Stalin перевод на португальский
502 параллельный перевод
Aynı zamanda Stalin'in gözleri ve kulaklarıdır.
Ele é os olhos e ouvidos de Stalin.
Stalin'e gerçekten inanmıştı.
Ele realmente acreditava em Stalin,
Acaba Stalin'in adamları onu kafasına bir kurşun sıkmaya götürürlerken neye inanıyordu?
O que ele pensou ter dado em Stalin, para meter uma bala em sua cabeça.
Ama Stalin, batıya doğru yayılıyor. Şimdi Ruslar, Ruslar sivilleri bombalıyor.
Stalin está avançando para o oeste e agora os russos estão bombardeando civis.
Sorumluyu seçtiniz mi? - Stalin'e çalıştığınız doğru mu?
Vai você conseguir encaixar o golpe ou já escolheu alguém de que o Stalin lhe paga?
Hitler, Stalin, Churchill ya da Rooosevelt gibi önderlerden değillerdi.
Não eram líderes como Hitler, Estaline, Churchill ou Roosevelt.
Genç Çinli öğrenciler, Moskova'da Stalin'in mezarı önünde gösteri yaptılar. Doğal olarak Rus polisleri de onları bir temiz dövüp benzetti.
Os jovens estudantes chineses manifestaram-se frente ao túmulo de Estaline em Moscovo e, como é óbvio, os policias russos detiveram-nos e agrediram-nos.
İşlediği suçlar ve hataların yanı sıra, Stalin'i bütün yanılgılarımızdan, hatalarımızdan ve hayatın her alanındaki umutsuzluğumuzdan sorumlu tutanlar entelektüel totalitarizmin sonu gelince... - Dogmatizm.
de iodas as nossas desilusões, dos nossos erros e do nosso desespero seja em que domínio for, correm o risco de ficar confusos, ao constatarem que o fim do totalitarismo intelectual...
Doğrudur, Stalin'in ölümü tam anlamıyla bir araştırma özgürlüğüne ve hummalı bir coşkuya yol açtı. Bu coşkuya kapılan kimileri felsefeyi alelacele özgürleşme duygularının ve özgürlük keyiflerinin ideolojik açıklaması ilan ettiler.
Sim, a morte de Estaline criou uma liberdade real de pesquisa e uma febre de que alguns estão necessitados de declarar a filosofia como o comentário ideológico do seu sentimento de libertação e do seu gosto de liberdade.
Stalin'in ölümüyle kazandığımız şeyler sahip olduklarımızın tam muhasebesini yapma hem varlıklarımızı, hem de yokluklarımızı adlı adınca anma sorunlarımızı serbestçe düşünüp yüksek sesle dile getirme ve büyük bir ciddiyetle gerçek araştırmalara girişme hakkıdır.
O que a morte de Estaline nos proporcionou foi o direito de contabilizarmos exactamente o que possuímos, de chamá-lo pelo seu nome, a nossa riqueza e a nossa miséria, de pensarmos e discutirmos em voz alta os nossos problemas e de iniciarmos, com rigor, uma pesquisa verdadeira.
Stalin'in ölümü sayesinde kuramsal taşralılığımızdan kısmen çıkıp bizim dışımızda var olmuş ve var olmakta olanları kabul edip tanıyabildik ve kendi kendimizi dışarıdan, nesnel bir gözle görmeye Marksizm'in bilgi alanında ve cehalet alanında yerimizi görmeye böylece kendimizi tanımaya başlayabildik.
A morte de Estaline permitiu-nos sair, em parte, do nosso provincianismo teórico, reconhecer e conhecer aqueles que existiram e existem além de nós, vendo de fora, começar a ver-nos de fora, conhecer os sítios que ocupamos no conhecimento e a ignorância do marxismo, começando, assim, a conhecer-nos.
Stalin...
Estaline...
Stalin.
Stalin.
Stalin yine Sibirya sürgünü cezasına çarptırılmış.
Stalin foi condenado á Sibéria de novo.
Kirov Demir Yolu ile adını Yoldaş Stalin'den alan Beyaz Deniz-Baltık Kanalı'na gizlice yanaşma amacıyla iki Alman askeri gücündeki düşman Vop Gölü'ne doğru ilerlemekte.
O inimigo, uma força de dois fritzes, avança em direcçäo ao lago Vop com o objectivo de alcançar secretamente o caminho-de-ferro Kirov e o canal dos mares Branco e Báltico, que tem o nome do camarada Estaline.
Stalin adına!
Por Estaline!
Stalin benden hep nefret etti.
Estaline sempre me odiou.
Alman yanlısı dışişleri bakanı Matsuoka nisan 1941'de Almanya'ya gerçekleştirdiği iyi niyet ziyaretinden sonra Moskova'da Stalinle bir saldırmazlık anlaşması yaptı.
O MNE japonês, pró-Alemanha, Yosuke Matsuoka, depois da visita de cortesia a Hitler foi em Abril de 1941 em Moscou, onde assinou o Pacto de Neutralidade com Stalin.
Ağustos 1939'da imzalanan Hitler-Stalin paktı sıradan bir Rus'u ya da herhangi bir insanı şaşırttığı gibi Almanlar'ı da şaşırtmıştı.
O alemão comum, tal como os russos e a população em geral, foram apanhados de surpresa, pelo pacto de Hitler com Stalin, em Agosto de 1939.
Stalin de, 1930'ların kanlı günleri sonrası düzene sokmaya çalıştığı ordusuna rahat bir nefes aldırmıştı.
Pelo seu lado, Stalin, ganhou espaço de manobra, enquanto o seu Exército se recupera das sangrentas purgas dos anos 30.
Generallerin % 90'ı, albayların % 80'i ve kolordu komutanlarının yarısından çoğu Stalin tarafından idama mahkum edilmişti.
90 % dos seus generais, 80 % dos seus coronéis e mais de metade dos seus comandantes tinham sido mortos, pelas ideias impulsivas de Stalin.
Yine de Stalin Hitler Britanya Savaşı'yla meşgulken Estonya, Letonya ve Litvanya'yı ele geçirme fırsatını buldu.
Mesmo assim, Stalin aproveitou a oportunidade, enquanto Hitler se empenhava na batalha de Inglaterra, para se apoderar, primeiro, dos Estados Bálticos da Estonia, Letonia e Lituânia
Hitler, Stalin'in en yakın danışmanı Molotov'u kendi deyimiyle "durumu açıklığa kavuşturmak üzere" kasım 1940'ta Berlin'e davet etti.
Hitler convidou o conselheiro mais próximo de Stalin, Molotov, para se deslocar a Berlim em Novembro de 1940, para ajudar, no seu entender, a clarear a situação.
Rus ajanları Almanların Rus sınırındaki hareketliliğine dikkat çekiyor ancak Stalin bunlara itibar etmiyordu.
Os próprios espiões de Stalin tinham enviado informações, sobre a concentração de tropas ao longo das suas fronteiras, informações essas que Stalin preferiu ignorar.
Roosevelt ve Churchill Stalin'i bir Alman saldırısına karşı uyarmıştı.
O interessante é que, tanto Roosevelt como Churchill, cada um à sua maneira, informaram Stalin, que Hitler ia atacar a Rússia.
O ise saldırı söylentilerinin bizim tarafımızdan çıkarılan.. ... ve onu Hitler'e karşı kışkırtmaya çalışan bir provokasyondan ibaret olduğunu düşünüyordu. Stalin, 1.
Stalin pensou que era um truque nosso, para o mobilizar e distrair, incentivando Hitler a atacar.
Dünya Savaşı'nda Rus Çarı'nın seferberlik ilan etmesinin Almanların Rusya'ya saldırmasına sebebiyet verdiğini düşünüyor aynı hataya kendisi de düşmek istemiyordu.
Stalin estava bem ciente de que na Primeira Guerra Mundial, foi a mobilização do Czar, que levou o imperador austro-húngaro a atacar a Rússia e ele não queria ser o causador disso.
Ne zaman İngilizler bir şey iddia etse Stalin tersini düşünmemiz gerektiğini söylüyordu.
"Quando os britânicos dizem alguma coisa," dizia-nos Stalin, " devem pensar sempre no oposto.
Ancak Alman askeri ataşesi Moskova'da Rus dışişleri komiseriyle tokalaşırken 3 milyon kişilik Alman ordusu Rıs sınırına doğru hareket halindeydi.
E enquanto o Comissário dos Negócios Estrangeiros de Stalin, aperta a mão ao adido militar de Hitler, em Moscou, três milhões de tropas alemãs avançavam para a fronteira.
Ekim'in ortalarına doğru Stalin'in Tokyo'da bulunan casusu Japonların gözünün başka bir yerde olduğunu bildirmişti.
Em meados de Outubro, o espião de Stalin em Tóquio, informa, que o objetivo do Japão estava em outro lugar qualquer.
Bu kez Stalin, casuslarına güvendi.
Desta vez, Stalin acreditou nos seus espiões.
Noksanlıklarına karşın bu hareketiyle SSCB'ye büyük bir hizmette bulunmuştu.
Eu diria que, apesar de todas as suas falhas, Stalin prestou um grande serviço à URSS com essa presença, porque mostrou duas coisas :
İki, soğukkanlılığını muhafaza ediyordu.
segunda, Stalin manteve a coragem.
Herkes, "İşte Stalin'in kendisi burada" demeye başladı.
Todos os comandantes diziam : "O próprio Stalin estava presente".
Binlerce subayı Stalin tarafından infaz edilen Rus ordusu hakkında Almanlar'ın öngörüsü doğru çıkmış ve Rus ilerleyişi durmuştu.
A investida russa parou, confirmando a crença alemã de que a tropa russa, privada por Stalin dos seus oficiais, não sabia lutar.
Düşünsenize bir Churchill yazı masası bir Stalin masası ya da Kennedy'nin sallanan sandalyesi.
Acha que haveria uma escrivaninha Churchill... uma mesa Stalin ou uma cadeira de balanço Kennedy!
Çünkü Stalin, Hitler'le beraber İttifak grubundaydı. İngiliz Komünist Parti, savaş girişimlerine karşı çıkmıştı.
Visto que Stalin ainda era aliado de Hitler, o Partido Comunista Britânico opunha-se ao esforço de guerra.
Bir Rusya ziyareti, Britanya büyükelçisi Sir Staffor Cripps... tarafından hoş karşılanan Beaverbrook, Cripps tarafından Stalin'in hoş bir adam olduğuna ikna edilmişti.
Numa visita à Rússia, em que fora recebido pelo embaixador, Sir Stafford Cripps, tinha achado Stalin encantador, um grande homem.
Bunu bizzat Stalin'in ağzından duyduğum için biliyorum.
Isso mesmo eu ouvi diretamente do próprio Stalin.
Mussert Flamanları, Stalin ve Churchill'e karşı Hitler'in yanında olmaya çağırdı.
Mussert pediu a todos os holandeses que se unissem : "Por Hitler, contra Estaline, contra Churchill."
Kızıl Ordu Haziran 1944'te, Hitler-Stalin Paktı uyarınca....... Ağustos 1939'da kendilerine bırakılan doğu Polonya'yı işgâl etmişti.
Em Julho de 44, o Exército Vermelho ocupou a metade oriental da Polónia, a metade que o Pacto Nazi-Soviético de Agosto de 1939 lhe atribuíra.
Fakat direniş, Rus ilerleyişiyle birlikte tesadüfi bir şekilde gücünü yitiriyordu. Stalin'in kitabında ise, tesadüfe yer yoktu.
Mas a insurreição coincidiu com o abrandamento da ofensiva russa, uma coincidência que, todavia, convinha aos planos de Estaline.
Stalin, yeraltı örgütünden şüphe ediyordu. Yardım yapmayı denemeye bile yanaşmaması, tamamiyle gaddarca bir hareketti.
Estaline suspeitava do movimento clandestino, mas foi extremamente cruel ao nem sequer tentar abastecê-lo.
Fakat Hitler, Stalin'in, kılını bile kıpırdatmayacağını sezdi. SS'e, ayaklanmayı bastırması emrini verdi. Onlar da bu emri, büyük bir zevkle yerine getirdi.
Mas então Hitler, apercebendo-se de que Estaline nada faria, ordenou às SS que esmagassem a insurreição, no que foi obedecido com grande satisfação e crueldade.
Ne var ki RAF, Sovyetlerin elinde bulunan bölgeden ikmâl yapmasına Stalin tarafından izin verilmediği için, onca yükü götüremiyordu.
Mas a RAF não podia levar mantimentos sem autorização de Estaline para se reabastecer em território ocupado pelos soviéticos.
Stalin, Batı Cephesi'nde mağlup olan komutanı ve onun kurmaylarını tutuklattı ve kurşuna dizdirdi.
Estaline mandou prender e executar o comandante da Frente Ocidental, bem como o seu pessoal.
Stalin devreye girdi.
Foi quando Estaline interveio.
- Evet, Marks, Engels, Lenin ve Stalin...
- Marx, Engels, Lenine e Estaline...
Stalin halkın karşısına çıkmıştı.
Moscou arranjou tempo para celebrar o aniversário da Revolução e Stalin apareceu ao seu povo.
Bu Joseph Stalin.
- Por exemplo? - Joseph Stalin.
- Sen Stalin'in askerlerinden birisin.
Diga-lhes que tenho muito prazer em conhecê-los.