Saçlar перевод на португальский
7,277 параллельный перевод
Saçlarınla her oynadığında sana nasıl baktığını fark etmedin mi?
Já viu como ela olha para si quando você brinca com o cabelo?
Hadi ya? Florence Henderson gibi saçlarından olmasın yoksa?
Talvez fosse por causa desse cabelinho tão totó.
Saçlarını kestirirsin.
Veja se... corta o cabelo.
Evet, postacı çantalarınızla, birbirine benzeyen saçlarınızla ve ailelerinizle harika ilişkilerinizle.
Yeah, com as vossas malas de mensageiro e o vosso cabelo castanho a combinar e as vossas fantásticas familias.
Çok güzel saçları varmış.
Tem um cabelo lindo.
Saçlarımız aynı renk. Peki ya gözleri?
- Temos a mesma cor de cabelo.
Bu saçlar ne böyle?
O que te aconteceu ao cabelo?
Seni bir salona götüsek onlar da saçlarını yeniden kumral yapsa?
O que achas de ires ao cabeleireiro e voltares a ter o teu cabelo...
Üç dakikaya aşağıda ol yoksa saçlarını kazırım.
Vem jantar daqui a 3 minutos, ou eu vou raspar-te o cabelo.
Bilgin olsun diye söylüyorum kıvırcık saçlarına bayılıyorum.
E só para que conste, eu adoro o teu cabelo encaracolado.
Yani kanser olduğunu ve her şeyi söylediler ama saçlarının dökülmediğine eminler mi? Ve bu oda ile ilgili sorun nedir?
Dizem que ela tem cancro, mas será que não é calvície?
- Ne, saçlarımı eflatuna mı boyat malıyım?
Devia tingir o cabelo de fúcsia?
Sence saçlarım çok mu parlak?
O meu cabelo está muito brilhante?
Sen saçlarını öreceksin hasta olduğunda sabaha kadar oturacaksın ellerin ve dizlerin üzerinde kusmuğunu mu temizleyeceksin?
Vais pentear-lhe o cabelo, ficar acordada à noite quando estiver doente e ajoelhar-te no chão a limpar o vómito dela?
Saçlarının nesi var?
O que se passa com o teu cabelo?
Ama adamın sönük kızıl saçları var.
Mas o tipo é branco e ruivo.
Güzel saçların var be kızım.
Tens um bom cabelo.
Saçları yıkanmıştı, muhtemelen şampuanı diğer kadından ödünç aldı.
Ela lavou o cabelo, provavelmente pediu o champô emprestado à outra mulher.
Kate Ellison'ın da sarı saçları ve mavi gözleri vardı.
A Kate Ellison tinha cabelo louro e olhos azuis.
Tanrım, saçları çıkmış.
Meu Deus, ela tem muito cabelo agora.
Birlikte yemek yiyoruz, dedikodu yapıyoruz, saçlarımızı örüyoruz, erkekler hakkında konuşuyoruz.
A almoçar juntas, a sermos amigas, a pentear os cabelos, a falar sobre rapazes.
Biliyor musun, saçlarını toplasan daha bi'çekici olabilirsin.
Sabes, serias muito mais atraente se amarasses o cabelo.
Biliyor musun, saçlarını toplasan daha bi'çekici olabilirsin.
Sabes, serias muito mais atraente se prendesses o cabelo para cima.
Gözlerini kırp, saçlarını savur her söylediğine gül ve göğüs dekolteni konuştur.
Pisca os olhos, vira o cabelo, ri de tudo o que ele disser e capricha no decote.
Bak bunu sadece bir kez söyleyeceğim sevdiklerimden birine bir şey olursa saçlarının tek teline dahi dokunursan...
Só vou dizer isto uma vez. Se acontecer alguma coisa a alguém de quem gosto, se lhes tocar num cabelo que seja...
Saçların ne kadar güzelmiş, güzelim.
Tens um cabelo lindo, querida.
- Saçların aşırı yumuşak görünüyor, Al.
- O teu cabelo parece super suave.
- Kızıl saçlarına yakışır dedim.
E, pensei que com o teu cabelo vermelho...
Başkalarının saçlarını aldıkları gibi onların da saçları alınırsa bu onları güçten düşürür.
"Se lhes tirarem o cabelo, como eles tiraram o de outros, isso ia enfraquecê-los."
- Saçlarını keseceğiz!
- Tira-lhe o cabelo.
Çabuk, saçlarımı sarhoşmuşum gibi yap!
O Brad chegou. Faz-me parecer bêbeda.
O uzun sarı saçları vardı, beyaz bir elbise, topuklu.
Ela tinha cabelos loiros, vestido branco, saltos altos.
Saçların yüzüne yapışmış.
O teu cabelo está na tua cara!
1,80 boyunda, siyah saçları var.
Ele é alto, 1,83m, talvez, com cabelo escuro.
Saçların da amma yumuşakmış.
- Está bem. O seu cabelo é tão macio. Que bom.
Geldiğin günden beri saçlarını çok beğeniyorum.
Olho para ele desde que aqui chegaste.
- Senin saçların da güzel. - Hiç de bile.
- Também tens um cabelo bonito.
İtalyan soyundan, saçları kalın ve yağlı.
Sangue italiano com cabelo grosso e oleoso.
- Böyle güzel saçlar hoşuma gider.
- Gosto muito deste cabelo.
Gerçekten de güzel saçların varmış. - Hayır! Bırakın beni!
Tens mesmo um cabelo bonito.
Saçları yataktan kalktığı gibi, üzerinde erkek gömleğiyle diyor ki : " Sorun değil.
Ela está despenteada, usa camisas de homem.
Saçlarımdaki o hafif meltemi hissederken senin de yanımda olmanı istiyorum.
Vá lá, Barbara June. Quero sentir a brisa a passar pelo o que sobrou do meu cabelo, e quero-te ao meu lado.
Tanrılarla birlikte olduğunu çok iyi biliyorum lakin biraz daha burada bekleyeceğim olur da gelip konuşmak istersen gel ve konuş benimle ve ben de köylü ellerimle bir zamanlar olduğu gibi o güzel ve uzun saçlarını okşayayım.
Sei muito bem que estás com os deuses, mas eu vou esperar aqui, durante um bocado, se quiseres vir, e falar comigo, então vem e fala, enquanto eu acaricio o teu longo e bonito cabelo mais uma vez com as minhas mãos ásperas.
"Saçlarımı seviyor musun Paul?"
Gostas do meu cabelo, Paul?
- Yine saçlarını örmüşsün.
- Fizeste tranças outra vez. - Sim.
Sanırım saçların artık benden daha uzun.
Acho que tens mais cabelo do que eu.
Saçların güzel görünüyor.
O teu cabelo está muito bonito.
Saçları kir kokuyordu.
O cabelo dela cheirava a terra.
Saçları koyu.
Cabelo escuro...
"Çok hoş saçlar."
"Cabelo muito bonito".
Aynı sebepten saçları da döküldü.
A mesma razão para perder o cabelo.