Teğmen o перевод на португальский
3,396 параллельный перевод
- Teğmen Olla ile mi birlikteydin?
Estavas com o Sub-oficial Olla, certo?
Her şeyi mahvettin Mac, Teğmen Monroe tanık listesindeydi... ve sen işimi yapmama izin vermedin.
Estragaste tudo, Mac. O Monroe estava na minha lista de testemunhas. Devias ter deixado fazer o meu trabalho.
Teğmen Monroe.
O Tenente Monroe.
Teğmen Monroe'nun ona karşı tanıklık ettiğini duydum için, olaya açıklık getirmek istedim.
Soube que tinha de aqui vir, limpar-lhe o cadastro.
Clea, Teğmen ile konuş.
Clea, fala com o Tenente.
Ekip üyeleri ve onların yetenekleri... sonucu belirler Teğmen.
Foi a situação determinou o resultado, Tenente. Confiança e habilidades, também.
Ben Teğmen Centauri 7, Komutan olarak konuşuyorum.
Aqui é o Tenente Centauro 7 no comando.
Alfa Üssü, ben Teğmen Centauri 7.
Base Alpha, aqui é o Tenente Centauro 7.
Yoldaş teğmen bu bir çeşit'Kuğu gölü'.
Camarada Tenente, estava só a dançar o Lago dos Cisnes.
9. sınır nöbet kulübesi Teğmen Andrew Mitrofanovic "Sowyetler Birliği Kahramanı" ünvanını kazandı.
Tenente Andrey Mitrofanovich Kizhevatov, foi condecorado com o titulo de herói da União Soviética.
Ben uçuş mühendisi Teğmen Brian Murphy.
Daqui fala o engenheiro de voo, tenente Brian Murphy.
Ben Teğmen Matthew Scott.
Eu sou o Tenente Matthew Scott.
Teğmen Johansen ve Havacı Dunning burada değiller yani sanırım karşı tarafta olduklarını varsayabiliriz.
A Tenente Johansen e o Aviador Dunning não estão aqui, pelo que podemos deduzir que estão do outro lado.
- Teğmen, önceden de söyledim işe yaramama ihtimaline karşı burada kalmanı istiyorum.
- Tenente, já lhe disse... Quero que fique aqui. Para o caso de isto não resultar.
# Çok şişman ve kepçe kulaklı... # - Ne oldu, Teğmen?
- O que há, Tenente?
Teğmen etrafta dolanıp kendi kıçını kurtarmaya çalışıyor.
O tenente preocupado em safar-se.
Teğmen Sell ile konuşmam gerekiyor.
Preciso de falar com o Tenente Shell.
Dr. Caine Chloe Teğmen Johansen...
O Dr. Caine, a Chloe, - A Tenente Johansen...
Teğmen Scott'ın Destiny'e geri gelmek isteyenleri getirmesine izin ver sonra da aşağıya askeri müfreze gönderip geri kalanları topla.
Autorize o Tenente Scott, a trazer aqueles que querem regressar à Destino. Depois envia um pelotão para trazer os restantes à força.
Buna saygı duyarım ama o gemide seçeneği olmayan insanlar var ve onlara karşı da bir yükümlülüğün var, Teğmen.
Respeito isso. Mas há pessoas naquela nave que não puderam escolher, e você também tem uma obrigação para com eles, tenente.
Teğmen Scott yıldız geçidinin doğusuna doğru içme suyu buldu.
O Tenente Scott encontrou água doce a leste do Stargate.
Teğmen Scott gemimizin savunma silahlarından sorumlu olacak.
O Tenente Scott comandará a defesa da nave.
Bu Teğmen Dixon Piper.
Este é o Tenente Dixon Piper.
Teğmen Piper burada sahip olacağımız en iyi adamlardan birisi.
O Tenente Piper é um dos melhores homens que temos.
Benim, MacGruber! Ve başka anneden olma bir kardeşimle birlikteyim. Teğmen Dixon Piper.
Sou eu, o MacGruber e estou acompanhado pelo meu meio irmão, o Tenente Dixon Piper.
Teğmen James, ben Albay Young.
Tenente James, fala o Coronel Young.
Ne yapıyorsun, Teğmen?
Tenente, o que está a fazer?
Teğmen James, ben Albay young.
Tenente James, fala o Coronel Young.
Ben Teğmen Scott!
É o Tenente Scott!
Çavuş Greer, ben Teğmen Scott!
Sargento Greer, é o Tenente Scott!
Teğmen, bana durumunu kontrol etmemi söyledi.
Tenente, ela disse-me para vir ver o teu progresso.
Teğmen Kurokawa sizi evinize güvenli bir şekilde ulaştırdık.
Entregamos a vocês o Tenente Kurokawa, em casa e em segurança.
" Kahraman ve cesur yürekli insan Teğmen Kurokawa tek başına düşman bölgesine girip, onları bozguna uğrattı.
"Heroicamente destemido e com admirável bravura" "O Tenente Kurokawa alcançou o inimigo sozinho para derrotá-lo."
Teğmen Parigi.
Sou o Tenente Parigi.
Bu Teğmen Ficucello.
Esta é o Tenente Ficucello.
Bir de Teğmen Ficucello.
E com o Tenente Ficucello.
Bu gece 22 : 00'da, Teğmen Alex Coburn savaş alanında ölecek.
Esta noite, às 2200, o Tenente Alex Coburn será morto em combate.
Teğmen Werner'in söylediğine göre diğerlerinin yakalanması da an meselesi.
Segundo o polícia Werner, responsável pelo caso, a prisão dos dois homens é uma questão de horas.
Ama Teğmen'in paniğe kapılarak bulunduğu yer konusunda yalan söylediğine inanıyorum.
Mas eu acredito que o tenente mentiu sobre o paradeiro dele... primeiro por pânico.
Ne yaptığını sanıyorsun Teğmen?
O que pensa que está a fazer, tenente?
Korkarım dostlarım, Teğmen Divo'nun Senatör Farr hakkında bazı soruları var.
Lamento, meus amigos, que aqui o Tenente Divo tenha algumas perguntas sobre o Senador Farr.
Teğmen, Ono'nun siyasi rakipleri bile ona saygı duyardı.
Tenente, até mesmo os inimigos políticos do Ono o respeitavam.
Öyleyse bu işi neden Teğmen Divo'ya bırakmıyorsun?
Então porque não deixas isto com o tenente Divo?
Ben Teğmen Sohn.
Eu sou o tenente Sohn.
Teğmen bizi ön cephede istiyor!
O tenente quer-nos à frente. Vamos!
Teğmen, beyefendi Kyle Halsted, hanımefendi de Sonia Logan.
Tenente, esse é o Kyle Halsted e essa é a Sonia Logan.
Teğmen iken, ona danışmanlık yapmak benim görevimdi ama sivilde, bambaşka bir hikaye.
Quando era o comandante dele era minha obrigação aconselhá-lo, mas como civil, a história é outra.
Teğmen Davis, Zuna'nın Irak'ta uyuşturucu sorunu olduğunu söylemişti.
O Tenente Davis disse que Zuna teve um problema com drogas no Iraque.
Teğmen Davis Fallujah'taki tuzaktan... -... sonra cezalandırılmış.
Parece que o Tenente Davis era disciplinado antes da embosca em Falujah.
Teğmen Scott Davis.
O Tenente Scott Davis.
- Bu ve Teğmen Davis.
- Isso e o Tenente Davis.