Yaşadığım sürece перевод на португальский
271 параллельный перевод
O ben yaşadığım sürece yüzyıllarca yaşayacak.
Ela viverá por muitos séculos, tal como eu vivi.
Yaşadığım sürece Duke'a minnettar olacağım.
Enquanto eu viver, ficarei grato ao Duke.
Seni ve yandaşlarını ben yaşadığım sürece İngiltere'den men ediyorum.
Expulso-vos de Inglaterra, até ao fim de meus dias.
Yaşadığım sürece daha çok geç kalacak gibi görünüyor.
Parece que quanto mais vivo, mais tempo há.
Yaşadığım sürece yüzünü asla görmek istemiyorum.
Nunca mais quero ver a tua cara ou ouvir a tua voz enquanto for viva.
Catherine Earnshaw, ben yaşadığım sürece huzur bulma.
Catherine Earnshaw, que não descanses tanto quanto eu viva.
Ama yaşadığım sürece 100 yaşına kadar bile yaşasam, bugün beni nasıl ayaklarımın üzerinde tutmaya çalıştığını unutmayacağım.
Mas nunca na vida nem que eu viva até aos 100, esquecerei que tentaste que levantasse o queixo novamente.
Asla, asla, asla, asla. Yaşadığım sürece olmaz.
Nunca, nunca, enquanto eu viver.
Ve ben yaşadığım sürece bu gerçekleşmeyecek.
E, enquanto eu viver, não estará.
Baba, ben... Gözüm görmesin seni ve İspanyol Kayası'na ben yaşadığım sürece yaklaşma.
Desaparece da minha vista... e não te aproximes de Spanish Bit enquanto eu for vivo.
Bu geceyi yaşadığım sürece unutmayacağım.
Nunca mais esquecerei esta noite.
Seni sevmeye devam edeceğim yaşadığım sürece.
Mesmo assim, continuarei a amar-te... enquanto viver.
Yaşadığım sürece, kim olursa olsun, barışın düşmanları ile savaştım.
Lutei contra todos os inimigos da paz, enquanto vivi.
Yaşadığım sürece.
Alguns gostam?
- Genç adam bu soruları, ben yaşadığım sürece yaşamana izin vermem adına, kendimi ikna etmek için soruyorum.
- Meu jovem, faço-te estas perguntas, para justificar-me se devo te permitir seguir com vida.
Dolayısıyla, hayatımı kurtardığın için, ben yaşadığım sürece, sen de iyi bir şekilde yaşayacaksın.
Mas, já que salvastes a minha vida, Enquanto eu viver, você viverá melhor.
Zaman önemsiz böyle yaşadığım sürece
O tempo não é nada desde que esteja a viver assim
Oh, Jacques, yaşadığım sürece, seni seveceğim.
"Jacques, enquanto viver, eu vou-te amar."
Ve bay Canon bana bir daha asla, yaşadığım sürece süpürge yapmam için baskı yapmayacağını söyledi. Bu kadar sohbet yeter.
E o Sr. Canon disse-me que nunca mais teria que varrer... pelo resto de minha vida.
Senin için yaşadığım sürece her sıkıntıya katlanırım.
Vou aguentar as dificuldades por ti enquanto eu viver.
Yaşadığım sürece, bu çiftliği ben yöneteceğim.
Enquanto eu for vivo, eu é que dirigirei este rancho.
Yaşadığım sürece
Enquanto eu for viva
Yaşadığım sürece bana sorun çıkartma.
Só vais ter problemas enquanto eu estiver vivo.
Eva, ben yaşadığım sürece yalnız kalmayacaksın.
Eva, não estarás sozinha enquanto eu viver.
Ona hayatta olduğumu ve yaşadığım sürece bir daha... onu görmek istemediğimi söyle!
Que eu estou viva e nunca mais o quero ver... enquanto for viva!
Bunca yıIdır bu şekilde yaşadık ama kimseden bir şey istemedik. Ben yaşadığım sürece kimsenin bağışını kabul etmeyeceğim.
Não me interessa, nem que se fossem anjos do céu.
Ve bu şey, yaşadığım sürece, gözümün önünden gitmeyecek...
E isto vai intrigar-me nem que viva...
Fakat ben yaşadığım sürece, bunu senin dışında kimse bilmeyecek.
Sim, mas além de si, ninguém sabe que eu existo.
Fabrikamız tamamlanacak, ben yaşadığım sürece başarılı olacak.
Nossa fábrica será construída e, enquanto eu estiver vivo, será um sucesso.
Ben yaşadığım sürece, bir dostun veya düello şahidinin eksikliğini duymayacaksın.
Enquanto viver, não procures outro amigo ou padrinho.
Yaşadığım sürece asla bulamam.
Nunca. Não enquanto viver.
Yaşadığım sürece, Nastya'ya yaptıklarından dolayı seni affetmeyeceğim!
Nunca te perdoarei Nastka, nunca.
Virginia'dan ayrıldığımda yemin ettim. Yaşadığım sürece asla başka sincap yemeyeceğim.
Quando deixei a Virginia, jurei que não comia outro esquilo enquanto vivesse.
Yaşadığım sürece olup biteni bana hiç unutturmayacak.
Por muitos anos que viva jamais me deixará esquecer o que se passou.
- * yaşadığım sürece... *
- Enquanto eu viver...
* Yaşadığım sürece *
Por todos os dias da mniha vida...
Yaşadığım sürece asla unutmayacağım!
Para o resto da vida. Jamais esquecerei!
Otwani ben yaşadığım sürece Gudjara dağları senin olmayacak.
- Otwani! Enquanto eu viver, Gudjara não será sua!
Efendimiz, yaşadığım sürece bir daha asla hırsızlık yapmayacağım.
Senhor, nunca mais roubo nada.
Bu benim korkunç yaratığım yaşadığı sürece düğün olamaz.
Não pode haver casamento até esta minha criatura horrível continuar viva.
Huzurlu ve mutlu yaşadığımız sürece, yapabiliriz, yapmalıyız.
Desde que a vivamos com decência e auto-respeito, podemos e devemos!
Hayır! Aptalım ben, O pabuçların sen yaşadığın sürece çıkmayacağını hatırlamalıydım.
Que tola eu sou, devia ter-me lembrado que os sapatos nunca te sairão do pé enquanto fores viva.
Yaşadığımız sürece bu kuralı değiştirmemeliyiz.
Enquanto vivermos, não podemos alterar essa regra.
Yaşadığımız sürece, bir şansımız var.
O que é que podemos fazer?
Ama bildiğim bir şey varsa... o da yaşadığımız sürece... kendimize karşı dürüst olmamız gerektiğidir.
Mas sei... que enquanto vivermos... temos de nos manter fiéis a nós mesmos.
Yaşadığım sürece sana dua edeceğim.
"E rezarei por ti..."
Yaşadığı sürece... ürpereceğim, sarsılacağım.
Enquanto ele viver... eu tremo, eu vacilo!
Bu bir gurur meselesi... bana ihtiyacı olduğu sürece... söylemesi gerekenleri söylemiyor... kendi bildiği gibi davranıyor... ama hiç fark etmez... bu oyunu oynayacağım... onun kurallarıyla... bana ihtiyacı olduğu sürece... nerede olmam gerektiğini biliyorum... yerime sıkı sıkı yapışacağım... bana ihtiyacı olduğu sürece... yaşadığım sürece... yanlış da olsa onu seveceğim... ve mutlaka güçlü olacağım... bana ihtiyacı olduğu sürece...
Tenho orgulho enquanto ele precisar de mim Ele não diz o que devia Só se comporta como quer mas mesmo assim farei como ele quiser ao modo dele enquanto ele precisar de mim
Ama yaşadığımız sürece Irene Molloy ve Minnie Fay'le Harmonia Gardens'ta yemek yediğimizi unutmayacağız, hem de bir dolardan az ödeyerek.
O pior que nos pode acontecer será meterem-nos na cadeia,... mas durante toda a nossa vida,... nunca mais esqueceremos a noite em que levámos Irene Molloy e Minnie Fay a jantar nos Harmonia Gardens por menos de um dólar.
"Yaşadığımız sürece birbirimize bağlı kalabilir miyiz?"
"Vamos unir-nos até que a morte nos separe?"
"Kadınlar yaşadığı sürece... benim adım ölmeyecek."
"Enquanto as mulheres viverem, Meu nome nunca vai morrer!"