Yağıyor перевод на португальский
1,464 параллельный перевод
Yağmur mu yağıyor?
- Está chovendo?
Yine kar yağıyor.
Está a nevar.
Hele son konuşmada resmen yağmur yağıyor sandım.
Na última fala, encharcaste-me.
Yağmur o kadar şiddetli yağıyor ki, Donner açıkta mı göremedim...
A chuva está tão forte que não vi se o Donner estava...
Bakın kar yağıyor!
Olha, está a nevar!
Aman Tanrım, kar yağıyor!
É brilhante. É britânico.
Mobilya yağıyor!
Está a chover mobília!
Sen üzüldüğün için yağmur yağıyor, hayatım.
Chove porque estás triste.
Her zaman değil ama dışarı çıkıp oynamak isteyen bir çocuğa her gün yağıyor gibi gelir.
Não é sempre mas para um miúdo que quer sair para brincar... parece que chove todos os dias.
Kar mı yağıyor?
Está a nevar?
- Görmüyor musun yağmur yağıyor?
Não vês que está a chover?
Sence de kar yağıyor gibi değil mi?
Não parece mesmo neve?
- Yağmur yağıyor.
- Está chovendo.
Cehennem üzerine yağıyor!
O inferno vai cair sobre ti!
Görebilirsin onları.Yağmur yağıyor.
Podes ve-las. Está a chover.
Yağmur mu yağıyor?
- Está a chover?
Hala yağmur yağıyor.
Ainda está a chover.
Hala yağıyor.
Ainda está a chover.
Yağmur yağıyor!
Está a chover!
Yağmur yağıyor! Çamaşırları içeri aldın mı?
Está a chover!
Nanbu'da da... kar yağıyor mu?
Está a nevar em Nanbu, também?
- Yağmur yağıyor mu diye bakıyorum.
- Estou a ver se ainda chove.
Yağmur mu yağıyor yoksa?
Está a chover?
Hey bakın çocuklar, kar yağıyor!
Olhem! Está a nevar!
Tulsa'da da kar yağıyor mudur... ... kocamın bir fotokopi makinesinin üzerinde seviştiği yerde?
Nevará onde o meu marido está a ter sexo em cima de uma fotocopiadora?
- Anne babalardan telefon yağıyor. - Onlara ne diyorsunuz?
- Telefonaram pais a manhã toda.
Yağmur yağıyor.
- Está a chover.
Hawaii'de bir ev, tepelerde değil sahilde çünkü çok yağmur yağıyor. Ve seni oraya götürecek özel bir jet.
Uma casa no Hawai, na praia não nas colinas porque chove muito e um jacto Lear para levá-lo até lá.
Ama havayı bu hale onlar getirdi, sonra da yağmurda dikilip... lanet olsun, yağmur yağıyor diyorlar.
Ficaram na chuva e depois disseram : "merda está a chover"
# Bak yine yağıyor aşk yağmuru #
"A nuvem rega o amor outra vez"
Evet, kar yağıyor.
Sim, está a nevar.
- Merhaba, gördünüz mü kar yağıyor.
Brenda, traz a câmera. Olá senhor. Já viu que está a nevar?
Temmuzda kar yağıyor, insanların kalbi duruyor.
Está a nevar em julho, os corações d as pessoas enfraquecem-se.
Bir gün kar yağıyor, ertesi gün eriyor.
E com este tempo? Neva num dia, derrete no outro.
Sokaklara mermi yağıyor.
Não há tempo.
Doktor vücuttan yağ alıyor musunuz?
Doutor, faz liposucções?
- Yine yağmur mu yağıyor?
- Está a chover outra vez?
Yağ sıcaklığı artıyor.
Temperatura do óleo a subir.
Eric niye ben iyiyim dediğimde, iyi olacağım demek istediğimi anlamıyor ki iki hafta boyunca ben gerçekten iyi olana kadar bana yağ çekerse tabii.
Porquê é que o Eric não percebe que quando eu digo "Estou bem", o que quero dizer é que estarei bem... Quando ele me beijar o rabo durante duas semanas até eu finalmente estar bem?
Tamamen kendi yağ rezervlerini kullanarak yaşıyor, ama şu anda onlar son derece düşük.
Vive inteiramente das suas reservas de gordura mas agora elas estão perigosamente baixas.
İşte yine kasırga kasıp kavuruyor her yeri yağıyor dört bir yana... ama söndüremezsin lambamı...
Mais uma vez, trovão de nuvens... chove em rapsódia atroadora.
Yağ gibi kayıyor.
Essa não é a minha onda.
Eğer oradan buradan sızdırıyor ise, ana safranın altına da sızdırıyordur, bu da her yükseldiğimizde ya da daldığımızda... yağ izi bırakıyoruz demektir.
E se está a perder aqui ou ali, então está a mandar o óleo para debaixo do lastro principal, o que significa que cada vez que mergulharmos ou viermos à superfície... Deixamos um rasto de óleo.
O zaman yağ miktarı artıyor.
Eu vou querer duas então.
Ama tereyağımız yok. Sadece zeytin yağımız var. Anlıyor musun?
E para acompanhar... nós nem sequer temos manteiga, só óleo.
- Yağ yanıyor!
- O azeite está queimando!
Çocuklarına balık yağı yediren siyah elbiseli kadınlar canlanıyor gözümün önünde.
Lembra uma sala de velhas senhoras com vestidos negros e camafeus, a darem óleo de fígado de bacalhau aos miúdos.
Tatları daha farklı. Yağ azalınca tat da azalıyor.
Menos gordura significa menos sabor.
Yağ sızdırıyor.
Tem uma fuga de óleo.
Kar yağıyor?
Está a nevar!
- Gerçekten kar yağıyor.
Está a nevar a sério!