Velo перевод на португальский
46 параллельный перевод
Ve anlıyorum ki Sibela'nın dünkü ziyareti beni boşa umutlandırıp... sonra da hayal kırıklığına uğratmak içindi.
A Sibella velo apenas provocar-me, dar-me esperanças só para voltar a arrasá-las.
Bunu ben de duydum. Birçokları buna Dallarında altın post asılı bir ağaç olmalı.
Ouvi falar numa árvore com um velo de ouro pendurado nos ramos.
Altın postu mutlaka ara.
Procura o velo de ouro.
Altın postu aramak için dünyanın öbür ucuna kadar gidecek.
Enquanto procurar o velo, estará nos confins da terra.
Altın postun yerini sana hiçbir insan söyleyemez.
Homem nenhum pode dizer-te como encontrar o velo.
Altın post diye birşey var mı, ve varsa nerede?
Se o velo de ouro existe e onde está?
Yünü altındır.
O seu velo é de ouro.
Saldırıp postu alalım. Ne olduğunu anladıklarında gitmiş oluruz.
Atacamos a guarda, roubamos o velo.
Postu alması konusunda ona yardım edersem, ülkeme ve sana ihanet etmiş olacağım Hecate.
Se o ajudar na sua busca do velo, serei uma traidora ao meu país e a ti, Hécate.
- Altın postu unutayım mı?
- Esquecer o velo de ouro?
Altın postu unut.
Esquece o velo de ouro.
Onları posta götürecek.
Ela irá levá-los ao velo.
Postu alın.
Väo buscar o velo.
Postu, bana postu verin.
O velo, dá-me o velo.
Altın postu çalanlar mutlaka ölmeli.
Aqueles que roubam o velo de ouro devem morrer.
Meleğin hep yanı başında.
Sou o teu anjo e velo por ti.
Görevim alışverişe, yardım değil.
Velo pela sua vida, não pelas suas compras.
Git başkasını dolandır çocuk.
Vá em velo alguém, garoto.
Mesela en son Karemman yapağı sevkiyatında malları değişken köstebekleri için incelemek adına yüzde dört ilave vergi eklendi.
Por exemplo, num carregamento recente de velo Karemman, uma sobretaxa de quatro por cento foi adicionada para inspecionar a carga por metamorfos infiltrados.
Velo bilmem ne de ne?
- Alto. O que é um Veloci...
Bu küreler aracılığı ile dünyanızla bizim dünyamız arasında seyahat edebiliriz.
Num velo-esfera, vais para qualquer ponto da Terra em horas.
Altın Fleece'den daha fazla ellendim.
Fui apalpada mais vezes que o Velo de Ouro!
Jackson oyun oynamaya geldi.
O Jackson velo brincar comigo.
Ben sana bakarım.
Eu velo por ti.
İyi gözüküyorsunuz, Kumandan.
Prazer em velo-lo, Comandante.
- Seni tekrar görmek güzeldi. - Seni de görmek güzeldi.
foi bom velo outra vez.
Kutsal cevap, 3 dakika sonra geldi.
"A resposta divina velo" "três minutos depois."
Yapağı.
Velo.
- Başka şey geldi mi?
- Velo mais alguma coisa?
Bir kaç gündür Lucia ondan büyük bir çocukla çıkıyor.Ne yapayım?
Faz um par de dias que Lucia sai com um rapaz mais velo. Que devo fazer?
Resim görmüyorum.
INão velo nenhuma fotografia.
Yıkanınca çıkar.
Mas isso sai, é velo.
Altın postun asıl sahibi olan altın antilop.
Este é o dono original do velo de ouro, o Takin dourado.
Altın Post gibi.
Como um Velo Dourado.
İşte! Gördüm onu!
Ali, estou a velo!
Ben de seni gördüğüme sevindim, baba.
Prazer em velo também, Pai.
Eve geldiği zaman tanışabilirsin.
Vais poder velo quando ele chegar a casa.
Jason ve Altın Post falan gibi mi?
Como Jasão e o Velo de Ouro, ou quê?
Bu Packard bir altın post...
Packard é o velo de ouro.
Otelde görüşürüz.
Velo-te no hotel.
Ama bu doğruysa yine de boğazını kesip kan kaybından ölmeni seyredeceğim.
Mas se isso é verdade... eu ainda posso lhe cortar a garganta e velo sangrar até à morte.
- Peter Velo? - Evet.
Peter Velo?
Ve sonra kaos kapıdan çekingen geldi.
Então, o caos velo do norte.
Buldum onu...
Estou a velo.
Postacı visitletsiz geldi.
O carteiro ficou sem "bêlo". ( bicicleta = vélo )
"Bisiklet", Maria.'B'ile,'V'değil.
"Vélo", Maria.