Ucmak перевод на португальский
1,207 параллельный перевод
- Havalara uçmak?
- Dar pulos?
Uçmak beni endişelendirmez.
Voar não me deixa nervoso.
Bunu yapabilmek için ne kadar uçmak gerekir düşünebiliyor musunuz?
É preciso ser muito maluco para fazer uma coisa destas.
"Şeytanın Gafları" ile ilgili bazı broşürlerimiz var "İyi Üzüntü, Daha Fazla Şeytan Gafı," ve gençler için, "Cehennemde Uçmak Hiçde Güzel Değildir"
E temos novos panfletos, disponíveis na nossa igreja, incluindo o "Batalha da Bíblia" "Missão de Satanás" "Bom Deus, Mais," Missão de Satanás, " para os jovens," Não é Fixe Arder no Inferno. "
Kendinden bile uzağa uçmak.
Para longe de si própria.
Uçmak zorundayım.
Vou desligar.
Uçmak çok tehlikeliydi.
Nenhum piloto queria voar nele.
Artık uçmak için ya bir hükümet lazım ya da maaş verecek bir havayolu.
Os italianos só te deixarão voar se voares pela pátria.
Qualude ya da yaygin bilinen ismiyle yatistirici. Hintli bir doktor tarafindan ilk kez 1951 yilinda sentezlendi. Tabii uçmak için degil sakinlestirici olarak.
Os Quaaludes ou barbitúricos, como são chamados, foram sintetizados em 1951 por um médico indiano, sem querer.
Sadece uçmak istiyorsun, değil mi?
Tu só queres o pó, não é?
Küçük bir kızken hep evin tepesinde uçmak isterdim.
Quando eu era menina, sempre quis voar. Do topo da minha casa.
- Tekrar uçmak istemediğini söylemiştin.
- Disseste que não querias voar novamente...
Çatıya çıkıp aşağıya atlamak ve uçmak isterdim.
Ia para o telhado e saltava, e voaria.
Aşağıya bakıp bütün insanları görmek ama düşmek yerine yükseklere, daha yükseklere uçmak isterdim.
Olharia para baixo e veria toda a gente, mas em vez de cair, voava, alto e mais alto.
Uçmak ister misin?
Queres apanhar uma pedra?
Uçmak mı?
A voar? !
Baksana, hiç uçmak istedin mi?
Nunca te apetece voar, Howard?
Uçmak.
Voar.
Uçmak, görme olayı, hiç bir şey, anladın mı?
Voar, a coisa da visão, nada. Compreende?
Uçmak istemiyorum!
Nao quero voar!
Kanatlarım var, Charlie. Uçmak istiyorum.
Eu tenho asas, Charlie, e quero voar.
Erkek arkadaşı da yok. Onunla takılmak, uçmak falan ister misin?
Não tem namorado agora ; queres ficar por aí a curtir um bocado?
- Uçmak zorunda değillerse hayır.
- Só se não tiver de ser.
- Ya uçmak zorundaysalar?
- E se tiver de ser?
Kanatlarını, düşmanlarından daha yüksekte uçmak için kullanırdı hatırlamalısınız ki, bu Tebeşir dönemindeydi.
Depois, usou essa membrana para voar alto acima dos seus predadores... que temos que nos lembrar, aconteceu no período Cretáceo.
Uçmak söz konusu değil, özellikle bu havada.
Voar está fora de questão, especialmente com este tempo.
- Buraya uçmak istiyor.
- Ela quer voar até aqui.
Süpermen koşmak veya uçmak zorunda kaldı.
O Super-Homem teve de ir a correr. Ou a voar.
Uzaya bir asteroit'i durdurmak için uçmak, çok doğal gelmiyor.
Voar até ao espaço para parar um asteróide não é algo instintivo.
- Windy City'ye kim uçmak ister.
Quem quer voar para Chicago?
- Uçmak mı?
- Voar?
Ne tuhaf değil mi? Daha önce hiç karşılaşmadığın birini görmek için... ülkenin öbür yakasına uçmak.
É estranho atravessar o país para encontrar alguém que nunca viu.
Sizi temin ederim, Ay'a uçmak rutin bir iş değildir.
Não há nada de rotineiro em ir à lua. Isso posso-lhe garantir.
Jim, eğer Ken'le uçmak istiyorsan Apollo 13'e binemezsin.
Jim, se continuares a apoiar o Ken, não irás na Apollo 13.
Bu bize yetiyor, çünkü ay modülü sadece uzayda uçmak için tasarlandı.
Safámo-nos com isto porque o LEM está desenhado para voar no espaço.
Ay modülü, böyle kenetliyken uçmak için tasarlanmadı.
Não foi desenhada para voar acoplada.
Beyler sizinle uçmak benim için bir ayrıcalıktı.
Meus senhores, foi um privilégio voar com vocês.
Uçmak zorunda kalmanı istemem.
Detesto fazer-te andar de avião.
Sen bir trenle gelirsin, ama ben kaç saat uçmak zorundayım.
Tu só tens de apanhar o comboio eu tenho de voar até aqui.
Partilerde çekmenin hiçbir mahsuru yok, ama tüm gün uçmak farklı.
Uma coisa é enrolar um e ficar charrada em festas, outra muito diferente é andar charrada todos os dias.
Konu Fransızlar veya uçmak değil.
Não são os franceses nem o voo.
Pekala iğne kafalılar, gizli kartal uçmak üzere.
Muito bem, cabeças de alfinete, a Águia Furtiva está prestes a voar.
Boston'a uçmak üzere San Francisco'ya gider.
Vai de carro a San Francisco, toma um avião para Boston.
Hiç evini terk etmeden kayak yapmak ister misin? ama bahse girerim senin gibi bir beyefendi... kayak için Aspen'a uçmak ister.
Se quiser ir esquiar sem sair do sofá, vai, mas presumo que você, se quer esquiar, apanha um avião para Aspen.
Onunla uçmak istiyorum.
Não quero voar com ele.
Sana seni linç ederek teşekkür eden bir ülke için neden uçmak istersin ki?
Porque quer voltar a um país que te agradece com um linchamento?
Kabul edildi, ve aynı zamanda o hidrojen bulutu içinde, kör bir şekilde uçmak istemiyorum.
Concordo, e não quero voar às cegas para dentro de uma nuvem de hidrogénio também.
Hayır. Uçmak için yüz yıl erken.
Não, você está cerca de um século adiantado para isso.
Havaya uçmak mı?
Explodir tudo?
Niye ama, eğer uçmak için bir gün seçecek olsam, bugünü seçerdim.
Se tivesse de escolher, um dia para voar, seria hoje
Yerinde olsam bize uçmak için kanatlar verdiğini, ve dev köpek balığını tek elinle yokettiğini söylerdim.
Eu suponho você podia dizer que nos deu asas para voar. E derrotou um tubarão gigante só com uma mão.