Çile перевод на португальский
143 параллельный перевод
Bense yıllarca sürüklendim, hayaller kurdum, ve şimdi yine aynı çile ve ızdırapları yeniden çekiyor gibiyim.
Tenho estado a flutuar e a sonhar, e agora sinto estar a viver a luta e a amargura de novo.
Bir doktor olup da o kadar acı ve çile gördükten sonra sanarsın ki bir adama yetecek kadar sorunlarım var.
Seria de pensar que por ser médico e ver tanta dor e sofrimento que teria problemas suficientes para um homem.
Sana çektirdiğim onca çile için özür dilesem şaka gibi gelecektir kulağa.
Posso fazer uma piada de que todo este assunto lamentável valeu a pena pelos problemas que te causei.
Bizim çile çektiğimizi görmek onu heyecanlandırıyor.
Excita-o a ver-nos sofrer.
Hem mucizeler çile çekmekten doğar.
Os milagres nascem na introspecção, no silêncio.
Bugün Cuma, Tanrımızın çile günü.
É sexta-feira, dia da Paixão de Nosso Senhor Cristo.
Altı çile beyaz yün.
Seis rolos da lã branca.
Yeterince çile çektik.
Jogamo-os à sorte.
Onlar yüzünden çile çektiğini hiç düşünmemiştim.
Não pensei que fossem um desafio tão grande para ti.
Çalışmak, hayatta çekilen çilenin bir parçasıdır ve çile çekmek ruhu olgunlaştırır.
Trabalho é uma parte do sofrimento da vida... e o sofrimento tempera a alma.
Yıllardır çile çekiyorum.
Sofri durante anos.
Yalnızlık, sefalet, çile ve mutsuzluk dolu. Ve de çok çabuk geçiyor.
Cheia de solidão, e infelicidade, e sofrimento, e desgostos e acaba tão depressa.
Bu çile, insan sabrını zorluyor.
A resistência humana está a ser colocada à prova.
Asla dikenli zincir ( * ) giyemezdi. ( Opus Dei mezhebinin bir çeşit çile ayini )
Nunca conseguiu flagelar-se.
Ben de en az senin kadar bu ev için çalıştım, çırpındım... ve çile çektim.
Trabalhei e fui escrava desta casa... tanto quanto tu.
ama Alman sınırındaki kalede çile çekmeye razı olmadım. Oh, Luise, bunu nasıl özlemişim.
Eu queria voltar a Berlim muito mais cedo, mas eu estava com medo de que a fronteira entre a Alemanha me leve de volta para o castelo.
Çektiğim onca çile verdiğim onca emek boşa gitmiş olacak.
Minha fuga pelas selvas terá sido inútil. Os sacrifícios que fiz, os sacrificios que suportei não haverão servido de nada.
Delilik ya da ölüm,... pek çok yerlinin sonu, kabîle râhiplerinin emriyle bu çile ve korku dolu yolla olmuştur.
A demência ou a morte são o destino do pobre nativo que é sujeito à prova de iniciação pelo sacerdote da sua tribo.
Ben senin babanın ruhuyum... Geceleri dışarda dolaşmaya... Gündüzleriyse alevlerde çile doldurmaya mahkumum.
Sou o espírito de seu pai... condenado durante certo tempo a vagar pela noite... e, durante o dia, confinado a jejuar nas chamas.
Olamaz. Bütün gece günahlarının kefareti için çile mi doldurdun yine?
Meu irmão fez-te fazer penitência a noite toda, de novo?
Çaresizlik, çile, zulüm.
Falta de esperança, desespero, crueldade.
Böyle çile çekmemize nasıl izin verebilirler?
Como podem eles deixar-nos sofrer assim?
Çile çekmeyi bırakacak mısın?
Luigi. Queres acabar com esse desânimo?
Bu çile başladığından beri devam eden sıkıntılarınızdan bize biraz bahseder misiniz?
Pode descrever as dificuldades que passou desde que esta provação começou?
Şu mavi çile mi?
Essa sarda azul?
Nasıl bitmez bir çile olduğunu size anlatayım.
Deixem-me dizer-lhes, tem sido uma odisseia.
Çile çekmeye devam.
De volta às minas de sal.
Herkes çile çeker.
Todos comemos alguma merda.
Çile alet mi?
Percebeu? Pila de Morango?
Sen öldün Çilek Alet! Çile alet mi?
Está lixado comigo, pinto de morango, entendeste?
Babana yeteri kadar çile çektirdin.
Já fizeste sofrer muito o teu pai.
Hazreti İsa çile çeker ve şüpheye düşerken sen orada mıydın?
Estava lá quando Jesus Cristo teve o seu momento de dúvida e dor?
Nedir bu sana çektirdikleri çile?
Que terrível experiência penosa para ti, minha querida!
Tanıştığımız beri, birbiri ardına çile bu be.
Desde que nos conhecemos, foi provação atrás de provação.
Evet, birbiri ardına sadece bir çile, değil mi?
Pois, só mais uma provação, uma atrás da outra, certo?
Çile çekmekten payıma düşen ise... bu hikmeti anlamamak.
O desconhecimento do objetivo é... meu sofrimento.
Acı. Çile. Alay.
Angústia, suplício, escárnio.
Birkaç fidenin dışında muhteşem bir hasat elde edilmişti. Sanki yaşanan onca çile ve keder pamuğun rengini daha beyaz, liflerini daha güçlü kılmıştı. O anki fiyatlarıyla satılsa bile rekor hasılat elde edilirdi.
apesar de alguns arbustos, a colheita foi esplêndida é como se todos os problemas e tribulações fizesse com que o algodão ficasse mais bonito e forte e será um Recorde de venda
Çile Yılları - TEBRİKLER SON SINIFLAR!
PARABÉNS, FINALISTAS!
Geleceğin çabalama ve çile dolu.
O teu futuro está cheio de sofrimento e de angústia.
Kaos, acı, ıstırap, çile...
O caos, a tristeza, o sofrimento, a fome...
İsa "küçük çocuklardan bana kadar hepimiz çile çektik" demiş.
Jesus disse : "Deixem-me sofrer pelas crianças."
Bu bizim de çile çekmemizi gerektirmiyor.
Sim, mas isso não significa que tenhamos de sofrer também.
Genelev uygulaması 1945 Ocak ayına kadar sürdü. Ama bu odalarda çalışan kadınların çektiği çile Auschwitz tarihinin en az bilinen yönlerinden biri olarak kaldı.
O bordel permaneceu activo até Janeiro de 1945 e o sofrimento suportado pelas mulheres que trabalhavam nos quartos é um dos aspectos menos conhecidos da história de Auschwitz -
Tanrı'ları çok çile çekti. Çok
O deus deles sofreu muito.
Ve şimdi, onun için esas çile başlıyor.
E agora, para ele, o verdadeiro sofrimento começa.
Acı ve çile, sakat çalıştırıldığım için.
Dor e sofrimento, por me obrigar a trabalhar gravemente ferido.
En iyi halimle bile ona ancak bitmez çile verebilirdim ve aklımı kaybetmeyeceğime dair sürekli içini rahatlatabilirdim.
Nos melhores dos casos, só lhe daria sofrimento sem fim e a necessidade de constantemente se assegurar de que não ficaria louco.
Çekmediğim çile kalmadı.
Sofri tanto.
Senin icin bunca yıldır gece gündüz cile ceken adamın ailesini bilmiyor musun?
Não são da família do homem que te explorou estes anos todos?
Bitmeyen bir çile.
Uma preocupação constante.