este mal?"
Ama seni öldürmemeye söz verdiğim günden beri bir daha başkasına kötülük yapmayacağından emin olmak istiyorum.
Mas como prometi que não te mataria, vou certificar-me que nunca mais causas algum mal.
Bu gerekli bir kötülük.
Isso é uma maldade necessária.
Fakat havuzda, kötülük uyanmş.
Mas na piscina, o mal espreitava.
Bana nasıl böylesine bir kötülük yapabildin?
Como pudeste fazer-me tanto mal?
Sen ailedensin. Sana asla kötülük yapmam.
Nunca teria tentado fazer isto se não tivesse total confiança em ti.
Kötülük ve şiddetten başka şey bilmezdim.
Maldade e violência era tudo que eu conhecia.
"İçindeki iyilik için konuşabilirim ama kötülük için konuşamam."
"Do bem em ti, eu posso falar. Mas não do mal."
Komşuna kötülük yapmamak için,... önce kendinizi olabildiğince sevmelisiniz.
É necessário amar você mesmo para não fazer mal ao próximo.
... insanın kötülük için yeteneği.
... da capacidade humana... - Pai, abre a porta! ... para o mal.
- Böylelikle kötülük alt edildi.
Abre a porcaria da porta!
Yılan gözlerim kötülük görüyor
E eu vejo-as diante de mim, as mortas-vivas.