Yarıs перевод на португальский
33,228 параллельный перевод
Son iki gecedir, gece yarısı ile 06 : 00 saatleri arasında nerede olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
Pode dizer-nos onde estava nas últimas duas noites entre a meia-noite e as 6h?
Bay Potter 932 kilometrelik bir yolculuk kaydı girdiyse, herhangi bir yöne doğru en uzak yer bu mesafenin yarısı olacaktır.
Se M. Potter registou uma viagem de 930 km, O mais longe que pode ter ido é metade desse número.
Yarısını bekçilere verin kalanını mahzene atın.
Metade em casa das amas e a outra metade nas arrecadações.
En az söylendiğindekinin yarısı kadar kaçık.
É apenas metade do que precisamos.
Aslında alışabilirim, normal halinin yarısı kadar kötü görünmüyor.
Sabes, agora que já me habituei, não está assim tão mal. Boom.
Bak Todd, zaten gününün yarısında beraber olabiliyoruz bu zamanı da Gail hakkında konuşarak harcamak istemiyorum.
Olha, Todd, eu já só te tenho 50 % do tempo, E não quero gastar esse tempo a falar da Gail.
Evet haklısın. O günün yarısının tamamını hak ediyorsun.
Não, sim, não, absolutamente, tipo, e tu mereces 100 % e não 50 %.
Dostum ya, o videoların yarısında arka planda Habib var!
O Habib estava em metade desses vídeos.
Her birinizin karaciğerinin yarısı var.
Faz sentido. Vocês só têm meio fígado.
- Yarısını alabilirim ben.
- Eu divido um.
Neden burada kalıp yarısını bana vermiyorsun, herkes kazançlı çıkar.
Porque não ficas aqui? Pagas-me metade... todos ganham.
- Serçe parmağımın yarısı kaldı da, sakıncası yoksa...
- Só falta o mindinho, está bem?
Bu sırada Los Angeles'in yarısı uyanmıştır.
Estão a acordar metade de Los Angeles.
Evlilik teklifi kutlaması için bir gece yarısı yemeği hazırlamıştım... -... ki elbette, gerçekleşemedi.
Era uma refeição nocturna para comemorar o pedido, o que nunca aconteceu.
Denizaltı alanın yarısına geldi.
O submarino está quase no campo.
Çocukluğumun yarısını hastanede geçirdim orada yatarken bir kere bile süper güçlerim olacağı aklımdan geçmemişti.
Passei metade da minha infância num hospital onde nem sequer me ocorria sonhar em ter superpoderes.
Eğer hızcı olduysa şimdiye ülkenin yarısını geçmiş olabilir.
Se ele é um velocista, pode estar muito longe neste momento.
Söylediklerinin yarısını anlamadım sanırım.
Acho que não entendo metade das coisas que dizes.
Şehrin yarısı suya yakın.
Assim como metade da cidade.
Patronuna ücretimin diğer yarısını bir saat içinde beklediğimi söylersin.
Diz ao seu chefe que espero o resto do pagamento na próxima hora.
Ölüm zamanı... gece 10 : 00 ile gece yarısı arası.
A hora da morte é entre as 22h e a meia-noite.
Yarışıyoruz. - Ne?
Vamos correr!
Yarışı kendim kazandım gibi hissediyorum.
Sinto que ganhei a corrida.
Ağabeyimin az önce bununla yarışı çaldığını gördün.
Viu o meu irmão a ganhar a corrida com ela.
Bu bisikletle, burada, hız yarışında biri olmam an meselesi.
Nesta mota, aqui, a fazer corridas, é a única altura em que sou alguém.
Catskills toprak yol yarışına gireceğiz.
Estamos na Catskills Enduro Race.
Yarış üç şey hakkında.
Esta corrida tem que ver com três coisas.
Biz aslında bu haftasonu bir yarış var.
Temos uma corrida este fim-de-semana.
- Yarış mı?
- Uma corrida?
Toprak yol yarışı, yani insanı makineye karşı yarıştırıyor.
É uma corrida de Enduro, pelo que é homem contra máquina.
Baylar, bu üç dolamaçtan oluşan bir yarış.
Meus senhores, esta é uma corrida à volta de três circuitos do percurso.
Biz kazandık, Walter. Satışları sağlamak için yarışı kazanmaktan fazlası gerekiyor.
Nós ganhámos, Walter, e é preciso mais do que ganhar corridas para gerar vendas.
Yeni makinelerle yeni bir yarış radikal motor modifikasyonları tamamen tahtadan yapıImış 60 dereceden daha az olmayan eğimli dönüşleri olan bir yol.
Uma nova corrida com máquinas novas. Modificações radicais ao motor. Uma pista totalmente de madeira, com todas as curvas a 60 graus, no máximo.
Yani bisiklet yarış pisti gibi.
Como um velódromo de bicicletas?
200 bin insan Harley Davidson'ı yarışırken izliyor.
São 200 mil pessoas, todas a verem a Harley-Davidson em acção.
Eğer Harley Davidson bu yarışı onaylarsa ve birisi yaralanırsa ya da daha kötüsü, ölürse...
Se a Harley-Davidson apoiar esta corrida e alguém se lesionar, ou pior, morrer...
O yarış fırsatını geri tepemezdin.
Não aguentavas não participar naquela corrida.
The Harley-Davidson motor şirketi duyuruyor ki motor pisti yarışını sadece kınamamıyor tamamiyle boykot ediyor.
A Harley-Davidson Motor Company anuncia que para além de censurar as corridas nos autódromos as boicota totalmente.
Yarış satışları arttırıyor.
As corridas aumentam as vendas.
Eğer dairesel yol yarışına geri döneceksek bu sefer daha büyük üretelim, daha hızlı motorlar motor pistinin kaldıracağından çok daha güçIü.
Se voltarmos às corridas em pista, construímos motas maiores e mais rápidas, muito mais potentes do que os autódromos aguentam.
Geliştiriciyi öldüreceğini söylediğinde Butch'ın almış olduğunu söylediğiniz paranın tam olarak yarısı.
Taft tinha mandado, ele disse 25 mil dólares, metade do que vocês disseram que o Butch recebeu por matar o empreiteiro.
Yani, açılış gecesi aslında yarın ama...
Apesar da inauguração ser amanhã. Mas... aqui tens.
Lütfen, eğer bunu duyarsan sınırdaki benzin istasyonunda buluşalım. Jonesboro, Arkansas'ın dışında. Yarın saat 2'de.
Por favor, se ouvires isto, encontra-te comigo na última bomba de gasolina, à saída de Jonesboro, Arkansas, às 02h da manhã de amanhã.
Yarış pistlerinde olmalıydınız.
Devia dedicar-se às corridas.
Belki de " Birisine tekerlekli sandalye yarışında meydan okursanız aptalsınız.
Não sei.
Ölümünü yakından tecrübe ettiğine ve adamının sana karaciğerinin bir parçasını verdiğinde bunun sizi daha da yakınlaştırdığını düşünüyorum. Ama bu sefer sayılmaz, ikiniz de hastanedeyken başka bir tekerlekli sandalye yarışını daha yapalım
Pensei que quando passaste pela tua experiência de "quase morte" e ele te deu parte do fígado vocês se aproximariam e, agora, que tudo se foi, vamos resolver isto assim...
Yarım düzine turist de dahil olmak üzere 14 kişinin öldürülmesine bağlı şüpheli bir seri katil, içinde sıkışıp kalan 1.500 konukla popüler bir otelin içinde serbest durumda.
Um assassino em série associado às mortes de 14 pessoas, incluindo seis turistas, está à solta num hotel popular, com 1500 hóspedes presos lá dentro.
Bunun acısı yarın çıkacak.
Caramba. Vou sentir isto amanhã.
Tanıdığım Rory sayısı iki oldu. Diğeri tam bir hıyar bu arada.
É o segundo Rory que conheço, mas o outro é um parvalhão.
Bu arada yarın üç aylık Ev Arkadaşlığı Anlaşması toplantısı var, unutma.
Amanhã é a reunião trimestral do Contrato do Colega de Quarto.
- Sorun ne? Yarın Ev Arkadaşlığı Anlaşması toplantısına gelmeyecekmiş beyefendi.
Ele não vai à reunião de Contrato de Colega de Quarto.