Yasın перевод на португальский
18,614 параллельный перевод
Söyle ona, tutmasın kırılan hayallerimizin yasını.
Lembra-o de não lamentar nossos sonhos desfeitos.
En yakın dostunuz Kardinal Dussolier'in ölümünün yasını tutuyor ve suçluluk duygusuyla mücadele ediyorsunuz.
Está de luto e remoendo-se de culpa pela morte do seu maior amigo, o cardeal Dussolier.
Bekle... Kaç yaşındasın?
Espera, que idade tens?
Herneyse, muhtemelen 17 yaşındayken... 15 yaşındaki kız arkadaşını falan parmaklamıştır.
Provavelmente, meteu os dedos na rata de uma miúda de 15 anos quando tinha 17 ou algo assim sem gravidade.
Kaç yaşındasın evlat?
Quantos anos tens, rapaz?
Ayrıca senin yaşındaki oğlanların sana bakabilmesinin imkânı yok.
E nem pensar que os miúdos da tua idade possam sustentar-te.
Ben 9 yaşındayken diğer çocukların bisikleti vardı.
Quando eu tinha nove anos todos os miúdos tinham bicicletas.
Günün birinde kendi yaşıtın bir kızla olacaksın ve ona sana şarabı, otelleri, bideyi öğreten yaşlı kadını anlatacaksın.
Algum dia. Estarás com uma rapariga da tua idade, e irás contar-lhe sobre... A mulher mais velha que te ensinou sobre vinhos...
Seni tanıdığını sanıyor, sanki bir ilişki yaşıyormuşsunuz gibi.
Ele acha que te conhece, como se houvesse uma relação a decorrer.
Şu anda Gargoyle'ların canlanabileceği bir dünyada yaşıyoruz.
Eu vivo num mundo onde gárgulas podem ganhar vida.
10 yaşında bir çocuk neden ablasını öldürmeyi seçer ki?
Porque é que um miúdo de 10 anos mataria de livre vontade a sua própria irmã?
Yardıma ihtiyacım var. 18 yaşında, kadın.
Depressa. Preciso de ajuda.
Senin yaşındaki bir kızın kalbi dakikada 110 kez atmamalı.
Uma miúda da tua idade devia ter um batimento cardiaco de 110 batidas por minuto.
Dokuz yaşındayken öz ablasını öldüren kişiye mi?
- Confiar em ti? No tipo que assassinou a própria irmã aos nove anos?
Sebastien'ın içinde bir yerde hâlâ bir şekilde yaşıyor olmalı.
Algures dentro do Sebastien ele ainda tem que existir sob alguma forma.
Küçük köpeğin hayatını yaşıyor.
Bem, o teu cãozinho está a sair-se bem sozinho.
Tam duymak istediklerini söyler ve söylediklerine kapılırsın sonra bir bakarsın, işsiz kalmışsın paran yok ve elinde 7 yaşında ayakkabıya ihtiyacı olan ve uzay kampına gitmek isteyen tatlı bir kız kalmış.
Ele conta o que queres ouvir, e tu acreditas. Quando percebes, estás sem emprego, sem dinheiro, e uma doce filha de sete anos que precisa de um par de sapatos e que quer ir ao acampamento espacial.
10 yaşındaki bir çocuğu rehin tutuyor ve Oliver başkanlık yarışından çekilirse... -... onu serbest bırakacağını söyledi.
Fez uma criança de dez anos refém, vai libertá-lo quando o Oliver desistir da candidatura.
Çılgın bir dünyada yaşıyoruz be.
Mundo maluco em que vivemos.
Çek nakde çevrilmemiş yani neden annem kızı yaşında bir kadına bir milyon dolarlık bir çek yazmış ve neden o kadın çeki bozdurmamış?
- O cheque nunca foi levantado, então porque é que a mãe fez um cheque de 1 milhão para alguém que podia ser filha dela, e porque é que essa mulher não levantou o cheque?
Hayatımın en acı verici deneyimlerinden birini yaşıyordum.
Estava a passar por uma das fases mais dolorosas da minha vida.
Laurel olayından sonra yas tutasınız diye sizi rahat bıraktım.
Depois da Laurel, deixei-te em paz para fazeres o luto.
Sınıf başkanı, akademik dekatloncu, jimnastikçi kısacası önünde parlak gelecek olan 16 yaşındaki biz kız.
Presidente de turma, atleta de decatlo, ginasta. Basicamente uma adolescente lixada.
Bir arkadaşım bana Star City'de yaşamanın özel bir azim istediğini söylemişti ama burada yaşıyoruz çünkü burası bizim evimiz.
Um amigo disse-me que viver em Star City requer uma tenacidade especial. Mas nós vivemos mesmo aqui. EX-CANDIDATO À CÂMARA FALA A STAR CITY
Darhk'ın bütün parazitleri yer altında, çöplükte yaşıyorlar.
Os parasitas do Darhk a viver aqui em baixo, a respirar o resíduo de produtos da lama.
Yedi yaşında bir kızım vardı ve kumar oynamanın ne demek olduğunu biliyordum. Ve babanın değişebileceğini düşünerek kumar oynamak istemiyordum işte.
Eu tinha uma filha de 7 anos, sabia tudo sobre apostas, e não estava disposta a apostar que o teu pai... poderia mudar.
- Pardon ama 40'lı yaşımı genç bir görünüşe kavuşturmamda bana yardımcı olacağınızı sanıyordum?
Desculpe, pensei que me estava a ajudar a encontrar um visual que me agarre à minha juventude quando chegar aos 40 anos.
42 yaşındaki bir adamın içki içme bilincinin olup olmadığına güvenemiyorsak bu hâlde harekete geçmekten başka seçeneğim yok demektir.
E se não podemos confiar num homem de 42 anos para beber responsavelmente, então não tenho outra escolha a não ser tomar medidas.
Quahog belediye başkanı olarak an itibariyle şehirdeki yasal içki içme yaşını 50'ye çıkarıyorum.
Por isso, enquanto presidente de Quahog, venho por este meio subir a idade legal para se beber nesta cidade para 50 anos. O quê?
Quahog, 50 yaş altındakilere uygulanan yeni alkol yasağının üçüncü gününde.
Estamos no dia três da nova interdição ao álcool em Quahog para quem tiver menos de 50 anos.
Yeni içme yaşı yasasının kayda değer yaptığı bir şey varsa, o da kadınların çok fena hikâyeler anlattığının bilincine varmamızdır.
E se há algo que a nova lei para beber fez, foi deixar-nos a saber que as mulheres contam histórias péssimas.
İçki içme yaşının arttırılmasının ardından seninle takılmaya başlaması kafana dank etmedi mi?
Ainda não te apercebeste que ele só começou a passar tempo contigo quando a idade para beber subiu?
Sen 52 yaşındasın ya.
Tens 52 anos...
- Yaşın kaç senin?
Quantos anos tem?
Alınmak yok ama, yaşın biraz büyük gibi.
Mas você é mais velho.
Gözünün yaşına bakmadan kendi adamını mı öldürdün?
Executaste um dos teus homens a sangue frio?
Onların yaşındayken bende de aynısı vardı.
Tinha um desses nesta época.
Umarım 4 bin yaşındaki bir Tanrıça'nın ihtiyacı olan son şey aşırı korumacı bir eş olurdu.
Penso que a última coisa que uma Semi-deusa de 4 mil anos precisa é de um marido super-protector.
Kaç yaşın...
O que pensas...
15 yaşında olduğunu ve doğal olarak kaltak gibi davrandığını biliyorum ama kafamı gerçekten allak bullak etti.
Eu compreendo que ela tenha 15 anos, e por definição, isso faz dela uma cabra, mas isso está a lixar-me.
Bridgemont Orta Okulu'nda 13 yaşındaki bir çocuk bacağını kaybetti.
Na Escola Bridgemont, um rapaz de 13 anos perdeu uma perna.
15 yaşındaki kardeşimin kendi hayatını da benimkini de mahvetme planları dışında mı?
Além da minha irmã de 15 anos planear arruinar a vida dela e a minha?
Norman 18 yaşında olduğu için, tedaviye rızasını belirten bir form dolduracak.
Mas como o Norman já tem 18 anos, ele tem de assinar um consentimento, para ser avaliado e tratado.
Kaç yaşındasın?
Quantos anos tem?
Evet. Yetmiş yaşın üzerinde olmalılar.
Sim, estariam na casa dos 70 anos.
Babam bana kokteyl sanatını 25 yaşımdayken öğretti.
O meu pai ensinou-me a arte do coquetel quando tinha 25 anos.
Yaşıma yakın birilerini gördüğüm için heyecanlandım sadece.
Na verdade, só estou entusiasmado que haja aqui alguém que tem relativamente a minha idade.
- 18 yaşındasın.
- Já tens 18.
Einstein'ın bulmacasını on yaşındayken çözmüştüm ben.
Resolvi o enigma do Einstein aos 10 anos.
"Herkese uyan yaşam" lafının geçtiği bir dünyada yaşıyoruz. Ve Yeniden Doğuş size, sizin için yaşamı bulmaya meydan okuyor.
Vivemos num mundo massificado e o Renascer desafia-te a encontrar uma vida própria.
Bazı insanların beyinleri Yeniden Doğuş'a alışmakta sorun yaşıyor.
Para alguns cérebros é difícil o ajuste ao Renascer.