Urdu перевод на португальский
59 параллельный перевод
"Akıcı bir şekilde Pencabice ve Ürdüce konuşabilmeli."
"Deve saber falar Punjabi e Urdu fluentemente."
- Ürdüce biliyor musun?
- Você fala Urdu?
- Galiba Urducamı anlamıyor.
- Ele não parece entender o meu urdu.
Siz Urduca bilmiyor musunuz?
Já falas Urdu?
Konuştuğum dil İngilizce, Urduca değil.
Falo inglês, não urdu.
- Urduca, Pencabi, Arapça.
- Urdu, punjabi, árabe.
Urduca konuşabiliyor musun?
Fala urdu?
Urduca konuşabiliyor musun?
Falas urdu?
Eğer "ulu" değilse, o...
Não é urdu. É...
- "Urdu" aksanını seviyorum.
- Adoro a maneira como ela diz "urdu".
Urduca'da "günah işleme." anlamına gelir.
Em urdu quer dizer, tipo, "sem maldade."
Urduca biliyor musun?
Fala urdu?
- Urduca konuşuyorlar.
- Estão a falar urdu.
Onunla konuşmana izin verirdim, ama Urduca bilmiyor.
Deixava-o falar com ela, mas ela não fala urdu.
Urduca mi konusuyorum?
O quê, estou a falar urdu?
"siyah pantolon" demek istemiştim, Urducam biraz paslanmış.
Estava a tentar dizer "calças pretas". O meu urdu está meio enferrujado.
Onlar Arapça, Urduca Darice, Afganca, Moğolca, Farsça ve Rusça konuşuyor.
Falam Árabe, Urdu Dari, Pashtu, Mongol, Farsi, Russo.
Urduca mı konuşuyorum?
Estou falando urdu?
Jace bir urdu ve ben onu çok önceden kesip atmalıydım.
O Jace era um cancro que devia ter extraído há muito tempo.
Kadim Urdu lehçesi, anlamı haberci, gardiyan ya da bazı çevirilerde peygamber.
No dialecto antigo urdu significa "mensageiro" ou "guardião", ou em algumas traduções "profeta".
- Urduca biliyor, sen biliyor musun?
- Ela fala Urdu.
Urduca mı?
Urdu?
Gerçekten, Urduca mı?
A sério? Urdu?
Pakistan ile bildiğin her şeye bakınca Urduca bilmiyor olmana şaşırdım.
Com tudo o que sabes sobre o Paquistão, surpreende-me que não saibas Urdu.
- Hiçbir yerde urdu mu?
- Alguma paragem?
Marilyn'e oyunculuğu öğretmek bir porsuğa Urdu dili öğretmeye çalışmaya benziyor.
Tentar ensinar a Marilyn a actuar é como ensinar Urdu a um texugo!
Ama Mark, anadili gibi Urduca konuşup Pakistan Futbol Federasyonu'nun orta saha oyuncusunun adını bilince babamı kandırmayı başardı.
Mas quando o Mark começou a falar em Urdu fluente, sobre uma equipa de futebol paquistanês, o meu pai rendeu-se.
Dikkatli konuş, Urduca biliyor.
Tem cuidado. Ele sabe Urdu.
- Urducan oldukça iyi.
O seu Urdu é muito bom.
Dedim ki senin salonuna gelirim... sende saçımı bedava kesersin... ve ben sana bedava Urdu'ca öğretirim
Eu digo que vou ao teu salão... e tu dás-me um corte de cabelo gratuito e eu ensino-te Urdu de graça
Ben ilk bu şehre geldiğimde sen ara sokaklarda kavgalara karışıyordun Urdu sokağında yan kesicilik yapıyordun.
Quando eu vim para a cidade, tu procuravas rixas nos becos escuros, assaltando viajantes na Rua Urdu.
Ben ilk bu şehre geldiğimde sen ara sokaklarda kavgalara karışıyordun Urdu sokağında yan kesicilik yapıyordun.
Quando chegaste à cidade, andas envolvido em rixas em becos escuros a roubar veículos em Urdu street.
- Hangi dildi bu? - Urdu.
Que linguagem É essa?
Şimdi de Urdu'ya geliyoruz...
E voltamos a Urdu...
Urdu Caddesi'ndeki o çamurlu sokakta oyun oynadığımız zamanı hatırlıyor musunuz?
Lembram-se quando costumávamos jogar Ivali naquele beco lamacento na Rua Urdu?
Urducam birazcık hamlandı.
Bem, o meu urdu está um pouco enferrujado.
Hindice ve Urducayı iyi biliyordu.
Ele entende hindi e urdu muito bem.
Urduca konuşabiliyor mu?
Ele fala urdu?
- Urduca konuşan kim?
O som. - Alguém por aqui fala urdu?
Eğer Urdu dilinde konuşsaydın seni ancak bu kadar anlayabilirdim.
Se estivesse a falar em urdu, eu não compreenderia menos. Denker espalhou a notícia, que os empregados seriam reduzidos. A Srta.
Geri gel.
Falas urdu?
Urdu dilinde bildiğin tek cümle " Hayır, seni keçi tecavüzcüsü...
A única frase que conheces em urdu é : "Não me digas seu porco-demónio violador de cabras"? O quê?
Urdu dilini sandığım kadar iyi bilmiyormuşum.
- O meu urdu não é tão bom como pensei.
Akıcı bir şekilde Urduca konuşabiliyormuş. Öldüğünde Pakistan'da gizli görevdeymiş.
Fluente em Urdu, estava infiltrado ao ser morto no Paquistão no ano passado.
Urduca konuşmayı severim.
Eu adoro o Urdu.
Efendim ben Urduca okuyamıyorum.
Eu não sei ler Urdu senhor.
Her şey Urduca yazılmıştı.
Estava tudo escrito em Urdu.
O yaralandı mı?
Estava em Urdu hum?
Dedem Urduca gazeteler aldı.
O meu avô trouxe os jornais em Urdu.
Urduca biliyor musunuz?
Fala Urdu?
Urdu dilini biliyor musun?
Não.