Yusef перевод на португальский
111 параллельный перевод
Yusuf bayrağımızı yaptı.
Yusef fez a nossa bandeira.
Gel buraya, Yusuf?
Podes chegar aqui, Yusef?
Bliiyor musun, Yusuf, bir zamanlar bende üç ayaklı bir tay vardı.
Sabes Yusef, eu já tive um potro de três patas.
Yusuf, "Çabuk heyecanlanan", beş harfli?
Yusef, qual é a palavra de 5 letras para "rapaz excitável"?
Pekâlâ, 15 yaşındaydım ve St. Claire'nin yukarısında evimizin arkasındaki ara sokakta Johnny Yusef adında bir oğlanlaydı.
Ok, tinha 15, e foi num beco atrás da casa dos meus pais lá em St. Claire com um rapaz chamado Johnny Yusef.
Mesela amcam Yusuf.
Como... O meu tio Yusef.
Yusuf kim?
Yusef quê?
Yusuf Abdülhamid?
Yusef Abdul Hamid?
Şeyh Ebu Talip Yusuf, üst düzey Sünni din adamı.
Sheik Abu Talid Yusef, o clérigo sunita mais velho a participar.
Vesper'ın sevgilisi Yusuf Kabira Fas'ta kaçırılmıştı. Kız onu kurtarmaya çalışıyordu.
O namorado da Vesper, o Yusef Kabira, o que foi raptado em Marrocos, aquele que ela estava a tentar salvar.
Ben Yusef.
Sou o Yusef.
- Ne iş yapıyorsun Yusef?
- O que faz, Yusef?
- Tanıştığıma memnun oldum. Ben Yusef.
É um prazer conhecê-lo, sou o Yusef.
Yusef'in partnerim olduğunu sanmasından bile daha kötü.
Já foi suficientemente mau o Yusef achar que eras o meu parceiro.
Fakat hala listede Malik Yusef, Abbas Khalef, ve Howard Ziad, projede çalışan Iraklı doktorlar olarak gözüküyorlar.
Mas ainda constam Malik Yusef, Abbas Khalef, e Howard Ziad como médicos iraquianos que trabalharam no programa.
Doktor Malik Yusef bunlar Peter Bishop, Olivia Dunham.
Dr. Malik Yusef... Peter Bishop, Olivia Dunham.
Doktor Yusuf, bunu kaç kişi daha biliyor?
Dr. Yusef, quantas pessoas sabiam disto?
- Merhaba Yusef.
- Salve, Youssef
Yusef!
Youssef!
Hey, Yusef! Garip bir koku var.
Que cheiro esquisito, o do Youss!
Oran'ın Cezayir'de olduğunu biliyorum. Bir arkadaşım var, adı Yusef. Ailesi orada oturuyor.
Mas sei que Oran fica na Argélia pois tenho um amigo, Youssef os seus pais vivem lá.
- Yusef gitmiş.
- O Youssef foi-se embora.
Yusef dönecek, göreceksin.
Youssef vai voltar.
Yusef bilir ki, ne varsa eskide vardır!
Mas o Youssef sabe que panela velha é que faz comida boa.
Ayrıca bunu bilen sadece Yusef değil.
O Youssef não é único, há outros.
- Merhaba Yusef, nasılsın?
- Olá, Yus, como estás?
Yusef.
Yusef.
Aferin Yusef, ekmek lazım ama kuru olsun.
Muito bem Youssef, mas não te pedi pão molhado
Yusef gibi davranıyorsun!
Não me vais fazer como fez o Youssef!
- Hangi tarafa, Yusef?
- De que lado, Yoseef?
Fariq Yusef.
Fariq Yusef.
Fariq Yusef'in konsolosluktaki sıfatı güvenlik şefi.
O título oficial de Fariq Yusef no Consulado é chefe de segurança.
Ayrıca Amir'i öldürenle aynı tip 9 milimetre tabanca sahibi.
E Yusef também possui uma 9 milímetros, o mesmo tipo de arma que matou o Amir.
Belki Yusef, Amir'e görev verdi. Onu casusluğun karanlık dünyasına sürükledi.
Se calhar o Yusef recrutou o Amir, e atraiu-o para o mundo sombrio da espionagem.
Yusef, yarım kalan işleri tamamlamak için onu öldürdü ve bomba etkisi olan bilgileri içeren sürücüleri aldı.
Yusef matou-o para atar pontas soltas e apanhou o disco de dados contendo as revelações explosivas.
Fariq Yusef'in katil oluşu dışında... Emin misin?
Sim, tirando o facto que o Yusef não é o assassino.
Yani Amir ve Yusef, Aşağı Manhattan'da bir tur attılar ve aynı gece ilerleyen saatlerde karısını aradı. Hâlâ çalıştığını söyledi. Ama Washington Heights'e gitti.
Amir e Yusef fazem um passeio pela baixa de Manhattan e mais tarde, na mesma noite, liga para a mulher, diz que ainda está a trabalhar e ao contrário disso, vai para Washington Heights.
Fariq Yusef'i takip eden ajanlarım var.
Tenho agentes a vigiar o Fariq Yusef.
Suriye Konsolosluğu.
- Fariq Yusef.
Bay Yusef, son görüştüğümüzde "olaylardan haberdar olmak benim işim" demiştiniz.
Sr. Yusef, na última vez que nos vimos, disse que era parte do seu negócio estar bem informado.
Bay Yusuf Afzal, alanında son derece uzman, Rose Carlyle gözetiminde.
Sr. Yusef Afzal está sob a orientação da eminentemente qualificada Rose Carlyle.
Yusuf Afzal, kafasından aldığı sert bir darbe sonucu öldürümüş.
Yusef Afzal foi morto por um forte trauma na cabeça.
Yusuf Afzal, 36 yaşında,... Calwest Hastesi'nde, bilgisayar teknisyeni olarak çalıştı.
Yusef Afzal, 36 anos, trabalhava no Hospital Calwest, como técnico de computadores.
Belki de o, Yusuf Afzal değildir.
Talvez não seja Yusef Afzal.
Yusuf'un eşyalarını arabanıza götürmenizde yardımcı olabilir miyiz?
Podemos ajudá-la a carregar as coisas de Yusef até ao seu carro?
Yusuf'un cinayetini araştırıyoruz.
Estamos a investigar o assassinato de Yusef.
Belki Yusuf hakkında bize bir şeyler anlatabilirsiniz.
Talvez possa contar-nos alguma coisa sobre Yusef.
Yusuf'un geçmişinden bahsedebilir misin?
Pode falar-me sobre o passado de Yusef?
Noel'i babamla, Seder'i annemle kutlarım. Yusuf ise her ikisine de gelir.
Eu celebro o Natal com o meu pai e o Sêder com a minha mãe, e Yusef sempre me acompanhou em ambos.
Düşündüğünüz, Yusuf'un radikal ya da militan olduğuysa,... yanılıyorsunuz.
Yusef não é nenhum radical ou militante, se é o que está a pensar.
- Fariq Yusef.
Ele sempre se vai.