Pus перевод на португальский
4,459 параллельный перевод
Evet, önüme bakmıyordum. - Ama harikayım aslında.
Sim, não vi onde pus os pés, mas estou óptima.
Bak. Yatağın yanına su koydum.
Eu pus água junto à cama.
Ashley'ye bilgi verdim.
Já pus a Ashley a par de tudo.
Yalvardım, para teklif ettim.
Eu pus-me de joelhos, Eu ofereci-lhes dinheiro!
Uzun boylunun evine böcek koydum.
Pus uma escuta na casa do miúdo alto.
- İçine bir sürü hamamböceği koydum.
Pus uns besouros muito crocantes.
Aradan geçen 5 yıl sonunda Masamda oturup şöyle düşündüm :
Quando dei por mim, já tinha passado 5 anos e eu sentado num escritório, pus-me a pensar,
Çantamı gördün mü?
Sabes onde pus a minha mala?
Bütün alet edevatı buraya koydum, haberin olsun.
Pus as ferramentas aqui, está bem?
Pantolonundan elimi soktum, başlangıçta büyük boyutlu bir klitoris sandım ama hayır, adamınki küçüktü sadece. Ama bayağı kalın bir aletti.
Pus-lhe a mão nas cuecas e senti aquilo que pensei ser um clitóris um pouco grande demais, mas não, era um pénis de um homem, pequeno, mas bastante grosso.
Ben takmıştım.
Fui eu que as pus lá em cima.
Hayır, hareket sensoru koydum.
Não, pus cá um detetor de movimento.
Banyo hazır.
Já pus o teu banho a correr.
Sanırım şu an hormonel numune nöbetlerinden birini geçiriyorum.
Acho que pus o meu paradigma hormonal em velocidade máxima.
- Çayına bir-iki mavi haptan ezip attım.
Pus uns comprimidos no chá dele.
Ben ah gerisini dolabına koyarım. Sorun değil.
Pus o resto no armário, tudo bem?
Ne oldu, Joshie, azıcık kandan ürktün mü?
Qual é o problema Joshie, estás com medo de um pouco de sangue e pus?
Sydney'in odasına ben zaten bir kamera koymuştum.
Pus uma câmera no quarto da Syd.
Telefonunda böceğim var.
Pus um localizador no teu telemóvel.
Ve ben de kendi araştırmamı yaptım.
E pus-me a investigar.
Geçen gün eve geldiğinde görmüştün.
Aquele que pus no meu quadro.
Benim yazdığımı düşündüler.
Pus-lhe o meu nome durante uns tempos.
- Kafamı içine koydum.
- Pus lá a cabeça.
İkisini birlikte bir eve kızı da ayrı bir eve yerleştirdiğimi söyleyebilirim.
Posso dizer que pus 2 juntos num lar adoptivo e a miúda noutro.
Annenin kestaneden akan irin.
É pus da vagina da tua mãe.
Bir saat kadar bekledim.
e pus-me em cima dela durante uma hora.
Çocuklar, zamanlamam biraz yanlış olabilir ama sanırım o topu çekmeceye ben koydum.
Amigos, talvez não o dissesse no melhor momento mas acho que fui eu que pus a bola na gaveta.
Sapık, hiç oynayamamasına ve yüzü irin ve sivilce dolu olmasına rağmen tüm iyi rolleri ona veriyordu.
O pervertido deu-lhe as melhores partes, mesmo que não as pudesse interpretar, pois a sua pele parecia como um vulcão, com pus e espinhas.
Çok konuşmuyorum diye mi?
Sim, pois. Porque não o pus para fora?
Raporun bir kopyasını masana koydum.
Pus uma cópia do relatório na tua mesa.
- Oh, bu gerçekten vıcık vıcık.
- Está cheio de pus.
Seni Glee kulübünün başında bıraktım, Finn...
Eu pus-te a tomar conta do clube Glee, Finn.
* Her şeyini çantaya attım *
Pus as tuas coisas num saco
- Cep telefonunda izleyicim var.
- Pus um localizador no telemóvel.
Adamları yolladım.
Pus escutas.
Ben de aptal değilim- - Dışarı kaçtım.
E, como não sou parva, pus-me a milhas.
Bu harika.
- Desculpa, pus a fruta na casa de banho.
Çantaya birkaç şey koydum. Akşama görüşürüz.
Pus-te umas coisas no saco...
Bu türler arası bir aile bu bir ilk..... ve buna dikkat edecek zamanım olmadı.
Estamos perante uma família interespécies, a primeira conhecida... e nem pus a hipótese.
Kontrolcüyü nereye koydum ben?
Onde é que pus o controlador? Oh.
Peki ya yanılıyorsak, ve Ali'nin bebeğini öldüren kişiyi onun peşine düşürdüysek?
E se nos enganámos e pus o assassino e pai do bebé da Ali no rasto dela?
Kilisenin para toplama kutusuna beş dolarlık banknot koymuştum, üstünde çizilmiş bir zar vardı.
Pus uma nota de 5 dólares na caixinha de esmolas da igreja que tinha uns dados desenhados.
Saati sabah yerine akşam 6'ya kurmuşum!
Estamos atrasadas! Pus o despertador para a tarde e não para a manhã.
Kumandayı nereye koymuşsun?
Onde foi que pus esse controlo?
Hediyeyi masanıza koydum.
Pus o presente na sua secretária.
İstediğin gibi kapıya fazladan adam yerleştirdim.
Pus os homens extra que pediste no portão.
Sonunda eserlerden birini elime geçirdim.
Finalmente pus as mãos num dos artefactos.
Bildiğin gibi karımın tek suçu hayatının en güzel yıllarını artık ona aşık olmayan bir adama harcamak oldu, seni ilk gördüğüm anda onu sevmekten vazgeçtim.
Porque o único crime da minha mulher foi dedicar os melhores anos a um homem que já não a ama. Algo que aconteceu assim que pus os olhos em ti.
Direksiyona geçtim.
Pus-me ao volante.
Onu çok sağlam bıraktım.
Pus-lhe um lindo par de patins.
Tekrar sahalara dönmek için, anlarsın ya.
Pus-me de lá para fora, sabes?