Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ P ] / Pısırık

Pısırık перевод на португальский

1,756 параллельный перевод
Çık ordan, pısırık.
Vem cá para fora, meu mariquinhas.
Pısırık olduğunu biliyordum.
Sabia que eras medricas.
Sevgilim kendi kararını veremeyecek kadar pısırık, ve bunu içimdeki bütün sevgiyle söylüyorum.
O meu namorado é muito fraco para se defender. E digo isto com todo o amor do mundo.
Bir saniye, biliyorsun, özgürce konuşma hakkım var özellikle de konu öğrencilerin kafasını karıştırıp kadınları rahatsız eden allık sürüp millete çamur atan, anasını s-- -
Espera aí, eu tenho o direito de me expressar, especialmente quando o assunto disso é uma caça ilegal de estudantes, assédio às mulheres, com bloqueador fator 50, sujo de mostarda, filho da...
Ama derinlerde bir yerde, hâlâ gelişimin ilk evresindeki batağın etrafında dönüp durur, ağaç kurbağaları ve tembel hayvanların dışındakiler gibi soğuk, karanlık dünyaya çıkıp, varolmak için ısırır, tırmalar ve yırtınırız.
Mas no fundo, todos nós ainda estamos enraizados no lodo primitivo, mordendo, arranhando, lutando por uma existência no frio, como no mundo sombrio dos sapos e das preguiças de três dedos.
Arkadaşınız olmayan o kişi ne kadar süre hareket edemeden o çimento kalıbının içinde kaldı siz dört akıllı, siz kardeşler takımı, siz geleceğin Rahibe Teressa'ları Andy o hızlı katılaşan çimentonun içinde hareket edemiyorum diye bağırıp sıkışıp kalana ve siz polisi arayana kadar ne kadar hareketsiz kaldı?
Quanto tempo esteve o vosso "não amigo" deitado no tanque de cimento, sem se conseguir mexer, até vocês quatro gênios, grupo de irmãos, futuras Madres Teresas... Quanto tempo esteve ele deitado no cimento de secagem rápida a gritar sem se conseguir mexer até vocês chamarem a polícia?
İnsanları yataklarından kaldırıp böyle sık sık bir yere götürür müsün?
De madrugada, é assim que costumas lidar com as pessoas?
Yaklaşık son 20 yıldır aynı, sarkmış göğüslere bakıp duruyorum.
Há quase 20 anos que ando a olhar para as mesmas mamas gastas.
Yeni halkla ilişkilerci kız, bifteği seviyorlar diye, inekleri kutsal sayıyorlar sanmış. Büyük bir eylem yapmakla tehdit ediyorlar yani.
A nova R.P. achou que considerar as vacas sagradas significa gostar da carne e eles ameaçam fazer um protesto.
Beraber olduğumuz onca gece dişlerimizi fırçalayıp çarşafları kırıştırdığımız sırada, yeşil deri kıyafetin ve makaralı yayınla sokaklarda dolaştığını söylemek için uygun bir an bulamadın mı?
Então, em todas aquelas noites juntos, algures entre escovar os dentes e acariciar os lençóis, não pensaste que seria boa altura para mencionar que patrulhavas as ruas... com cabedal verde e um arco composto?
Yansıma bir döngüde sıkışıp kalır tamam mı?
Os ecos estão presos numa fenda temporal, está bem?
- Güvenliği sıkılaştırıp, yiyecek bularak...
Uma melhor segurança, melhor forma de conseguir comida.
Onu alır Çoğalıcı gezegenine götürürüz, çalıştırırız, onu kalabalık bir yere ışınlarız ve geriye yaslanıp izleriz.
Nós levamos-o para o mundo natal dos replicadores, ligamos-o, transportamos-o para uma área populacional, sentamos-nos e observamos.
Saldırılardan sonra bu hükümet nasıl karşılık vereceğimizi tartışıp durdu.
Depois dos ataques, aquele governo protestou continuadamente a nossa resposta.
Bir kız çocuğunu kaçırıp bagaja tıkmış ve onunla beraber Oregon'dan ayrılmış.
Ele tinha raptado uma criança fechando-a no porta bagagens, e levando-a de carro para fora de Oregon.
Lütfen bana bir iyilik yapıp kızı bırakır mısınız?
Me façam um favor, deixem ela em paz, ok?
G İ D İ Ş L E R Altyazı : 232324
O K U R I B I T O P A R T I D A S
Bir valize tıkıştırılıp ara sokaklara bırakılmış yeni dönüştürülmüş vampirlerdi.
Eles têm transformado vampiros ultimamente. Caçado e deixado por ai.
Anlaşılan Bayan Espinoza bir çeşit hastalık nöbeti sırasında onlara saldırıp ısırdı.
Aparentemente, a Senhora Espinoza atacou-os e mordeu-os num momento de raiva.
Bölgenizde bulunan ecza deposundan temin edebileceğiniz biraz gaz... ve düşük sıcaklık kapları ile, insanları, eğer dikkatsiz davranırlarsa, parmaklarını, soğuk gaza kaptırıp kaybedeceklerine inandırabilirsiniz..
Com gás pressurizado da loja de produtos agrícolas e uns recipientes criogénicos, podemos convencer os outros de que se forem muito curiosos, podem queimar um dedo e perdê-lo.
Artık döndüğüme göre emin ol en ön sıralarda senin için bağırıp, çağıracağım.
Agora que estou de volta, irei estar nas bancadas aos gritos, a aplaudir-te.
Bir yaylım ateşin ortasındaysan ve biraz dumanın sana faydası olacağını düşünüyorsan ve cebindeki kibritlere uzanıp ıslanmış olduklarını gördüğünde işte o zaman, tüm dünyan başına yıkılır.
Se estiver no meio de um temporal e pensar que um cigarro pode animá-lo, se pegar nos fósforos e eles estiverem molhados, todo o seu mundo desaba.
Uyluk kemiğine o kadar sert vurmuş ki kırılıp dışarı çıkmış.
Atingiu o fémur com tanta força, que a expôs a fractura do osso.
Sağ kaval kemiği kırılıp derisinden dışarı çıkmış.
Fractura exposta da tíbia da perna direita.
Dünyada güzel ve kırılgan birşey bulduğunuzda onu korumak zorundasınızdır, sırf yapabiliyorsunuz diye onu kullanıp
Sabes que te escrevi um poema erótico que... Quando encontramos uma coisa neste mundo que é bela e delicada, temos de a proteger.
Bir diş macununun son kısmını sıkıp çıkarır gibi.
Parecia como espremer o último bocadinho da pasta de dentes.
Ama Kuzey Korelilerin umutsuzluğu yaşamı onlar için zor kılan bu zalim rejimlerinden kaçıp, elçiliklere sığınan vatandaşlarının sayısından açıkça ortaya çıkmaktadır. BU İŞ BİTTİĞİNDE BULUŞMAK İSTER MİSİN? EVET HAYIR
Mas o problema dos Norte-coreanos é claro devido ao número de civis... que saltam as cercas e entram noutros países... para se livrarem deste regime de opressão..... que torna a vida deles difícil, difícil, não só economicamente,
Savcı bu iş için beni sıkıştırıp duruyor.
O Departamento está a perturbar-me por causa disto.
Herif sırf bunun için işten erken çıkıp bankaya yürür kuyruğa girer, 10 dolarlık bozuk para alır sonra beni bulup demir paraları götüme sokar.
Ele vai sair mais cedo do emprego, vai entrar no banco, esperar na fila, troca uma nota de $ 10... procurar o meu rabo e só... fode-lo com um rolo de moedas.
Baraj kurduğunuz zaman, organik maddeler barajda sıkışıp kalır, çürümeye başlar, çürümenin sonucu olarak metan gazı oluşur, metan gazı sera etkisini yaratan gazlardan biridir.
Quando se controi uma barragem, esse material orgânico fica preso na barragem, e começa a apodrecer, e cria gás metano e o gás metano é um dos gases que contribuem para o efeito estufa no nosso planeta.
Hayır... Galaksiler arası boşlukta sıkışıp kalırız.
Não... ficaremos presos aqui no meio do vácuo galáctico.
Bunun üzerine bir şeyler yapmaya karar verdi. Yarış kıyafetine katalizör bulaştırıp kurbana gönderdi.
Encheu o fato de corrida com combustível.
İşsizlikten kırılıp, Seabiscuit'ten sıkılan bir millet kendilerine iki halk kahramanı buldular.
Uma nação aleijada pelo desemprego e aborrecida pelo Seabiscuit, acolhe dois heróis amados pelo povo.
Her kayıp için kan almaya kalkarsak, ortalık karışır.
Se dispararmos toda vez que um escapa, imagina a carnificina.
Siz kaldırıp tutacaksınız, ben de vidaları sıkıştıracağım.
Vocês levantam-na e seguram e eu aperto os parafusos.
Ama bazı zamanlarda yasadışı bir kahraman çıkıp çok sevdiği ülkesini korumak adına bu yasaları kendi kontrolüne almalıdır.
Mas ocasionalmente, um herói vigilante tem que surgir e pegar nessa lei sozinho para proteger o país que ele ama.
"Dağda otlayan koyunlar kapana sıkıştırılıp parçalanmış"
"Massacre de ovinos encontrados nas montanhas"
Katil dışarıdaymış. Camı kırıp kapıyı açmış.
O criminoso está no exterior.
Çırılçıplak dışarı çıkıp, güneş tanrısı Ra'ya... doğaçlama ve keyifli bir dans sundum.
Fui para a rua nu, alegremente, comecei a dançar a dança sagrada do Deus do Sol Egípcio Ra.
Paul'un çenesini kırıp kafatasını çatlatmış.
Partiu o maxilar ao Paul Davies e fracturou-lhe o crânio.
Ve biraz da zaman alacaktır. Bu yüzden eğer senin için sorun yoksa bir süre daha bizimle burada sıkışıp kalacaksın.
E também vai levar algum tempo, portanto, parece que vais ter de nos aturar por mais algum tempo, se não houver problema.
Yerinden oynattığım sırada kırılıp dağılmasaydı belki de hiç göremeyecektim.
Se não se tivesse desmoronado quando mexi nela, nunca os teria visto.
Onu sıkıştırıp bir şeyler anlattırabiliriz.
Podemos forçá-lo a contar-nos.
Rehinelerden birini gönder ben de buradakileri sıkıştırıp isteklerini hızlandırayım.
Vou dizer-lhe uma coisa. Dê-me um refém, e mexerei os cordelinhos aqui e dou-lhe aquilo que quiser.
Amerikan Yerlilerinin inançlarına göre vücudu yüzüstü gömmek ruhu sıkıştırıp onu öldüren kişiyi yakalamasını engelliyor.
Há uma crença nativo-americana de que enterrar alguém de cara virada prende a alma e evita que assombre o assassino.
Arayıcı, sıkıntı ve ıstırap zamanında ortaya çıkıp kötülükleri arayıp bularak onlarla savaşacak olan kahramandır.
O Seeker é um herói que surge em tempos de tumulto e sofrimento e que procura e luta contra o mal em qualquer parte.
Arayıcı, sıkıntı ve ıstırap zamanında ortaya çıkıp kötülükleri arayıp bularak onlarla savaşacak olan kahramandır.
O Seeker é um herói que surge em tempos de tumulto e sofrimento.
Aylardır yerinden kıpırdamamış bile.
Não se movimentou nos últimos meses.
Evet, ama Lindsay'in dediğine göre alt kısmını adresi... -... saklamak için kıvırıp bantlamış.
Sim, mas a Lindsay disse-nos que ela tapou a parte de baixo para esconder a morada.
Memişleri sıkıp, ufak dokunuşlar atıyordu. Sanki balonları patlatır gibi.
Abrindo caminho e apontando como se quisesse estoirar um balão.
Işık suya çarpınca kırılıp sanki kocaman bir parmağın varmış gibi gösteriyor.
Da maneira que a luz bate na água, faz com que pareça que tenhas um dedo gigante.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]