Numa перевод на португальский
84,217 параллельный перевод
Daha çok akademideki bir toplu mezardı.
- Estava numa vala comum na Academia.
Yol kenarında bırakıldım, neredeyse tutuklanıyordum ve Coulson'ı gençlerin beynini yıkarken buldum.
Acordei numa cova, enterrada viva... fui largada ao lado da estrada. Quase fui presa. E encontrei o Coulson a "lavar" o cérebro dos jovens.
Ve Fitz'e buradaki gibi iğrenç bir insan olması için ne yaptılar?
E o que é que eles fizeram ao Fitz para o transformar numa pessoa tão má aqui?
- Onlardan birini, evet.
Numa delas, sim.
Siz S.H.I.E.L.D'in direktörüydünüz ve şimdi sanal bir hapishanedesiniz.
Você era o Director da S.H.I.E.L.D. e, agora, está preso numa prisão virtual e eu....
İşte. "Ünlü Hydra bilim adamı Nainsan tedavisi üzerinde çalışıyor."
"Famoso cientista da HYDRA a trabalhar numa cura para os não-humanos".
Dünyanın geri kalanı kendini yok ederken sen erken emekliliğini yaşıyorsun.
Está numa reforma antecipada enquanto o resto do seu mundo se auto-destrói.
Tam olarak silah sayılmaz ama seni bir silaha dönüştürebilir.
Bem, não é exactamente uma arma, mas... pode transformá-la numa.
Kimse dijital bir hapishanede bir avatar olduğunu duymak istemez ama bazen böyle olur ve işte buradayız.
Ninguém quer ouvir que é apenas um "avatar"... numa prisão digital, mas, às vezes, isso acontece e aqui estamos.
Keşif görevi için Quinjet'i alabilir miyiz?
Podemos utilizar o "Quinjet" numa... missão de reconhecimento?
Quinjet'i alıp Simmons'la bir tür keşif görevine çıktılar.
Levou o "Quinjet" numa missão de reconhecimento qualquer com a Simmons.
- O ve Ajan Triplett keşif görevindeler.
Agente Triplett foram numa... missão de reconhecimento.
Alternatif bir gerçekliğin varlığını nasıl laf arasında söyleyebiliyorsun?
Como é que a existência de uma realidade alternativa surge... numa conversa casual?
Gücü, alternatif bir gerçekliğe bağlı olan bir makine tarafından sömürülen kaçak bir hava aracının içindesin.
Estás numa aeronave fugitiva cuja energia está a ser utilizada por uma máquina ligada a uma realidade alternativa.
Arka kapı çıkış noktası şehir parkının içine programlandı çelik fabrikasına değil.
A saída foi programada para ser num parque citadino... não numa siderurgia.
Radcliffe arka kapının meydan çeşmesinde olduğunu söylemişti. Ürkütücü bir çelik fabrikasında değil.
O Radcliffe disse que a saída ficava num fontanário público... não numa siderurgia assustadora.
Boş bir işin peşinden beni buraya sürükleyesin diye mi?
Para me trazeres até aqui numa perseguição qualquer sem sentido? !
Küçük kukla sonunda kendini gerçek bir kıza dönüştürebildi mi dersin?
A bonequinha finalmente transformou-se numa rapariga de verdade?
Bunu bir balığa bakarak mı söyledin yoksa S.H.I.E.L.D. brifingi sırasında mı öğrendin?
Dizes isso devido ao único peixe que vimos... ou aprendeste isso numa reunião da S.H.I.E.L.D.?
Ölüm kalım durumuna soktuğun o insanları düşün.
As pessoas que colocaste numa situação de vida ou morte.
Jeffery Mace'in, cesedini neden kemikleri kırılmış hâlde sahilde bulduğumu aşağı yukarı 50 kelime ile açıklayabilirsen başka tabii. Hem de bu üssü alevler içinde erimiş robot bedenleri ve kritik yanıkları ve kemik kırıkları olan 12 S.H.I.E.L.D. ajanı ile bulduktan günler sonra.
A não ser que me explique, em menos de 50 palavras, porque é que encontrei o corpo do Jeffrey Mace numa praia com os ossos todos partidos, dias depois de encontrar esta Base em chamas, com a pele a derreter dos corpos de cadáveres "robots"!
Dünya sonsuza dek süren bir savaşın içinde sadece bir bölge.
A Terra é, apenas, um território... numa guerra que existe desde sempre.
Şoför kontrolü kaybedip şarampole yuvarlanmış gibi.
Parece que o condutor perdeu o controlo e se despenhou numa ravina.
Adamı ve kızını bir bodruma kilitlemiş.
- Não. Trancou o Kyle e a filha numa cave.
Lezbiyenlerin hepsini bir yere topladýlar.
Foi recolhida numa das purgas lésbicas.
- Kitap editör yardımcısıydım.
Assistente numa editora de livros.
Yüksek mevkide biri.
Está numa posição de topo.
Sana ilişkisi olduğundan bahsetmiş miydi?
Ela alguma vez lhe contou que estava numa relação?
Kapı aralığında.
Numa entrada.
Uçak kazasında ölen bir çiftin tek çocuğusunuz. Dört yaşında yetim kalmışsınız.
Filho único, os pais morreram numa queda de avião, órfão aos quatro anos.
Bugün yeteneklerinizi sınamak için hazırlanmış bir dizi sınavdan geçeceksiniz.
Hoje, vão competir numa série de provas concebidas para testar as vossas aptidões.
Dünya dizlerinin üstünde grup seksteki çirkin kız gibi yol gösterilmesi için yalvarıyor.
O mundo de joelhos, a implorar que lhe seja mostrado o caminho, como a rapariga feia numa violação coletiva.
Ama adam çok zor durumdaydı. Arkadaşlarının başı dertteydi, yardıma ihtiyaçları vardı.
Este tipo estava numa situação difícil, os amigos estavam em sarilhos, precisavam de ajuda.
Düşünüyorum da bugün okulu asmak yerine isyankâr bir şekilde derse gitsek nasıl olur?
Em vez de nos baldarmos outra vez, que tal irmos às aulas, numa de rebeldia?
- Bir şeyler deniyorum.
- Estou numa de loucuras.
Pahalı bir İspanyol tarzı evde ölmeyi hak etmiyor.
Não merece morrer numa casa hispânica caríssima.
Bir adamı dondurucuya soktum.
Acabo de pôr um corpo numa arca.
Şu kutularda eski kıyafetlerimiz yok mu?
Não teremos roupas antigas numa destas caixas?
Sahilde evlenmiştik ve ağlamamıştın.
Casámos numa praia e não choraste.
Bir gecede o kadarını yiyemezsin.
Não comes tanto numa noite.
Meslektaşım aradı. Abby'yi kırmızı ışıkta geçtiği için kenara çekmiş. Motorda plaka ya da şase numarası yokmuş.
Um colega mandou a Abby parar por ela não ter parado num STOP numa mota sem matrícula nem número de identificação com um casaco que diz "Papa Ratas".
Paranormal fuarına koluna bir kadın takmadan katılan tek kişi olmayacağına da inanıyorum.
E acredito que não serás o único homem numa convenção de paranormal sem mulher.
Üç rahip bir tavernaya giriyor ve hayır, bu bir fıkra değil.
Entram três padres numa taberna. Não, não é uma anedota.
Ve sonra bir gün, Batı Virginia'da bir kulübede olan şey sonsuza dek hayatını değiştirecekti.
Até que, um dia, houve um acontecimento numa casa em West Virginia que iria mudar a sua vida para sempre.
Ama bir konuda tamam demen gerek.
Mas, antes de avançarmos, preciso de ter a certeza de que é boa numa coisa.
Öğrendiğimde polise ya da baroya gitmek yerine adımı duvara yazdırmak için koz olarak kullandım.
Quando descobri, em vez de ir à Polícia ou à Ordem, usei isso para conseguir pôr o meu nome numa parede.
Bir suçluyu öğrendiğini ve bunu terfiye çevirdiğini söyledin.
Disseste-me que descobriste que trabalhavas com um criminoso e que transformaste isso numa promoção.
Teklifinizi alıp dijital sekreterinizle birlikte rafa kaldırabilirsiniz. Çünkü ikisi de bir daha gün yüzü göremeyecek.
Portanto pode levar a sua oferta e enfiá-la numa gaveta, ao lado dessa fraca versão de uma secretária digital, pois nenhuma delas vai ver a luz do dia.
Julius bir avukatlık bürosunda çalışıyorum ama avukat olarak değil.
Julius, trabalho numa clínica legal, mas não como advogado.
- Harvey, şu an zor bir durumda olduğunu biliyorum.
- O que quer que seja... - Estás numa posição complicada.
Sen... çiftlikte bir uyuşturucu bağımlısına izin veriyorsun.
Metes um drogado numa quinta,