Venüs перевод на португальский
640 параллельный перевод
Bugünün Venüs'ü. Yarının düşünürü.
A Vénus de hoje e o Pensador de amanhã.
- Bu nedir? - Bir başka Venüs.
- Outra Vênus.
İşte o Venüs.
Pois essa é Vênus.
Şu da Venüs.
E aquele é Vénus.
Venüs'e doğru doğuya gidiyoruz.
Estamos a ir para Vénus. Vamos para leste.
Venüs...
Venus de.
"Fakat, Mars ya da Venüs'ün en olası gezegen olduğu konusunda, hemfikir görünüyorlar."
No entanto, parecem concordar, que tanto Vénus ou Marte são as hipóteses mais prováveis.
Şapkamı, Milo'lu Venüs'ten daha alımlı olan vestiyerdeki kıza bıraktım.
" Dei o chapéu a uma moça com os atributos da Vénus de milo e mais
- Saçma. Venüs de olsa, Adonis ile Merkür'ün her ikisi de olsa umurumda değil.
Pouco me importa se ele é Venus, Adonis e Mercurio juntos.
Albay Calder Venüs'e yapılan keşif gezisinden yeni döndü.
O Coronel Calder acabou de regressar de uma expedição a Vénus.
Venüs.
A Vénus.
Venüs gezegeni.
O planeta Vénus.
- Venüs gezegeni mi?
- O planeta Vénus?
Bu meselenin çok önemli olduğunu bildirmişlerdi... ama Venüs gezegeni?
Informaram-me que este assunto estava ligado a algo grandioso, mas o planeta Vénus?
Venüs atmosferi insanların nefes alması ve uzun süre yaşayabilmesi için uygun değil. Hem de her koşulda çalışan solunum cihazlarımıza rağmen.
Em Vénus, nenhum ser humano é capaz de respirar e sobreviver muito tempo, mesmo que use o que consideramos um equipamento respiratório resistente.
Fakat oraya dönmek zorundayız. Çünkü Venüs'te, uygarlığımıza... büyük fayda sağlayacak önemli mineraller keşfedildi.
E temos de voltar, pois foram lá descobertos importantes minerais... que seriam bastante benéficos para a nossa civilização.
Venüs'te tesadüfen bu yaratıkların elektrik şokuna karşı... zayıf olduklarını ve kontrollü voltajın onları bayılttığını keşfettik.
Em Vénus, descobrimos por acidente que estes animais... são susceptíveis ao choque eléctrico e que a voltagem controlada os paralisa.
"Venüs gezegenine inmiştir."
"aterrou no planeta Vénus."
- Venüs mü?
- Vénus?
"... Venüs gezegenine inmiştir. Gemi denize düştüğünde...
"... aterrou no planeta Vénus e regressava à Terra quando a nave...
O canavar Venüs'ten gelmektedir.
Veio de Vénus.
Bu, insanlar için zehirli olan Venüs atmosferinde... yaşayabilmemiz için yapılan bilimsel bir çalışmanın önemli bir deneğidir.
É objectivo essencial do estudo científico... saber se se pode sobreviver à atmosfera de Vénus, venenosa para os humanos.
Yoksa bu Venüs'te normal mi?
Ou isso é normal em Vénus?
General Mclntosh bu yaratığın Venüs'te... nasıl sağ kaldığını öğrenmemizin önemini anlattı.
O General Mclntosh falou-nos na importância... de saber como este animal sobrevive em Vénus.
Yaratığın solunum sisteminde, Venüs'teki tüm zehirli gazları... bloke eden bir tür lifli filtre elemanı olduğunu keşfettik.
Descobrimos que o aparelho respiratório inclui uma espécie de... filtros fibrosos que bloqueiam os vapores venenosos de Vénus.
Venüs'ü hep merak etmişimdir.
Sempre tive curiosidade em conhecer Vénus.
Sanırım Venüs'te arayacağım.
Acho que vou dar uma vista de olhos em Vênus.
Afrodit'in ( Venüs ) bir armağanı.
É um presente de Afrodite.
Afrodit Venüs, onların kalplerine parmak ucuyla dokunur dokunmaz içlerindeki kötülük yok olur.
Afrodite toca os corações deles com a ponta dos dedos... - E o diabo é libertado!
birer yudum alalım ve Venüs Afrodit gelip bize dokunsun.
E Afrodite virá tocar-nos.
Sanırım Venüs Afrodit, şu an bana dokundu.
Acho que Afrodite acabou de me tocar no sítio certo.
Adı ne? Venüs sinekkapanı.
Armadilha de Vénus.
Venüs saç ya da manikürünü yaptırıyor.
Vénus faz um novo penteado ou uma manicura.
Gerçek bir Venüs'e benzemişsin.
Resultou ser uma verdadeira Vénus.
Venüs'ün bu iki kızı gladyatörleri kışkırttılar... onları ölümüne dövüşmeye zorladılar, ve ne oluyor demeye kalmadan... kendimi bir devrimin ortasında buldum.
Essas duas filhas de Vénus tinham que ludibriar os gladiadores... obrigá-los a lutar até à morte, e antes que eu desse por isso... tinha uma revolta nas mãos!
Sen Venüs'ün soyundan gelmeyi seçmiştin, değil mi?
Foi de Vénus que escolheste ser descendente, não foi?
Mars, Venüs ve Merkür.
Marte, Vénus e Mercúrio.
- Venüs hapları, Harry.
- A droga de Vénus, Harry.
Venüs hapları mı?
Droga de Vénus?
Tybalt'ın ölümüne çok fazla ağlıyor. Az konuşabildim sevgiden. Venüs gözyaşı dökülen evde gülümsemez de.
Chora incessantemente a morte de Tebaldo, e por isso pouco lhe falei de amor, pois Vénus não sorri numa casa de lágrimas.
Uzun vadede, Mars ve Venüs yeterli olmayacak.
Não nos vamos contentar por muito tempo com Marte e Vénus.
Unut gitsin, Venüs bile şaşıydı!
Tudo bem, até Vênus era vesga.
Merkür ve Venüs tanrılarının oğlu...
O filho dos deuses Mercúrio e Vênus. O velho o mantém para si.
- Jüpiter ve Venüs Pluto ile iyi bir görünüşte yer alıyor.
Júpiter e Vénus estão em bom aspecto com Plutão.
Şimdi ona sor, ona sor, " Marlboro, en son ne zaman seviştin, şimdi... fenerinde mi veya Tahiti'deki Venüs Burnunda mı diye? Veya dışarıdaki su birikintisinin içinde.
Marlboro, quando foi a última vez que fizeste amor no farol de Point Venus, no Taiti?
Adım Fon, gezegenim Venüs.
Chamo-me Fon e o meu planeta é Vénus.
Ünlü bir ressam, güzel bir kıçı olan bir Venüs tablosu yapmakla görevliymiş. İtalya'nın tüm kadınlarına baktıktan sonra bir eşini daha bulamadığı için, kendisinden model olmasını istemiş.
Um pintor célebre, encarregado de fazer uma Vénus com belas nádegas, pediu-lhe que posasse como modelo, depois de ter consultado todas as "madames" de Itália sem encontrar um que o igualasse.
Venüs attın!
Vénus! Ó, Cláudio!
Hatta Venüs'e gidecek bir roket aracı bile yapabilirdim.
Eu teria feito a Golden Gate, na baía de San Francisco.
Venüs, evliliklerin denizde olmasından yanadır.
Vênus favorece casamentos no mar.
Venüs Projesi'ni duydunuz mu?
Já ouviram falar do projecto Vénus?