Tasın перевод на португальский
20,747 параллельный перевод
- Taşıyıcıların çabaları telafi ediliyor.
Estas mulheres são muito bem recompensadas.
Motorlu Taşıtlar'ın veritabanına girdim plakaları arattım, hepsi geçersiz.
Entrei na página do IMTT, investiguei as matrículas e são de pessoas falecidas.
Ama adamın Martinez'in sabit bir adresi varmış sonra Bogota'ya geri taşınmış.
Mas ele tinha uma morada na cidade até ao ano passado, quando se mudou para Bogotá.
İki taşıyıcının Brightborn annelik laboratuvarından kaçtığının haberini aldık.
Descobrimos que duas gestantes fugiram recentemente da maternidade da Brightborn.
Şişko Joseph, onu ta buraya kadar benim için mi taşıdın?
Joseph Gordo, carregaste-a até aqui para mim?
Seni bulduklarında bunu taşıyor olacaksın.
Estavas a carregar isto quando te encontraram.
Eşyalarını o taşıdı, kaltak.
Eles mudaram-te lá para cima, puta.
Rüzgarın kül bulutlarının bazılarını dağıtıp batıya doğru taşıması bekleniyor...
Espera-se que o vento leve a nuvem de cinzas para oeste, interrompendo algumas...
Güvenli bir yer bulup onu taşıyana kadar Uyuyan Güzel'in korunmasını istiyorum.
Quero a Bela Adormecida protegida até termos uma posição segura.
İçinde hala o sapık katilin kalıntılarını taşımadığını kim bilebilir ki?
Quem diz que ainda não tens resíduos do psicopata homicida dentro de ti?
- Belalarınızı buraya taşımanızı istemeyiz.
- Não queremos os vossos sarilhos. - Beth.
Taş Cadı'yı aradığını biliyorum.
Sei que andas à procura de Bruxa de Pedra.
Kemiklerin Koruyucusu ve Taş Cadı'nın Oğlu.
A Guardiã dos Ossos e o Filho da Bruxa de Pedra.
- Taş yapacağını bilmeliydim.
- Devia saber que ias atirar a pedra.
İşten sonra Noah'ın misafirhanesinden taşınıyorum.
Vou sair de casa de hóspedes do Noah.
Ama bir kat boyayla gelecek ay taşındığında orayı zar zor tanıyacaksın.
Mas com uma pintura, nem o reconheces no mês que vem...
Taşıyabileceğimiz her şeyi alın yanınıza. Yemektir, sudur.
Juntem os suprimentos que conseguirem, comida, água...
- Ne zaman taşınıyor?
- Quando se muda?
Geri taşınıyoruz.
Vamos voltar para casa.
New Mexico'ya taşınıyordu.
Ele ia mudar para o Novo México.
20,000 doları fiberglas Tiki kafası kiralamak için harcayan ve bir tanesi kiralık konuta taşınırken kayboldu diye 40,000 dolar daha harcayan sen mi diyorsun bunu?
O homem que gastou 20 mil dólares em cabeças Tiki gigantes em fibra de vidro e mais 40 mil quando uma delas desapareceu aquando da devolução?
- Taşıdığın için sağ ol Kevin. - Sorun değil.
- Obrigado pelo boleia.
Çalışmam lazım, taşıdığın için teşekkürler. - Tabii. - Kahveler için teşekkürler.
Amigo, tenho de trabalhar, obrigado pela boleia e pelos cafés.
Yüz hatlarınız dişi andırıyor.
As tas formas são muito redondas.
Esasen hidrojen ve helyumdan mamul yoğunlaştırılmış güneş enerjisini emen paneller, hala moleküler seviyede bu elementlerin kalıntılarını taşıyor olabilir.
E os painéis, tendo absorvido a energia concentrada, primariamente hidrogénio e hélio, ainda teriam de ter resíduos dos elementos a nível molecular.
Yapmak istediği, en azından altı ton taşıma sığalı bir roketin planlarını gösterdi bana.
Ele mostrou-me as plantas do foguete que quer com capacidade de carga de 6 toneladas.
Bu neredeyse tam boyutlu bir Güneş Silahı aynasını taşıyan uydunun ağırlığı.
Ideal para um satélite levar uma Arma Solar ampliada.
Sahte gardiyanların gerçek silah taşıyor.
Os seus guardas prisionais falsos têm armas reais.
Phoenix taşından geldin ama hala içindesin sandın.
Tu saíste da Pedra da Fénix, mas pensaste que ainda estavas lá dentro.
Yoksa seni seve seve yolun kenarında bırakırız sen de otostop çekip hangi taşın altında yaşıyorsan oraya dönersin.
Senão, ficaremos mais do que satisfeitas em deixar-te na beira de estrada para poderes apanhar uma boleia de volta ao buraco onde tens andado a viver.
Taşınıp ortadan kaybolması için para bile teklif ettim.
Até lhe ofereci dinheiro para desaparecer.
İkisi de binlerce dolar değerinde altın taşıyordu.
Ambos transportavam milhares de dólares em ouro.
Tek bildikleri şey bu sembolün eskiden taşıdığı anlamını kaybetmesi.
Sabem, apenas, que este símbolo já não tem o mesmo significado.
Gelecekteki kocama zaten başkasının çocuğunu taşıdığımı itiraf etmek zorunda kalacağım.
Serei obrigada a confessar ao meu futuro marido que estou à espera do filho de outro homem.
Fransa'nın kraliyet kanı taşıyana böyle muamele edemezsin!
Não é assim que se trata a realeza francesa!
Babamın zamanında niye taşındığını anlıyorum, ama niye ziyaret için buraya gelmek istemediğini anlamıyorum.
Sabes, percebo o porquê do pai ter-se mudado para Joanesburgo no passado, mas não percebo porque é que ele não gosta de vir aqui, para fazer uma visita.
Babasının ömrü boyunca sevdiği av hobisini bir sonraki seviyeye taşıyor.
A levar o passatempo de caça grossa do papá ao nível seguinte.
Bu yüzden, bizi sınır kasabasına taşıdılar.
E transferiram-nos para uma cidade na fronteira.
Christy, yeni bir apartmana taşındığını duydum.
Christy, soube que te mudaste para um novo apartamento.
Yeni mi taşındın?
Acabaram de se mudar?
Mezarların bulunduğu yere taş ocağı açmamız gerekiyor.
Precisamos de abrir a pedreira no terreno onde estão as sepulturas.
Anlıyorum ama Bayan Quaintain ama taşın olduğu tek yer orası.
Eu entendo, Mrs. Quaintain. Eu tenho as mesmas reservas, mas é o único local onde há pedra.
Bayan Blackwood, eşyalarını sizin odanıza taşımam için gönderdi.
Mrs. Blackwood mandou-me mudar as coisas dela para o seu quarto.
- Hemen arabaya taşıyın.
Ponham-no na carroça.
- Geri mi taşınıyorsunuz, Bay Coates?
Está de volta, Mr. Coates? Sim.
Ve cömert ev sahibimize. Ve artık kendi adını taşıyan Kraliyet hanedanına.
E ao nosso generoso anfitrião e à casa real que agora carrega o seu nome.
Ve benden sonra gelecek olanlar evlenen kadınlar ve onların soyundan gelenler hariç Windsor soyadını taşıyacaktır.
e que meus descendentes, a não ser as mulheres, que se casarem, e seus descendentes, usem o nome Windsor.
Ne zaman taşındınız?
Quando foi que se mudaram?
Biz de yazın sonunda taşındık.
Por isso, mudámo-nos no final do verão.
Tacı taşıyan insanların dilekleri karşısında eğilir mi? Denetlenebilir ve sorgulanabilir mi? Yoksa dünyevi konuların üstünde mi kalmalıdır?
A Coroa sujeita-se à vontade do povo para ser avaliada e responsabilizada ou será que se deve manter acima de questões passageiras?
Kraliyet armasını taşıyan arabası Tatnum Kavşağı'ndan yavaşça pistte ilerliyor.
Seu carro, ostentando o estandarte real, percorre lentamente a pista de Tatnum Corner.