Lado перевод на португальский
81,309 параллельный перевод
Hiçbir yere?
Nenhum lado?
Aslında... Kız kardeşinin tarafından var.
Na verdade ela é do lado da sua irmã.
Motoru kapatma ve hiçbir yere gitme
Não desligue o motor e não vá a nenhum lado.
Gövdesinin önündeki işaretlere dikkat edin. - Taşınmış.
Note as marcas no lado de seu torso.
Barry aklının çoğunu işe veremezdi.. .. aklı daha çok yukarıda hep birlikte olan, başı boş gezen kızlardaydı.
Barry não conseguia concentrar-se no trabalho, metade do tempo, com toda aquela malta cirandando por todo o lado.
Baktığım her yerde boğazıma tıkanıyor.
Para qualquer lado que olhe, só vejo disso.
Dünyevi bağların hepsini bırak gitsin.
Deixe de lado todos os apegos terrenos.
Nick kendine gelmiş olmalı, kafası hala içki ve uyuşturucudan dumanlıydı.. .. yanında Barry'nin cesedini buldu.
Nick acordou, com a mente ainda obscurecida pela bebida e pelas drogas e encontrou Barry morto a seu lado.
Ama düşüncelerini seni rahatsız eden şeyden uzaklaştırman gerekiyor.
Mas precisamos que ponha de lado aquilo que está a incomodá-la.
Bir yere gittiğim yok.
Eu não vou a lado nenhum.
Burası güneye mi bakıyor?
Está virado para o lado sul, certo?
Hep onun tarafını tutuyorsun.
Porque estão sempre do lado dele?
- Onun tarafını tuttuğum yok. - Tamam.
- Não estou a escolher o lado dele.
Orta Batılılar akın ediyor.
Habitantes do Centro-Oeste de todo o lado.
Bruce'la Liz yan yana varillerin içinde çözünüyor.
Está a dissolver-se num barril ao lado do Bruce.
Keşke karşı evde hoş bir erkek arkadaşın olsaydı da sadece sıradan sorunlar olsaydı.
Eu gostava... que pudesses ter um namorado simpático do outro lado da rua - e só os problemas do costume. - Eu também.
"... eti olmayan dükkan sokağın karşısındaki " der.
O sítio onde não têm carne é do outro lado da rua. "
Her yerde, her zaman savaş.
Lutai em cada batalha, em todo o lado, sempre...
Euron'un gemileri her yerde, hatta birden fazla yerde olabilir.
Os navios de Euron podem estar em qualquer lado, em mais do que um sítio.
Onlara geçersem beni bağışlar mısın?
Perdoas-me se eu mudar de lado?
Ama sen... Sen öz babanı öldürdün ve yabancı bir istilacının tarafını seçtin.
Vós, por outro lado, assassinastes o próprio pai e escolhestes apoiar um invasor estrangeiro.
- Rıhtım şu tarafta.
- As docas ficam daquele lado.
Hepimiz aynı taraftayız.
Estamos todos do mesmo lado.
Ancak diz çökersem bizim yanımızda savaşacak.
Ela só vai lutar ao nosso lado se eu dobrar o joelho.
Bu tartışmada ailenin tarafını tuttuğunu söylesem kimse karşı çıkmaz.
Quem não te conhece diria que estás a tomar o lado da tua família neste debate.
Öyle zaten.
Eu estou a tomar o lado deles.
Düşmanın gözünden görmek istiyorsanız, onların tarafını tutmanız gerekir.
Tens de tomar o lado do teu inimigo. Tens que ver as coisas da maneira que eles vêm.
Demir Taht'ta yakışıklı bir kralın yanına oturmak istiyordun.
Sentar-te ao lado dum rei bem parecido no Trono de Ferro.
Senin yüzünden işimi başka bir yere taşımam gerekecek.
Graças a ti, terei de mover o meu negócio para outro lado.
Her tarafta saldırılar meydana geliyor.
Estão a acontecer ataques em todo o lado.
Yani bir tarafta silah kaçakçısı diğer tarafta düğünlere bomba bırakan hükümet var.
Então tens um traficante de armas de um lado, e do outro um governo a lançar bombas em casamentos.
Bağırsaklarını deşeceğim.
Vou espalhar as tuas entranhas por todo o lado.
Sıradan dertlerle büyüme fırsatı bulamadığın için özür dilerim. Bir köpek ya da sokağın karşısında yaşayan bir erkek arkadaş gibi.
Eu lamento que tu não tenhas podido crescer com todas as coisas do costume, como ter um cão... ou um namorado que mora do outro lado da rua.
Bir yere gidip oturabilir miyiz?
Podemos sair e sentarmo-nos num lado qualquer?
- Ama ben seninle oturmak istiyorum.
- Mas quero sentar-me ao teu lado.
Bir yerden başlamam lazım.
Bem, tenho de começar por algum lado.
Senin tarafında.
Do teu lado.
- Bu tarafa doğru gel!
- Venha por este lado!
- Belki de diğer yoldan çıkmışlardır.
- Talvez tenham saído por outro lado.
Onları parkın diğer tarafına çekeceğim.
Atraí-los para o outro lado do parque.
Rosewood enstitüsünde, Atlas Okyanusunun bu tarafında en iyi doktorları çalıştırıyoruz.
No Instituto Rosewood, temos os melhores médicos deste lado do Atlântico.
Her yerde kan var.
Há sangue por todo lado.
Öte yandan, burada kendi şifalarını bulan bazı kadınlar var.
No outro lado, há algumas mulheres aqui que abraçaram a própria cura.
Etrafımdan dolan!
Passa ao lado!
Etrafımdan dolan dedim!
Passa ao lado!
Hayır, odanın bir ucundan öyle seslenmek eğlenceli sadece.
Não, mas é divertido gritar para o outro lado da sala.
O pislik her yerde.
Isso anda por todo o lado.
Yandaki kulübede siz mi varsınız?
Estão na cabina ao lado da nossa?
Küçük bir kasabada, süper güçlerle bir adam ortaya çıkacak, ama dünyanın öbür tarafında bazı büyük şehirlerde, belki hiç çıkmayacak
Numa cidadezinha, um tipo com super poderes vai ficar, mas, numa cidade grande do outro lado do mundo, talvez não tanto.
.. görülmüşsünüz Bay Jessop,
Está na cidade em qualquer lado.
Kevin?
Não vou a lado nenhum até me dizeres o que está a acontecer. Kevin?