Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ Z ] / Zevki

Zevki перевод на португальский

1,017 параллельный перевод
Maalesef, biz tamamıyla çizgi dışına çıkmadık, çünkü televizyon tutkunları yetişkin öyküleri talep etseler de, onların reklem zevki bir başka uca yönelir.
Infelizmente, não estamos completamente fora do contexto, pois, apesar dos fãs de televisão exigirem histórias para adultos, o seu gosto pela publicidade, vai noutro sentido.
Bu zevki bana lütfeder misin?
Concedes-me esta dança?
Ona bu zevki yaşatmayacağım!
Nem pensar! Não vou dar-lhe essa satisfação!
Auda'nın zevki için çalışır.
Que agem apenas segundo a vontade de Auda!
Auda'nın zevki Türklere hizmet etmek.
E a vontade de Auda é servir os turcos.
Ama gelecek. Sadece kendi zevki için.
Ele irá porque é esse o seu desejo.
Göz zevki benim için önemlidir.
Nada de espectacular.
- Yapma - Ona bu zevki vermeyin profesör.
Não lhe dê esse prazer, Professor.
Bir hafta beklesen o zevki bizzat yaşayabilirsin.
Quero que tenha esse prazer dentro de uma semana, Amos.
Bu zevki her zaman yaşamıyorum.
Não tenho este prazer com frequência.
- Bu zevki neye borçluyum acaba?
- Ao que devemos o prazer?
O zevki tattım.
Já tive o prazer.
Berbat bir zevki var.
Ele tem um péssimo gosto.
Ama basit bir idamın zevki nerede?
Mas onde está o prazer, num simples enforcamento?
Halen aynı hoş zevki veriyor mu?
O sabor ainda é doce?
Ona bu zevki tattırmayacağım. Beni yalvarırken göremeyecek.
Não vos darei a satisfação de me verdes implorar.
Zevki için mi?
Emoção?
Sadece güzel Irene Molloy'u düşünün. Biraz zevki olsaydı, bunları yeşile boyatırdı.
Concentre todos os seus pensamentos naquela adorável Irene Molloy.
Sence iş ile zevki birbirine mi karıştırıyor?
Achas que ele está a misturar negócios com prazer?
Onun zevki nerede?
Qual é o prazer disso?
Titina'nın damak zevki bizimkinden iyi.
A Titina tem mais bom gosto que nós.
Herkesin zevki farklı.
Todos temos gostos diferentes.
Ben bunu güzelliği ve seyir zevki için üretiyorum.
Eu faço isto... algo lindo e alegre para todos.
Belki sizin veremediğiniz zevki ben veririm.
Eu podia lavar partes dele que a Menina Edwina não lava...
Asla işle zevki karıştırmam.
Nunca misturo prazer e negócios.
Tüm zevki kendine saklamamalısın.
Não pode ser o prazer só para ti.
Ve böylece, dostlarım, bir vatandaşınız ve bir senatör olarak bu seçimlerin sonucunda bana büyük bir mutlulukla sizleri kutlama zevki verdiniz.
E assim, meus amigos, como senador e cidadão dá-me grande prazer de os felicitar pelo desfecho destas eleições.
O zevki bana bırakma!
Não me dê esse prazer.
Korkarım ki bu zevki ertelemek zorundayım.
Infelizmente, terei que adiar tal prazer.
O çok hassas bir damak zevki gerektiriyordu.
Era preciso um paladar delicado.
Boşuna beklemeyin, bu zevki size tattırmayacağım. Ne size, ne de Goitreau'ya.
Não o farei pelo senhor nem por Goitreau.
Birlikte geçirdiğimiz mutlu günleri geri getiremeyiz ama Tanrıya seni görmenin verdiği zevki yeniden tattırması için dua ediyorum.
Nada pode trazer de volta os dias felizes que passámos juntos... mas rezo a Deus para que possa ter a alegria de te voltar a ver.
Belki millet seninle aynı zevki paylaşmıyordur.
Talvez nem todos partilhem o teu prazer.
bunun kusursuz zevki sizi heyecana gark eder.
que nos estremece com a sua encantadora certeza.
Bir adam bu kadar parayla kendine istediği her zevki satın alabilir ne dersin, Molly?
Um guinéu de ouro! - Com isso pode-se comprar muita diversão, Certo, Molly?
Pekala, herkesin zevki kendine.
está bem. Como queiras.
Bu zevki neye borçluyuz?
A que se deve esta honra?
Daha önce yaptığımız her şeyi... Tüm o zevki, heyecanı... Unutturacak.
De tudo o que fizemos até agora, o prazer, o êxtase... tudo será esquecido.
Ulvenstein'ın bira zevki bile yokmuş.
Ulvenstein não tem qualquer estilo.
Ama bütün zevki beden yaşıyor.
Mas o corpo tem toda a diversão.
Son kez gözlerini kapayışının verdiği zevkten daha ince bir zevki o güne dek hiç tatmamıştım.
Nunca conheci um prazer mais subtil do que no dia em que ela fechou os olhos pela última vez..
Macera tutkusu yok, hayalgücü yok, zevki yok, hiçbir şeyi yok.
Não sente o desejo de aventura, não possui imaginação, nem paladar... nada.
Seksin zevkinden bahsediyorlar, ama bu uçmanın zevki kadar uzun sürmüyor.
Falam do prazer do sexo, mas não dura tanto quanto o prazer de voar.
Tamam. Bu zevki beklemiyordum, efendim.
- Não esperava ter o prazer de o ouvir.
Ama hayatta bu zevki başka şeylerden almak istiyorum.
Gostaria de sentir essa onda em algum momento da vida.
Jeff Hanson, bize verdiğiniz zevki anlatamam.
Jeff Hanson, não consigo explicar-lhe o prazer que nos tem dado.
- Hâlâ zevki var.
Prove. Ele trouxe.
Bunu Senatoya seçilmeme kadeh kaldırmak için saklıyordum. Fakat korkarım bu bile bana bu akşam elde ettiğim zevki tattırmayacak.
Estava a guardá-lo para brindar à minha eleição no Senado, mas acho que isso não me daria mais prazer do que estou a ter agora.
Herkesin zevki başka.
Coisas diferentes, para gente diferente.
Yaptığım hiç bir şeyin sevgimizi, birbirimizden aldığımız zevki bitiremeyeceğini biliyordu.
Alguma vez ouviste falar na princesa Kosta-qualquer-coisa?
Benimle çalışma zevki.
- E que ganho com isso?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]