Kışt перевод на португальский
49,837 параллельный перевод
Müfrezeler köşeye sıkıştı. İkinci de ani müdahale kuvveti isteyecek.
Os pelotões estão imobilizados e o segundo está prestes a pedir uma força de intervenção rápida.
Ne oldu biliyor musun? Dış kapımın kolu yine sıkıştı.
Sabes uma coisa, a minha maçaneta da porta está a prender outra vez.
Raylarda oynuyordum ve kolum sıkıştı.
Estava a brincar nos carris e fiquei presa.
Şimdi... Krallığını ona verdi boynunu sıkıştırıp öldürmek istiyorum.
Hoje quando ela entregou o trono para uma pessoa insignificante esta mão quis estrangulá-la.
Bak, onu sıkıştırdık.
Olhem, temo-lo preso.
Sıkıştım kaldım.
- Está a negar o acesso.
Belki bizi araya sıkıştırırsınız diyorduk...
Viemos ver se é possível falar connosco.
Sıkıştırma.
Não bloqueies.
Sıkıştı mı?
Está encravado?
Larry için olduğuna anlaşmıştık.
Nós concordamos que era para o Larry.
Annemle birkaç sene önce satın almıştık. Sürekli bir yerlerini tamir etmeye çalışıyordu.
A minha mãe e eu a comprámos há uns anos, e ela estava sempre a tentar consertar.
Planlamamıştık bunu ama kendimi güçlü hissettim.
Sim, não planeámos nada, mas... Senti-me tão forte.
Hayır, hayır. Sadece aramızda anlaşmıştık.
Eu assinei um acordo.
Daha önce tanıştık sanki, değil mi?
Sinto que já nos conhecemos antes, certo?
- Tanıştık, tanıştık.
- Eu acho que sim.
Bana onu müzayede sırasında kıstırdığını söyle.
Diz-me que foi durante o leilão silencioso.
- Herkes alıştı artık.
Largamo-los e vamos.
Dün oryantasyonda tanıştık.
Isso foi ontem, nas boas-vindas.
Güzel. Aygır Harry ile tanıştık.
Bom, conhecemos o Harry, o hipopótamo.
Joseph bu oyun için çok çalıştık. Renata Klein gibilerin liderliğinde oluşan dar kafalılık yüzünden mağdur oluyoruz.
Nós trabalhamos tanto para isto e estamos a ser vítimas de mentes pequeninas lideradas por gente como a Renata Klein.
SENATÖR HERMAN K. TALMADGE... bugün alınan karardan yara almıştır.
SENADOR... os que desejam que este país continue a ser religioso.
Okullarda dua edilmesini kaldırtan Madalyn Murray ortalığı yine kızıştırıyor.
Madalyn Murray, a mulher que eliminou a oração nas escolas, causa de novo burburinho.
Robin ile Susan'ı da bu işe karıştırmamalıydık.
Não devíamos ter arrastado a Robin e a Susan para isto.
O lafları alkole veriyorum yoksa kıçına tekmeyi basmıştım.
Presumo que fosse a bebida a falar. Caso contrário, despedia-te.
Altınları bir dolaba saklamıştık.
Guardámos o ouro num cacifo.
Kolunu kırdıktan sonra....... çok kafam karıştı.
Sua alteza. Você canta? Ai, ai.
Kira kılıcını yere saplamıştı.
A Kira apenas espetou a sua espada no chão.
Lütfen, fırtınada sıkıştım.
Basta! Por favor, fiquei presa numa tempestade, numa tempestade...
Sıkı çalıştım.
Estudei muito.
Sarayda tanışmıştık.
Conhecemo-nos no palácio.
Nerede kalmıştık?
Onde estávamos?
İçinde bir şeyler kırılmıştır ve hiç düzeltilememiştir.
Algo dentro de ti está partido que nunca mais pode ser consertado.
Biz de ona bizzat meydan okuyup kasabaya girmeye çalıştık ama adamları çok fenaydı. Çok kanlı bir savaş oldu.
Por isso, desafiámo-lo directamente, tentámos forçar a nossa entrada na cidade, mas... os homens dele são fanáticos, e a luta foi das mais sangrentas.
Arkadaştık ve seninle de uyuşuruz sanmıştım.
Pensava que nos íamos dar bem.
Canım çocuk, kızı boğmaya çalıştı.
Querida... Ele tentou sufocá-la.
Bir barda tanışmıştık.
Conhecemo-nos num bar.
Hatırlar mısın, yeni tasarımından sonra içinde dolaşıp her şeyin ne kadar mükemmel olduğuna bakmıştık.
Lembras-te depois da remodelação, andarmos por aqui e de ficarmos abismados por estar tudo tão perfeito?
- Mesela seninle birlikteyken, hatırlarsan beyin kanseri olmayalım diye evin zeminine 90 bin dolarlık elektromanyetik alan önleyici sistem yaptırmıştım.
Paguei 9 mil dólares para proteger a casa de campos electromagnéticos para não termos tumores cerebrais.
İlk tanıştığınız ve sana aşık olduğu zamanlar çalışıyordun, değil mi?
Quando se conheceram e ele se apaixonou por si, a Celeste estava a trabalhar, não?
O küçük kırmızı suratını görmemle kötü anılarımın hepsi silinecek sanmıştım ama...
Sempre achei que... ver a carinha vermelha dele ia apagar as memórias más, mas...
Bir partiye gitmiştim. Seattle'dan bir kızla tanışmıştım.
Estava numa festa e conheci uma miúda de Seattle.
Dün gece biraz hava almaya çıkmıştım onunla karşılaştık, sonrasını neredeyse hiç hatırlamıyorum ama sigaranın düşüncesi bile midemi bulandırıyor şimdi.
Saí para apanhar ar e encontrei-a. Não me lembro de muita coisa, mas pensar em cigarro dá-me ânsia.
Belki kıskanmıştır falan.
Talvez sinta ciúmes ou algo assim, não sei...
Bugün tanıştık, ne oldu ki?
Conheci-o hoje. Por quê?
Uzun süre konuşup tartıştıktan sonra hepimiz aynı sonuca vardık.
Após muitas discussões, chegámos todos à mesma conclusão.
Güzel kız faktörünü işin içine katmamıştım.
Não considerei a componente da rapariga atraente.
Sanki tanıdık gelen her şey bir anda yabancı gelmeye başlamıştı.
Como se tudo o que era reconhecível tivesse logo ficado irreconhecível.
Bu arada, çalışmaları birlikte yapmıştık.
Trabalho que fizemos juntos.
Şöyle ki... 18'ine bastığında uyumlu dövmeler yaptırmıştık.
Bem... Quando fizemos 18 anos, fizemos ondas iguais.
Bu feribotta kaç kere mi tanıştık?
Quantas vezes nos conhecemos neste ferry?
Kızlar o sahneyi çaldığımı düşündü çünkü ajansımda başka biri telefona bakmıştı ama ben yaptım diye ısrar ettim.
Houve raparigas que acharam que eu roubara aquela cena, porque outra pessoa tinha recebido o telefonema, mas eu insisti para que fosse eu.