Uçurumdan перевод на португальский
560 параллельный перевод
Kiralık arabayı uçurumdan yuvarlarsan, parasını ödersin.
Se atirar um carro alugado de um penhasco, terá de o pagar.
- Uçurumdan aşağı yuvarlanacaktın.
Ias saltar da falésia.
- Ölmüş. Mary'nin, onu intihardan vazgeçirmeye çalışırken uçurumdan düşmesinden bir hafta sonra bu evde ölmüş.
Morreu nesta mesma casa, uma semana após a queda de Mary na falésia, ao tentar salvá-la do suícidio.
- Hangi hemşire? Olaylar yaşanırken buradaymış. Uçurumdan düşen kadının arkadaşı.
Estava aqui quando sucedeu... a amiga da pobre senhora que caiu da falésia.
Meredith uçurumdan aşağıya indi.
Meredith desceu os rochedos.
Hıncını almak için çocuklarını öldürmeye çalıştın ama uçurumdan kendin düştün.
E por ódio a eles, tentaste matar a sua filha, em vez de ires atirar-te da falésia.
Hasta, Edwardes'la eğimli bir çatı üzerinde durduklarını sonra da Edwardes'ın uçurumdan düştüğünü görmüş.
Sim. O paciente sonhou que ele e o Edwardes estavam num telhado inclinado ele viu o Edwardes mergulhar para a morte.
Şayet senden bu arabayı iteleyip uçurumdan denize atmanı isteseydim Stephen?
Se eu te pedisse, Stephen, empurrarias esta carro, desta falésia para o mar?
Sanırım bir uçurumdan atlayıp bu dünyadan çekip gideceğim.
Acho que darei um longo passeio por um precipício abaixo.
Uçurumdan düşüp yanacaksınız.
Por um penhasco abaixo, a arder.
Uçurumdan babasını ittiğini gördüm.
Ele empurrou o pai de Caroline no barranco.
Eğer onlar Comanche olsalardı, kendi halkım beni uçurumdan aşağıya atarmıydı?
Achas que o meu próprio povo ia-me atirar daquele penhasco?
Uçurumdan attığım 50 tabloyu da bir görseydin.
Deveria ter visto os 50 que joguei do precipício.
Neden uçurumdan atmıyoruz? Mermi harcamayız.
E se o atirássemos antes do alto da falésia?
Araba birkaç metre sürüklendi ve ön tekerlekleri uçurumdan sarkmış bir şekilde orada kaldım. Kendimi arabadan dışarı attım.
O carro deslizou uns metros na gravilha e ficou pendurado com as rodas da frente no vazio.
Bir an, sis yüzünden uçurumdan aşağı yuvarlandığını bile düşündüm.
Tive visões suas caindo em um precipício no meio a um nevoeiro.
Uçurumdan aşağı itelim.
Pelo penhasco abaixo. Vamos empurrar.
"Acaba bir uçurumdan aşağı mı düştü, yoksa bir sarışının kucağına mı düştü?"
"Será que caiu por um penhasco abaixo, ou caiu nos braços de uma loira?"
Belki Tony'yi tuttular ve arabayı gözükmemesi için uçurumdan aşağı ittiler, ne dersiniz?
Talvez tenham agarrado no Tony e depois empurrado o carro pela encosta, para não ficar à vista, não lhe parece?
PM bunu duyacak olursa beni uçurumdan aşağıya asar.
Se o Primeiro-Ministro souber, manda-me fuzilar.
Sıkışınca, gözlerini kapayıp bizi uçurumdan atacaktın.
Quando as coisas se tornam feias, tu fechas os olhos e deixas tudo nas mãos do piloto.
Bugün karar verdim, o gemiden sevindirici bir haber gelmezse seni uçurumdan körfezin derinliklerine attıracağım.
Como explicar-vos? Esta manhã decidi que se não viessem boas notícias no barco, mandaria atirar-vos do cimo do penhasco, para a baía.
Ya Weed dün gece bir uçurumdan düşüp o aptal boynunu kırdıysa?
E se o Weed caiu de um penhasco... e partiu o pescoço?
Uçurumdan düşmüşse Burgade itmiştir.
Se caiu de um penhasco, o Burgade empurrou-o.
Sen kıymetliye dokunmadan onu parmağıma takıp... seni bir uçurumdan aşağı veya bir ateşin içine atıveririm... ve bunu yaparsın biliyorum Sméagol.
Antes que tovasse o val ¡ oso de novo, eu o volovar ¡ a... e o lançar ¡ a de uma vol ¡ na, ou em uma fogue ¡ ra... e vovê va ¡ r ¡ a, Sméagol.
Bundan kurtulsanız bile, sarp, kayalık bir uçurumdan kurtulamayacağınızı söylüyor. Ve, Borgo geçidinde ışık birdenbire çatallanır toprak göklere doğru yükselmeye başlar ve sonra düşer.
E no desfiladeiro Borgo... a luz se divide de repente... a terra começa a erguer em direção ao céu... e cai de repente.
Cy, uçurumdan düşeceksin.
Cy, você cairá no precipício.
- Uçurumdan filan düşmüş anlaşılan.
- Sim? - Caiu dos penhascos.
Benden hoşlanman için biraz itelemek yeter. - Uçurumdan itelemek.
E bastava um pequeno toque para o tornar igual a mim, para o empurrar para fora da luz.
Uçurumdan yuvarlanınca hafıza kaybına uğradım.
Fiquei com amnésia quando caí do penhasco. Está a ver?
Aşk için uçurumdan atlarlar.
Saltam de penhascos por amor.
Eriyen buzuldan gelen su dökülürken kabararak, sanki yanan bir evden çıkan duman gibi görünüyor ve bu muazzam derin uçurumdan aşağı dökülüyor.
A torrente, engolida pelo glaciar a derreter, mergulha num abismo tremendo, do qual a espuma sai como chamas de uma casa a arder.
Uçurumdan atlamaya benzer!
É como saltar de um precipicio.
Uçurumdan Moriatry'nin bana bağıran çığlığını duymuş gibiydim.
ouvia a voz do Moriarty a gritar por mim, lá do fundo do abismo.
Gece yarısı bir cesedi uçurumdan aşağı atmayı vahşi bulmuyor musun?
Não achas violento atirar um corpo de um penhasco pela calada da noite?
Evet, Loomis, Bu çocuk uçurumdan alevler içinde düşüp yere çarptı ve cam gibi parçalandı.
Este miúdo saiu por entre fogo e vidros estalando.
Bu cesedi uçurumdan çıkarırlarken gördüğümde içim ürperdi.
Arrepiei-me todo, quando vi tirarem este cadáver do desfiladeiro.
Allahın belası bir uçurumdan yuvarlandı.
Caiu do precipício.
Larry Wildman uçurumdan atlıyormuş gibi... yeni Maserati'mle!
É como ver o Larry Wildman despenhar-se no meu Maserati novo!
Jeep'im uçurumdan yuvarlandı.
O meu jipe caiu de um penhasco.
Sen uçurumdan yuvarlandın ama ölmedin.
Caiu de um penhasco, mas não morreu.
Evet Bud, vuracaktır. Ama biliyorsun, Roadrunner çizgi filmine bakan herkes çakalın uçurumdan düşeceğini bilir ama yine de izleyip, kahkaha atar.
Sim, Bud, vai, mas quem vê os desenhos animados sabe que o coiote vai cair do penhasco, mas vemo-Io e rimo-nos na mesma.
Beni uçurumdan aşağı yuvarlamak istiyor!
Quer destruir-me!
Lemmings oyunundaki gibi, sürü olarak uçurumdan aşağı atlamayın.
Não caminhem à beirinha como lemingues. Olhem em redor.
ödüm patladı o uçurumdan uçuverince.
Desculpa, mas quando voámos pela ribanceira, tive imenso medo.
Ayıldığında kurtulmaya çalıştı, araçtan çıkmak istedi. Ama o çıkamadan otomobil bir uçurumdan aşağı uçtu ve alev aldı. Hayal kırıklığına uğramıştım ve ertesi hafta inan bana en ön sıradaydım.
Ele acordou e tentou sair fora,..... mas o automóvel foi a um precipício antes de que ele pudesse escapar, e bateu e queimou, e eu estava tão desgostosa e excitada!
Ertesi gün de ben bahçenin sonundaki kayaların altında dururken uçurumdan bir kaya kopuverdi.
No dia seguinte, um pedregulho caiu do penhasco no fim do jardim enquanto eu estava nas rochas logo abaixo.
Evet bu da uçurumdan alevler içerisinde yuvarlanan ve içinde çocukların çığlık attığı okul servisine benziyor
Aquele parece um autocarro da escola... a cair de um precipício em chamas, com miúdos lá dentro a gritarem.
- 100 yıl önce uçurumdan düştüğünü söylerler.
- Dizem que ela caiu há 100 anos.
- Uçurumdan aşağı düştü.
- Como morreu ela?
Sebebi çok basit, Kanyona zaten hiç düşmemiştim. Uçurumdan düşmedin mi?
porque nunca lá caí,