Çılgınca перевод на португальский
4,789 параллельный перевод
Kulağa çılgınca geldiğini biliyorum ancak Büyük Patlama teorisini destekleyen çok güçlü gözleme dayalı kanıtlar mevcut. Bunlar arasında evrendeki helyum miktarı ve patlamadan geriye kalan radyo dalgalarının ışıması da var.
Sei que parece uma loucura, mas há fortes provas observacionais para apoiar a teoria do Big Bang, e incluem a quantidade de hélio no cosmos e o brilho de ondas de rádio deixadas pela explosão.
Bir şeyler gördüm ama çılgınca bir şeydi!
Vi umas merdas. Mas... foi uma loucura!
- İsyana çılgınca bir girişim gibi mi?
E tudo por alguma tentativa louca de rebelião?
Biliyorum bu kulağa fazla çılgınca geliyor ama tek aklıma gelen buydu.
Sei que parece um pouco extremo. Mas é tudo o que pensei.
Bir planımız olmadığını biliyorum, ama o kadar çılgınca... - Bunun nereye gittiğini biliyorum.
- Escuta, eu sei que não temos nenhum plano, mas eu tenho esta ideia...
Bugün daha çılgınca bir şey olabilir mi acaba?
Quer dizer, será que este dia pode ainda ficar mais louco?
Biliyorum, kulağa çılgınca geliyor.
Disse para me esconder. Sei que parece loucura.
Sonra piyanonun başından kalkmaya çalıştı ama kalkamadı gördüğüm en çılgınca şeylerden biriydi.
e, a seguir, ele tentou levantar-se no piano mas não conseguiu, e foi uma das coisas mais loucas que eu já vi.
İlk başta hepsi kafamın içinde sandım ama, bu evde birşey oluğunu biliyordum beni izleyen birşey, sanırım bunlar kulağa çılgınca geliyor.
Primeiro, pensei que estava tudo na minha cabeça, mas... Eu sei que há alguma coisa nesta casa... Alguma coisa a vigiar-me, eu sei que parece uma grande loucura.
- Ray. Çılgınca konuşuyor ve silahı var.
Ele estava a dizer parvoíces, e tem uma arma.
İkimizde "Gerçek Ev Hanımlarını" seviyorduk. Bu çok çılgınca. Çünkü hiçbir erkek o programı sevmez.
Gostamos de "Real Housewives", o que é louco, pois os homens não gostam disso.
Bakın. Kulağa çılgınca geldiğini biliyorum. Küçük bir ihtimalde olsa, Henry olduğu ortay çıkarsa bu sizi ve herkesi kandırıyor demek değil midir?
Ouça, e se, por alguma hipótese maluca, descobrirmos que o Henry está, realmente, a enganá-lo a si a e toda a gente?
Şehrin çıkışında olduğundan kolay olacak çünkü Napoli'de trafik çılgınca.
Fica nos arredores, é mais fácil, o trânsito em Nápoles é de loucos.
Çılgınca, değil mi? Geçen hafta doğmuş gibi.
Parece que nasceu a semana passada.
Şey... İşin bu kadar çılgınca gelen tarafı cinayetten kurtulmanın yollarını araştırıyor olmam.
Eu... e isto é que é uma loucura, porque eu... andava a fazer toda uma pesquisa sobre como me safar num homicídio.
Kontrolü ele aldın ve işler gerçekten çılgınca olabilirdi, ama olmadı ve...
Tomaste controlo daquela situação, e as coisas poderiam ter ficado bem histéricas, mas não ficaram, e apenas...
Kulağa çılgınca geldiğini biliyorum ama bir noktada gelmeyecek, bu kesin.
Parece loucura, eu sei, mas em algum ponto sou reservado, isso é um fato.
Bu çılgınca.
Isto é uma loucura.
Tamam, biraz borç istemek için sana gelmem çılgınca bir fikirdi fakat Charlie haklıymış. Böyle bir şey imkansız.
Tive a ideia maluca de te pedir um empréstimo, mas o Charlie tinha razão.
İnsana çılgınca geliyor ama beyin tümörü iyi bir haber.
Pode ser estranho, mas, um tumor no cérebro são óptimas notícias.
- Bu çılgınca.
- Uma loucura.
Oldukça çılgınca şeyler buraya geliyor olmasına rağmen.
E vi coisas fenomenais a acontecerem aqui.
Ne kadar çılgınca konuştuğunu duyabilesin diye.
Para poderes ouvir como isso soa a loucura.
Biliyorum. Çılgınca, değil mi?
Eu sei, é uma loucura, não é?
Pulsarın fırıldayan manyetik alanı etraftaki elektronları çılgınca çalkalıyor ve onları neredeyse ışık hızına ulaştırıyor.
O rodopiante campo magnético deste pulsar chicoteia os electrões próximos num frenesim, acelerando-os até quase à velocidade da luz.
Evrenin nereden geldiğine dair çılgınca birkaç fikrimiz var.
Temos algumas ideias bem loucas sobre de onde surgiu o universo.
Aslında kocam Mike yüzünden. Sam'in kafasını gömülü hazine ve korsanlarla ilgili çılgınca fikirlerle doldurdu ve tabii hiçbiri gerçek değil.
Só que o Mike, o meu marido, encheu a cabeça do Sam com estas ideias malucas sobre um tesouro enterrado e piratas e claro que nada disso é real.
Çılgınca gelebilir ama bence bu sadece bir şal değil.
Isto pode soar a loucura, mas acho que isto não é só um xaile.
Albümüm bir kaç haftaya çıkacak ve inanın çılgınca.
Meu 1º álbum sai em algumas semanas, e é uma loucura.
Biliyorum çılgınca geliyor.
Não. - Eu sei. Parece uma loucura.
Evet çünkü çılgınca.
Sim, porque é uma loucura. Não, vês?
Dostum, az önce Joker'den bile çılgınca davrandın.
Acabaste de enganar o Joker.
Çılgınca şeyler yerler.
Comem todo o tipo de comida rápida, sabem, tipo...
Ne kadar çılgınca bir davranış değil mi?
- Já viste que loucura?
Bu konuda hiçbirşey çılgınca değildir.
Nesta altura já nada é de loucos!
Biliyorum kulağa çılgınca geliyor ama aslında eskiden hepimizin uçabildiğini fakat bir şekilde unuttuğumuzu düşündüm.
Eu sei que agora parece um pouco doido, mas de repente pensei que podíamos todos voar, mas de certa maneira esquecemo-nos que podíamos.
Bu çılgınca.
Isso é uma loucura.
Aslında, bu benim için gerçekten çılgınca.
É mesmo algo surreal, de facto.
Kulağa çılgınca geldiğini biliyorum ama delirmedim.
Eu sei que parece loucura, mas não sou louco.
Çılgınca bir şeye kalkışma, Neal.
Não faças nenhum disparate, Neal. Isto ainda não acabou.
Bu programcılardan her zaman biri uzun sıska beyaz çocuk diğerleri kısa sıska Asyalı, at kuyruğu olan şişko çılgınca sakalı olan başka biri ve son olarak Doğu Hintli çocuk.
Aqueles programadores, têm sempre um homem branco, alto e magro um asiático magro e baixinho, um gordo com um rabo de cavalo, alguém com barba por fazer e um indiano.
Çılgınca gelecek, ama dışarıda, hayvan sesleri geliyordu. Hangi hayvanlar?
Parece uma loucura, mas... pareceu-me ver animais lá fora.
Bu çılgınca, bir tanesi bir adım önünde.
Tens uma a 5cm na tua frente.
Küçük bir ipucu vereyim. Çılgınca.
Bem, vou dar-te uma pista, é uma loucura.
Bu kulağa çılgınca gelecek ama aslında ben de tam kaplıcadaydım sana doğum günün için bir hediye kartı alıyordum.
Isto pode parecer uma loucura, mas estou no Spa neste momento a comprar um cheque-presente para o teu aniversário.
Jeremy, işlerin son zamanlarda çılgınca olduğunun farkındayım...
Jeremy, sei que ultimamente as coisas têm sido uma loucura...
Daima çılgınca olacağını biliyorsun.
Sabes bem que será sempre assim.
Markos hokus pokus yaparak çılgınca bir büyüyle kendini yaşayanlar diyarına çıkarmanın yolunu buldu. Acaba o büyüyü biliyor olabilir misin?
O Markos conseguiu regressar à terra dos vivos através de um feitiço absurdo.
Gökyüzü Tanrıçası'nın birbirlerine çılgınca aşık oldukları söylenirmiş.
No Antigo Egipto, diziam que o deus da Terra e a deusa do Céu estavam loucamente apaixonados.
Çılgınca.
Eu sei.
Çılgınca bir şey görmek ister misin, Ben?
Queres ver uma coisa maluca, Ben?