Last перевод на португальский
11,126 параллельный перевод
Demin beni şoför olarak gören tek insanla karşılaştım.
Acabei de ser visto pela única pessoa que me viu como motorista.
- Bunu biliyorum, sanat tarihi. - Sanat tarihi. Edebiyat, mimarlık, arkeoloji, mitoloji, karşılaştırmalı din ve...
História da arte, literatura, arquitectura, arqueologia, mitologia, religião comparada, e...
Fotoğraflardan bu resmi çıkardım bilinen dövme veri tabanımızla karşılaştırdım ve bir eşleşme buldum.
Isolei esta imagem nas fotos, pesquisei na base de dados e há uma correspondência.
Satılık olduğunu bildiğimiz nesneler ile onları almak isteyecek kişileri karşılaştıralım.
Comparem os artigos à venda com as pessoas interessadas neles.
Yani, aramızdaki ilişkiyi sıkılaştırıyoruz.
Estamos mesmo a criar laços.
Orada karanlık kişilerle mi karşılaştı dersin?
Achas que ela pode ter encontrado alguém duvidoso por lá?
Durumu araştırdıklarını ama çıkmaz sokakla karşılaştıklarını adamın Maria kaybolduğunda mazereti olduğunu söylediler.
Eles disseram que iam averiguar, mas não deu em nada. O tipo tinha um álibi.
Belki de Prentice'in iddiasını araştıran polisler çıkmaz sokaktan ziyade "Giriş yasaktır" levhasıyla karşılaştı.
Talvez o policia que investigou as alegações do Prentice de que a irmã dele estava a ser assediada, não tenha encontrado um beco sem saída, mas uma placa de "não entrar".
Kazara karşılaştık.
Encontrei-o por acaso.
Evet, pankek tariflerinizi falan karşılaştırın.
Sim, talvez comparar receitas de panquecas ou qualquer coisa assim.
Bu saldırı daha önce karşılaştığım şeylerden çok daha hızlı ve tehlikeliydi.
Eu digo que este ataque foi mais rápido e mais perigoso do que qualquer coisa que já vi.
Seni farklılaştırıyor.
Torna-te diferente durante um tempo.
Hazır okul gezin iptal olmuşken, baba-oğul bağlarımızı sıkılaştıralım dedim.
Lembrei-me de passarmos algum tempo de pai e filho visto que cancelaram o teu passeio da escola.
- Bunu benim için yapar mısın? Bu, şimdiye kadar karşılaştığım en hoş jest cidden.
Isto é, literalmente, o gesto mais simpático que já testemunhei.
Evet, topluluğumuzun karşılaştığı sorunlarla derinden ilgilenmediğimiz bir haftamız bile yok. Hem de ne derin.
Sim, não há semana que passe que não nos envolvamos profundamente nos problemas que a nossa comunidade enfrenta.
Tasha'yla karşılaştım.
Eu cruzei-me com a Tasha.
Bay Ames olayında, Detektif Wilcox'a göre Bay Ames ile Phoenix gemisinde karşılaştığınızda ona resmi bir görev iş orada olduğunuzu söylemişsiniz.
A respeito do Sr. Ames, de acordo com o Detective Wilcox, você disse que estava lá em assuntos oficiais quando encontrou o Sr. Ames no navio, o Fénix.
Balistikçiler, Ajan Keen'in hizmet silahıyla karşılaştırsın.
Manda a balística comparar com a arma da Agente Keen.
Sonunda karşılaştık.
É um prazer ver-te pessoalmente.
Onun da bu durumla karşılaştığını gördüm.
Já o vi exactamente onde estás agora.
Tamam, bu biraz soğuktur ama gözeneklerini sıkılaştırır.
Isto está gelado, está bem? Mas, vai ajudar a fechar esses poros.
-... Aruba'yla karşılaştır.
- a partir de há dois anos atrás.
Lily, dünya çapında gözaltına alınan çocuklarla karşılaştır.
Lily, cruza a custódia juvenil em todo o mundo.
Tabii asıl mesele vücudunun bunu nasıl yaptığını bulmakta. Ciğerlerindeki virüs ile virüsün ilk halinin DNA sekans değişikliklerini karşılaştırabilmekte yani.
É claro que o truque seria entender como é que o seu corpo o faz, para podermos comparar a mudança de sequência do DNA entre o seu e a amostra primordial.
Olay yerindeki boş kovanı balistiğe gönder, önceki suç mahalleriyle karşılaştır.
Peça ao departamento de balística que compare as marcas na cena do crime com marcas de crimes anteriores. - De todos eles?
Ekranda tasvir ettiği yaratıklar gibi. Tabii yıldızı Max Schreck kadar çirkin değillermiş ama karşılaştırılmayacak kadar güzelmiş.
Criaturas como as que ele descrevia no ecrã, embora não medonhas como a estrela Max Schreck, mas incomparevelmente belas.
Bu adam korkunç belki de karşılaştığım en korkunç adam.
Este homem é assustador. Talvez o homem mais assustador que já conheci.
Bu daha önce olmuştu, böyle durumlarla karşılaştın yani.
Já esteve nisto antes, em situações como esta.
Cenazeciyle karşılaştık, o hâlâ hayatta.
Encontramos o coveiro e ele ainda está vivo.
Oldukça az kullanılmış bir daire ile karşılaştık.
JONES : O que observámos a seguir foi um belo e intocado apartamento.
Onunla ile karşılaştığımızda... anlattıklarında bir yalan varsa bunu anlayamazdım.
Eu realmente não posso dizer que naquele momento da minha primeira reunião podia alguma vez perceber que ele estava a mentir em alguma das coisas que disse.
Christy ile kahve içmeye gitmiştik..... orada Jill ile karşılaştık ve... güzel malikânesinde yaşamamı istedi.
A Christy e eu fomos beber café e encontrámos a Jill, que me convidou para viver com ela na sua enorme, e linda mansão.
Sesini hapishane ses kaydıyla karşılaştırıyorum. - Dallas Alder'la konuşuyorsun.
Estou comparar a impressão de voz com as conversas gravadas na prisão, estás a falar com o Dallas Alder.
Barry ile karşılaştırılacak hiçbir yanı yok ama.
Pois, mas nada comparados com os do Barry.
Buradaki şeylerle karşılaştırılınca hiç de önemli gelmiyor.
- Comparado com tudo, é sim.
En azından koridorda karşılaştığımızda görmemiş gibi davranmayabilirsin. Böylece kendimi dışlanmış hissetmem.
O mínimo que podias fazer era não ignorar-me nos corredores, a fazer eu sentir-me como uma qualquer.
Le Havre'da bir İskoçyalı ile karşılaştım.
Encontrei um Escocês em Le Havre.
Eğer birileri 40 yıl önce bir veya iki kez karşılaştığın birilerinden bahsederse, onları hatırlar mıydın?
Se te falassem um nome de alguém que conheceu 40 anos atrás, você acha que ainda lembraria?
Karşılaştırdıkları son şerit 20 yıllık falan olmalı.
Parece que a ultima fita tinha mais de 20 anos.
- Sizinle daha önce karşılaştık mı?
- Não o conheço de algum lado?
Korkunç sonuçlarla karşılaştık.
Teve umas as consequências terríveis.
Lise'nin mektubunu blogundaki yorumlarla karşılaştırdım.
Comparei a carta da Lise com os comentários no blog dela.
En yakın arkadaşının oğluyla Kopenhag'da karşılaştın ve yemek yediniz.
Jantar com o filho da tua melhor amiga em Copenhaga, isso é estranho?
Yeni eşiyle karşılaştın mı?
E... já viste a nova mulher dele?
Göteborg'a gidiyordum. Karşılaştık.
Eu ia a caminho de Goteborg.
Hartley ile karşılaştıklarında ekibimden bazıları başka bir şey araştırıyorlardı.
Membros da minha equipa estavam envolvidos numa investigação diferente, quando avistaram o Evan Lee Hartley.
Geçen karşılaştığımızı söyledim.
- Bem. - Disse-lhes que me encontrei contigo.
Bu dosyadaki parmak izlerini, son olay mahallerindekilerle karşılaştıralım.
Processa as digitais em locais de crime recentes.
Karşılaştırıyoruz, sonuçları bekliyoruz.
- À espera de resultados.
Patron, geçen gece Francisco'da kiminle karşılaştığıma inanamayacaksın.
Ei, King, não vais acreditar quem encontrei por acaso ontem à noite no Francisco's.
Sanırım az önce patron için gelen o kör flörtlerden biriyle karşılaştım.
Acho que acabei de arranjar lugar para outra dos encontros cegos lésbicos da nossa chefe.