Unvanını перевод на португальский
474 параллельный перевод
- Ama unvanınızı, malınızı kaybettiniz.
- Perdestes título e terras.
Dickon bir şövalyeydi. Ağabeyiniz küçük bir aksilik yüzünden unvanını geri aldı.
Dickon era cavaleiro antes de vosso irmão o rebaixar por um azar.
Unvanının ve mallarının lağvedilmesini talep ediyoruz. Üniversitenin yeniden açılmasını! Bakanların yeniden görevlerinin başına dönmelerini.
Exigimos que os seus títulos e o seu património sejam revogados... que a universidade seja reaberta... que os ministros voltem aos seus cargos... que o rei a expulse da Baviera imediatamente!
- Evet! - O zaman, hükümdarlık unvanınız kutlu olsun!
Eu vos saúdo então com este título real :
Yoksa alın benden anlamsız diktatör unvanını.
Caso contrário, tirem-me este título de ditador que de nada serve.
Çıplak bir generalin unvanını söylemek de zordur.
Também é difícil perceber a patente de um general nu.
Bu sayede Papa Hazretleri Krala "İmanın Savunucusu" unvanını verdi.
Pelo que foi nomeado "Defensor da Fé" por Sua Santidade, o Papa.
" Hükümdarımız Lord Henry'nin şüphesiz ve mutlak unvanını...
" Haveis negado e despojado intencional e malevolamente...
Ülkenin her yanındaki sadık uyruklar bu yemini etti. Hepsi Majestelerinin unvanını hakli buldu.
Por todo o país, súbditos leais prestaram juramento e declararam... ser justo e bom o título de Sua Majestade!
Böylece Frederick, Essenbeck adını ve unvanını elde edebilir.
E o Frederick poderá obter o nome e o título Essenbeck.
Siz alt düzeysiniz demiyorum, sadece unvanınız.
Não quero dizer que seja inferior, só o título é que é.
Emekli olup kenara çekildiği takdirde Kont de Bleuchamp olarak unvanının tanınması.
Reconhecimento oficial do título quando se retirar para a vida privada como Conde de Bleuchamp.
Evet, Neaps End'li Ron Obvious kendisine bir Anglikan katedralini yiyen ilk kişi unvanını kazandıracak girişimine başlamak üzere.
Bom, aí vai ele, Ron Obvious de Neaps End, numa tentativa que poderá torná-lo o primeiro homem de sempre a comer uma catedral anglicana inteira.
Ya da doktor mu demeliyim? Ya da albay, ya da unvanınız her neyse.
Ou doutor, ou coronel ou seja lá o que for que lhe chamavam.
Kurada ona Buck Roan'ın şampiyonluk unvanını elinde bulunduran Hint boğası Sunshine çıktı.
Ele montou o atual campeão... O velho Brahma Old Sunshine, de Buck Roane.
Bu gece, kalenin mabedinde nöbet tutacağım ve şafakta sizin elinizden yüceltici şövalyelik unvanını alacağım.
Esta noite velarei na capela de seu castelo e, quando sair o sol, receberei de sua mão a nobre nomeação de cavaleiro.
Şafakta, şövalye unvanını alacaksınız.
Quando sair o sol, nomearei-lhe cavaleiro.
Bu sebeple de bana şövalye unvanını vermenizi rica ediyorum.
Portanto lhe imploro que me nomeie cavaleiro.
Cumberland ona unvanını verdi Bu nedenle, Komser
O que tem isto a ver? O Cumberland doou-lhe a propriedade, tenente.
Bundan böyle, Redmond Barry... Barry Lyndon tarzını ve unvanını benimsemişti.
Passa Redmond Barry a assumir a condição... e título de Barry Lyndon.
Unvanını beş yıldan fazla koruyacağını düşünmüştüm ama kötü bir dövüşle kaybettin ve bıraktın.
Imaginei que conquistasses o título cinco anos seguidos mas tiveste um mau combate, perdeste e desististe de tudo.
Unvanını alıp küçük bir müşteri verirsem, işinden ve benden nefret edersin.
Se eu te despromovesse, se te desse... um cliente insignificante, você iria odiá-lo e me odiaria por fazer isso.
Francois Beretton, değerlendirmelerden sonra... jüri size Odontoloji alanında yüksek başarı düzeyinde... doktor unvanını veriyor ve sizi kutluyor.
François Beretton, depois de uma análise os jurados entregam-lhe o título de doutor de ciências Odontológicas. Com uma menção de honra e os parabéns.
Gelecek maç unvanını koruyan şampiyonun rakibini belirleyecek.
A próxima semi-final determina quem defrontará o campeão.
Bu akşamın galibi, Dünya Şampiyonluğu Kupası,... Volvo'dan 250,000 dolarlık bir kamyon,... 100,000 dolarlık nakit para ve de bilek güreşi dünya şampiyonu unvanını kazanacak.
O vencedor de hoje à noite vai sair daqui com a taça do mundial, um camião Volvo de $ 250,000, da companhia White, $ 100,000 em dinheiro, e o título de campeão de braço de ferro.
Size açıklamaktan şeref duyarım, Komutan Eric Lassard bu yıl Miami'de düzenlenecek Ulusal Emniyet Amirleri Toplantısında On Yılın Polisi unvanını alacaktır.
É meu privilégio anunciar que o Cmdt. Eric Lassard... será condecorado Agente Policial da Década... na Convenção Nacional de Chefes da Polícia deste ano, a realizar-se em Miami Beach.
O küçük solucan unvanını korumak için ringe çıktığı ana kadar... onu yenilmez olduğuna inandıracağım.
Quando aquele palerma entrar no ringue para defender o título, já o terei convencido que é invencível.
"unvanını koruyan şampiyonun final maçında dövüşmesi yeterli."
"o campeão em título apenas precisa de lutar no combate final."
Ben senin unvanını istiyorum.
Preciso do teu título.
Bir şampiyon unvanını korumalı.
Um campeão deve defender o seu título.
Babam hâlâ insanların unvan taşıdığı olduğu dünyada yaşıyor.
O meu pai ainda vive num mundo onde as pessoas usam títulos.
Unvanın çok büyük diye burada ölecek miyim yani?
E eu devo morrer porque é um nome sonante aqui na zona?
Ünvanını aldığın zaman, İngiltere'nin kralını korumak için kudretini, kalbini ve kılıcını vermeyi taahhüt ettin.
Quando foi distinguido como cavaleiro, colocou a sua mão, o seu coração e a sua espada ao serviço do verdadeiro Rei de Inglaterra.
"Hizmetlerinin takdiri olarak Senato, Sezar'a hayat boyu Roma diktatörü unvanı ve ayrıcalığını bahşetti."
"Como reconhecimento, o Senado concedeu a César a patente, privilégio e título de ditador de Roma vitalício."
Kralın yeni unvanıyla ilgili fikrimi de söyleyeyim.
E digo-vos o que penso do título do Rei...
Zira tasarı, hem Kralın yeni unvanıyla, hem de Kraliçe Anne'le evliliğiyle ilgili.
Porque diz respeito ao novo título do Rei e ao seu casamento com a Rainha Ana.
Nasıl olduğunu da Tanrı bilir... ben de şimdi suç ilamı... ve Kralın unvanı hakkında düşüncelerimi açıklamaya karar verdim.
vou agora descarregar a mente... acerca da acusação e do título do Rei.
Ama unvanımın onayı konusunda eminim.
Mas estou decidido a fazer reconhecer o meu título.
Unvanımı kullanarak dünyanın bütün uluslarına barış getirirdim. İster siyahi olsun, ister beyaz, ister renkli. Hiç fark etmez.
Usaria o meu título para trazer paz a todas as nações do mundo... sejam preto, branco, de cor, qualquer coisa.
Her neyse, bak seni uyarmaya geldim. Ünvan için yakaladığın bu fırsat konusunda çok dikkatli olmalısın.
Vim cá para te avisaru de que tens de ter muito cuidado com esta oportunidade.
O genç kuzenine söyle. De ki, hayatın sillesini bu kadar yedikten sonra,... ona unvanımı satarım.
Esse teu jovem primo, diz-lhe, que como estamos tão mal, que lhe vendo o título.
- Ünvan maçını alıcaksın.
E ganhas. - E podes tentar o campeonato.
- Ünvan maçını alacak.
- Ele vai tentar o campeonato.
- Ünvan maçını alacağız.
- Vamos tentar o campeonato.
Gelecek ay Ünvanını koruman lazım.
Para o mês que vem defendes o título. Continua a comer.
Ünvanını onuncu kez korudu ve dünya ağır siklet güreş şampiyonuyla para almadan karşılaşacak, tüm gelir yerel bir gençlik vakfına devredilecek.
Defendeu o titulo pela 10ª vez e defrontará o campeão do mundo de luta livre num combate cuja receita irá para uma fundação de Juventude local.
Ünvanı hak ettiğimden daha fazla korumanın hep bir yolu vardı.
Houve sempre esquemas para eu manter o titulo mais tempo do que devia.
Ünvanınız nedir peki?
Como nos devemos então dirigir a si?
Sana bir unvan satın aldılar, Baronessa.
Compraram-te um título, Baronesa.
- Artık unvanın bir anlamı yok mu?
- O título não importa?
- Senin unvanın lazım bana.
- Preciso do teu título.