Satın перевод на португальский
17,703 параллельный перевод
Demin Bobby Axelrod'un o evi satın almaya çalıştığını duydum.
Acabei de ouvir que o Bobby Axelrod está a tentar comprá-la.
İlk günlerimizde, almanı sağlayan dürtüyü satın aldıktan çok sonra fark ederdin.
Quando começámos, não eras capaz de reconhecer o motivo até muito depois da compra.
Bir şeyleri satın alma olayının gücün yerine geçen bir şey olduğunu ve dış otorite konusunda pek iyi olmadığını göz önünde bulundurursak gelişme var demektir.
Admitir que o facto de comprar é um substituto do poder e que não lidas bem com a autoridade externa é um progresso.
Haberlere çıkacak böylesi bariz bir satın alma işi.
Uma compra vistosa nos noticiários?
Birileri aracılığıyla satın almaması gerektiğini duyurdum.
Espalhei a palavra de que não deveria comprar.
Dikkat et, binayı satın alıvermesin.
Cuidado, ele pode comprar o edifício.
Evi satın aldım.
Comprei a casa.
İkimiz için satın aldım.
- Comprei-a para nós.
Dükkanın sahibi bir zenciden satın aldığını söyledi.
Fomos lá, o homem da loja disse que a recebeu de alguém negro.
Biz de bunları satın almayı düşünüyoruz.
Estamos a considerar comprá-lo.
Ama eğer benimle yeniden çıkmak istiyorsan köpek satın alıp çiçek getirmekten çok fazlasını yapmak zorundasın.
Mas se queres sair comigo outra vez, vais ter de fazer mais do que apenas comprar um cachorro e apareceres com flores.
- St. John'daki o evi satın aldım.
Eu comprei a tal casa em St. John.
Satın almak için dalış dükkanı bile bakıyorum.
Estou até à procura de uma loja de mergulhos para comprar.
Satın aldım.
Comprei-o.
Bütün arsayı benim için satın aldığını söyledi.
Ele disse que comprou o terreno para mim.
Henüz tam bir zaman çizelgesi oluşturmadık fakat planımız kasabada bir konsorsiyum kurup toprakları satın almak ve daha sonra Çinlilerle pazarlıkları yürütmek şeklinde.
Mas a ideia, é que um consórcio da cidade compre as terras, e as negocie com os chineses.
Bu İspanya'da satın alınmış.
Esses foram comprados em Espanha.
Son zamanlarda petrol istasyonundan telefon satın aldın mı?
Comprou um telemóvel, na loja do posto, recentemente?
Taliban'ın onu satın aldığını mı düşünüyoruz?
Achamos que os Talibãs pagaram-lhe por fora?
J.D. Carrick çalışmalarını satın almak için Krupa'ya bir servet önerdi.
O J.D. Carrick ofereceu à Krupa uma fortuna para comprar-lhe a pesquisa definitivamente.
Şu anda, yozlaşmış başkan yardımcısıyla kusurlu parçaları satın almak için bir anlaşma yapmak üzere.
Neste momento, ele está prestes a fazer um negócio para comprar equipamentos com defeito Ao nosso corrupto Vice-Presidente.
İmrendiğimiz her şey sahip olamamaktan korkup sonunda satın aldığımız her şeyin sebebi günü bitirirken sevgiyi aramamız daha çok zaman istememiz ve ölümden korkmamızdır.
Tudo o que queremos, tudo o que receamos não ter, tudo o que acabamos por comprar acontece porque, no fim do dia, desejamos amor, desejamos ter tido mais tempo e receamos a morte.
Bu albümleri satın alın sonra onu bir sandalyeye bağlayın akorları öğrenene kadar zorla dinletin.
Compra-lhe estes discos e amarra-o a uma cadeira. Ele que oiça isto até reconhecer uma progressão de acordes.
İkinci seçenek yayınevini satın alıp işini bitirmen.
Segunda opção, compre a editora e acabe com isto.
Yeşil Körfez'i satın aldığını ve Romanee Conti açacağını duydum.
Soube que compraste o Golfo Verde e abriste um Romanée Conti dos anos 90.
Hisseyi piyasadan da satın alabilirsiniz.
Ou podes comprá-las no mercado.
Hisseleri sen satın alsan da nezaket icabı elinde tutsan?
Porque não as compras por nós e as seguras por cortesia?
Elim kolum bağlı. Yarınki borsa açılışına kadar ödünç hisseleri vermemişsen senin adına tüm hisseleri zararına satın almam söylendi.
Estou de mãos atadas, se não fizer isto até à abertura amanhã, recebi ordens para comprar as tuas ações todas.
O zaman yüksek fiyattan satın almak zorunda kalırsın. - Bazen de hisse değeri arttıkça artar.
E tens de as comprar a outro preço e por vezes não param de subir.
Bir şeyler satın almak zorundasınız.
Terá que comprar qualquer coisa.
Bu fare deliğinden fırlamış yerde senin gibi işe yaramaz bir şarlatandan bir şey satın alacağımı düşünüyorsan...
Se julga que vou comprar algo a um charlatão numa espelunca destas...
Emin olmadan satın alamayız.
Não podemos comprá-la, a menos que tenhamos a certeza.
Bir şey satın alabilir miyim, emin değilim.
Não tenho a certeza se poderei comprar alguma outra coisa.
- Değerlendirdiğim bir satın alma durumu.
Uma compra que tenho em mente.
Yani uyuşturucu satıcısının tekine merhamet gösterir miydim?
Teria feito um acordo com um traficante de droga? Não.
Ve satıyorum, evet ama ne sattığımı iyi biliyorum ve onlar da ne aldıklarını çok iyi biliyorlar.
E vendo-me, sim, mas sei exactamente aquilo que vendo, e eles sabem muito bem aquilo que compram.
Hey, kim kıçını satıyor?
Quem se está a vender?
Gelip bir şey istiyorsun, parayı gösteriyorsun ben de onu satıyorum. Sadece bana oyun oynamayın.
Só não me fodam.
Dün akşam gelen malın satışına başlamalıyız.
Temos mercadoria de ontem à noite para vender.
Satır aralarını okudum ve sizi açıkça anladım.
Li nas entrelinhas e ouvi o que disse explicitamente.
Ev sahiplerinin bizi lime lime doğramasını engelleyen tek şey bir kod satırın.
A única coisa que impede os anfitriões de nos desfazer em pedaços é uma linha do teu código.
Satış rakamlarını bizim lehimize çevirmen için sana para ödüyorum.
Pago-te para falsificares os números de vendas para jogarem a nosso favor.
O adamı daha önce hiç görmedim. Pazar alanının arkasında bir arabada satış yapıyordu.
Mas, aqui o meu amigo tem a certeza que este é um dos sacos de cereal roubados do celeiro do Duque de Beaufort.
Ortağımla beni düşmana bilgi satıp satmadığını öğrenmek için Paul'u sorgulamaya gönderdiler. Seni mi?
Eu e a minha parceira fomos enviados lá para o interrogar-mos sobre vender informações ao inimigo.
Satış onayın.
A vossa aprovação de venda.
Bu işi yapacaksak burada satış yapamazsın.
Se vamos continuar a fazer isto, não o podem fazer aqui.
Evet, satın almak istiyorlar.
- Da Newville Records?
Bizi satın aldılar.
Nós esgotámos.
Oradaki arazi fiyatlarını yükseltirdi. Kendi mallarının satışını arttırırdı.
Ela deveria aumentar o preço das terras daquela área, para poder vender a um preço muito mais alto.
Adlarının yanına altın bir yıldız isteyen satış yatırımcılarından.
Traders de venda que querem ganhar pontos.
Aracını arama, alım satım yapma ve sabah ilk iş seni görünceye dek hiçbir şey yapma.
Não ligues ao teu corretor e não faças nenhuma transação. Não faças nada até eu te ver. Amanhã de manhã.