Zart перевод на португальский
782 параллельный перевод
- Sosis kızartıyoruz.
- Assando salsichas.
Siz de kızartırsınız.
- 0 senhor também, pai da Tina!
Söylersen kalbin ve ciğerlerin sökülür ve kızartılıp yenir.
Não, senhor. Se o fizeres, o teu coração e o fígado serão arrancados, assados e comidos.
Bütün gün boyunca... Joe'nun o yalın ve saf asaleti yüzümü kızartıp durdu.
Durante todo o dia, a dignidade simples do Joe encheu-me de reprovação.
Bu, banker Lord Ascoyne D'Ascoyne'in oğluydu. Daha saygın bir kariyer için bana yardımı reddeden şu anki yüz kızartıcı işte bulunmama sebep olan adamın oğlu.
Este era o filho de Lorde D'Ascoyne, o banqueiro, cuja recusa em ajudar-me levara à minha actual ocupação desonrosa.
Ben de kendime dedim ki, "Neden eski dostum, Louis Mazzini'yle bir zamanlar ateşin başında kestane kızartıp neşeli günler geçirdiğimiz adamla konuşmuyorum."
"com quem nos divertíamos a assar castanhas na lareira."
Tavada kızartılmayı bekleyen tavşanlarımız var buralarda.
Há coelhos roliços à espera da frigideira.
Belki biraz jambon, ya da biftek kızartır ve sebze haşlardı. Bunların hepsini bir tek ocak üstünde yapardı. Bu bir çok kez tencere ve tavaları alıp bırakmayı içeren karmaşık bir hokkabazlıktı
Comia um pouco de presunto ou uma costeleta, com legumes cozidos, preparados no mesmo pequeno fogão, numa confusão e muito malabarismo, entre panelas e frigideiras.
Beni yağda kızart.
Frite-me.
Üzgünüm, ama sahtekarlık... benim her zaman yüzümü kızartıyor.
Sinto muito, mas a desonestidade sempre me enfurece.
Antilop yağında kızartılmış.
Fritos em gordura de antílope. Adoro.
Egsozuyla bahçede tavuk kızartır...
Aquilo é canja.
Bu iflasın nedeni oğlunun yüz kızartıcı hareketiydi.
Uma corrida que foi causada pela pessima conduta de seu filho.
" Bir denizcinin yüzünü bile kızartır
" Que faria um marinheiro corar
Yüz kızartıcı bir rezalet!
Vergonhoso e obsceno!
Biberli kırmızı lahana, tereyağında kızartılmış.
Couve vermelha com pimenta salteada em manteiga.
- Muhtemelen yüz kızartıcı Albay.
Provávelmente desonrosas, Coronel.
Efendim, eğer burada kalırsak, hepimiz kızartılacağız.
Se ficarmos aqui, estamos feitos.
Biftek kızart.
Frita-me um bife.
Oh, ve kahrolası ekmek kızartıcıyı tamir et.
Ah, e arranja a maldita torradeira.
Dinle, Amy buraya geliş nedenim ekmek kızartıcıyı ve garajı tamir etmek değil.
Escuta, Amy... Arranjar torradeiras e construir garagens... não é propriamente o que eu vim para aqui fazer.
Önce biraz yağ koyarak başlarsın, Sonra sarmısakları kızartırsın...
Comece por colocar um pouco de óleo, depois frite o alho.
Birazcık domates eklersin, domates ezmesi daha iyi olur, kızartırken, yapışmamasına dikkat et ama.
Coloque os tomates, massa de tomate, frite mas não deixe grudar.
40 dolar çalmaktan 8 yıI ve yüz kızartıcı suçtan ihraç mı alıyorsun?
Foste condenado a 8 anos e expulso da Marinha, por teres roubado 40 dólares?
Yanlarında cüce gibi göründükleri ancak onlara yüz kızartıcı bir tutsaklığa düşen beyazların bu hâli Japonları yenilmez olduklarına ikna etmeye yardım etti.
Ao verem os prisioneiros caucasianos serem levados pelos japoneses para um aprisionamento desonrado, convencia-os da sua própria invencibilidade.
Bu yüzden senin elektrikli sandalyede kızartılışını izleyeceğim.
Verei você fritar na cadeira elétrica por isso.
Bu yüzden kızartılmanı kendi gözlerimle izleyeceğim.
Verei pessoalmente como fritará na maldita cadeira!
'Udeghei'ler balık kızartıyor.
Gente Ussuri cozinhando peixe.
* Başka adamın tavasını kızartıyor *
Another man's pan Foi alguma vez ao lavabo de senhoras daqui?
Chen Lis'in ayı yağında kızartılmış mısır ekmeği.
O pão de milho do Chen Lee, frito numa grande concha de gordura de guaxinim.
İki dilim tahıllı Alman ekmeğinin arasına Jarsberg peyniri, üzerine bal sürülmüş bir dilim kızartılmış beyaz ekmek. - Böyleydi değil mi?
E uma torrada com mel.
Bir ekmek kızartıcısıyla şık bir Dior kıyafeti arasındaki farkı anlayamazlardı.
Era impossível distinguir umas tostas Seb através de uns collants Dior.
Sizinki, rendelenmiş peynirle kızartılmış kurbağa bacağı. Sizinki almandin kurbağa bacağı, sizin de mantar soslu kurbağa bacağı.
Aqui tem as suas batatas fritas e pernas de rã gratinadas... amendoas com pernas de rã, stroganoff de pernas de rã.
Selam. Ben Doc Hopper. Sizleri, Hopper'ın yağda kızartılmış kurbağa bacağını yemeye davet ediyorum.
Olá, sou o Doc Hopper... convido-vos a virem até aqui comer pernas de rã fritas à Hopper... aqui mesmo, no sinal das pernas de rã brilhantes!
Patatesi kızartıyorlar.
Estão crocantes.
Eğer önlem alınmazsa, yolcular artan kozmik ışınlar tarafından kızartılırlar.
Se as precauções adequadas não fossem tomadas, os seus passageiros seriam queimados por esses raios cósmicos induzidos.
Ultraviyole ışıkla kızartılan Mars'ın yüzeyi aynı zamanda bize, ozon tabakamızı bir bütün halinde tutmanın neden bu denli önemli olduğunu gösterdi...
A superfície de Marte queimada pela luz ultravioleta, é também uma recordação da importância, de manter a nossa camada de ozônio intacta.
Evet, ilk gün muhtemelen tavada kızartılan bir sosis gibi tir tir titreyeceksin.
No primeiro dia, vais tremer como um maricas cego num churrasco de salsichas.
Ama bu sefer, kızartılan, bir sosis olmayacak, dostum.
Só que desta vez não há salsichas no churrasco.
Onları tekneye çekerdim, aşçı da akşam yemeği için kızartırdı.
Puxava-os para bordo e comê-los-íamos ao Jantar.
Ben kızartılmış beyaz ekmek istiyorum, lütfen.
Queria pão branco torrado, por favor.
- Kızartılmış tavuk var mı?
- Tem frango frito?
Bana dört kızartılmış tavukla bir kola getir.
Traga-me quatro frangos fritos e uma Coca-Cola.
Dört kızartılmış tavukla bir kola.
Quatro frangos fritos e uma Coca-Cola.
Ve biraz kızartılmış beyaz ekmek, lütfen.
E pão branco torrado, por favor.
- Uzunu kızartılmış beyaz ekmek.
- O mais alto quer pão branco torrado.
- Elwood! Öteki ise dört kızartılmış tavuk ve bir kola.
E o outro quer quatro frangos fritos e uma Coca-Cola.
Bak, bu benim adamım, bu da benim lokantam... ve siz ikiniz, kuru kuruya kızartılmış beyaz ekmeğinizi... dört tavuk kızartmanızı... Matt "Gitar" Murphy'nizi... alamadan şu kapıdan çıkıp gideceksiniz!
Este homem é meu, o restaurante é meu... e vocês os dois vão sair por aquela porta... sem o vosso pão branco torrado, seco... sem os vossos quatro frangos fritos... e sem o Matt "Viola" Murphy!
İster haşlayın, ister kızartın!
Queima-me, para ver se me importo!
Çulluklar kısık ateşte tam pişmeyecek biçimde kızartılır.
É preciso assar a ave até três quartos.
Peksimet lapası ve kızartılmış et konservesi.
Papas de aveia e carne de lata frita.