Ögretmeni перевод на португальский
1,571 параллельный перевод
Ritchie'nin yeni 4'üncü sınıf öğretmeni.
É o novo professor do 4º ano do Ritchie.
- Serena'yı almak için okuluna gittiğimde bir öğretmeni ile konuşuyordu. - Böyle bir şey yapmazlar.
Não o faria.
Onun da öğretmeni değil misiniz?
Não és professor dela também?
Biliyorum, yanlış. Ritchie'nin öğretmeni o.
É o professor do Ritchie.
3.Sınıf öğretmeni Bayan Hustwick'le çıkmaya hak kazanan talihlimiz Melisa Long!
O vencedor do encontro com a professora do terceiro ano, a Mrs. Hustwick, é... A Melissa Long!
... 4.Sınıf öğretmeni Bay Harris'le de Christine Campell çıkacak.
O vencedor do encontro com o professor do quarto ano, o Mr. Harris, é... A Christine Campbell.
Will'den Graham ve öğretmeni hakkında bilgi alırım.
Vou pedir ao Will que fale do Graham e do professor.
- Öğretmeni mi?
- O professor dele?
Öğretmeni senaryosu için Graham'i mi öldürdü?
- Ele matou o Graham por um argumento?
Belki öğretmeni bir şeyler biliyordur
A professora pode saber de alguma coisa.
Caroline oğlunun öğretmeni.
A Caroline é professora do filho dela.
Ama o Aiden'ın öğretmeni ona ne diyeceksin ki?
Mas é professora do Aiden. O que vais dizer-lhe?
Müzisyen, yoga öğretmeni, hamur işi şefi.
Música, professora de ioga, chefe de pastelaria.
Eski bir meslektaşınız fen öğretmeni olduğunuzu söyledi.
Um ex-colega disse-me que dava aulas de Ciências.
Şimdi de sen mi matematik öğretmeni oldun?
- Agora é professora de matemática?
Şimdi tam matematik öğretmeni gibi konuştun işte.
Agora já soa como um professor de matemática.
Şuna bak - Canyon Falls Lisesi'nde tarih öğretmeni.
Ouve, ele é professor de História no liceu de Canyon Falls.
Liseye yeni başladığım sene, çok seksi bir matematik öğretmeni vardı.
Era caloiro no liceu e tinha uma brasa como professora de Matemática.
Ben onların öğretmeni değilim.
Mas elas não têm a mim como professora.
Neden binlercesi bir öğretmeni izleyip çocuğuna örnek olmuyor?
Porquê que milhares não vêm ver um professor a inspirar uma criança?
Acaba kendisi rehberlik öğretmeni falan mı? Hayır.
Será que ela não é uma orientadora, ou algo assim?
Hapisanedeyken Latin çetelerle konuşabilmem için, bana Meksikaca öğretmeni istiyorum.
Preciso que me ensines a falar Mexicano. para que possa falar com os gangs latinos na prisão.
Bu da demektir ki artık oğlunun öğretmeni olmayacağım.
Ou seja, já não vou ser o professor do teu filho.
- Kim sana ona bir sey ogretmeni soyledi? - Sakin ol.
Quem te pediu para lhe ensinares o que quer que seja?
Ve ya daha iyi bir kimya öğretmeni, Bay Peiser biraz garip biri.
Ou um professor de química melhor. O Sr. Peiser é um pouco estranho.
Bir de öğretmeni olacaksın!
Contrataram-te como professor dela!
Brickell Ortaokulu'nda fen öğretmeni.
É a professora de ciências da escola Brickell.
Yani eski öğretmeni doğruyu mu söylemiş?
Então, o antigo professor dele estava a dizer a verdade?
Bir anaokulu öğretmeni maaşı alıyorsun, değil mi?
E ganhas o salário de Educadora de Infância não é?
Gördüğü ilahi şey olan öğretmeni Napoleon LeNez, bir dahiydi.
A epifania era que seu tutor, Napoleon Lenez, era um gênio.
Anaokulu öğretmeni, aynen böyle görünüyor.
Então, ser professora da creche é assim.
İki hemşireyi ya da iki öğretmeni ya da her neyse birlikte aynı odaya koyarsan işten konuşmaya başlarlar sanırım.
Fico contente por pensares em nós como profissão de carácter social. E penso.
Ve daha kötüsü... Bir zamanlar arkadaşı ve öğretmeni olan Kronecker... O'na "gençliği yozlaştıran" demişti.
Pior, seu então amigo e ex-professor Kronecker disse que Cantor era um corruptor da juventude.
Öğretmeni anlık öfkelere kapıldığını söyledi. Evde ters giden bir şeyler olup olmadığını sordu.
A professora disse que ela anda irritada... e perguntou se havia algo errado em casa.
Yani, sen müzik yapmayan bir müzik öğretmeni oldun.
Quero dizer, és uma professora de música que já não toca música.
- Salinas'taki bir tarih öğretmeni ve karısı.
Um professor de história e a sua esposa em Salinas.
Çocuğun öğretmeni, bir rahibe benziyor, Romalı değil.
É o mestre do rapaz e age como um sacerdote.
Bir çok meslek grubu duymuştum ama sütyen satan otel kapıcısı İngilizce öğretmeni yeni bir meslek olmalı.
Já ouvi muitas coisas com hífen, mas uma vendedora-de-sutiens-professora-de-Inglês - recepcionista-de-hotel nunca ouvi.
Bunu yapmanın mı, yoksa bunu çok kötü şekilde yapıp bir öğretmeni bile kandıramamanın mı beni daha çok rahatsız ettiğini bilemiyorum.
Não sei o que me desagrada mais, o facto de teres feito isto ou que nem tenhas conseguido enganar o professor de Educação Física.
"374 numara, Perulu kız kurusu, Luisa kilise okulu öğretmeni."
"A número 374. " Uma solteirona peruana. Luisa.
Monique Vasquez, bale öğretmeni, ailesinin yardım edeceğinden emin olmadan yeni öğrencileri tam gün okula kabul etmeyen kadın.
Sou a Monique Vasquez, a senhora da escola de ballet, a que não aceita novas alunas a tempo inteiro a menos que tenha a certeza de que os pais vão ajudar.
İngilizce öğretmeni bir arkadaş.
Um amigo que dá inglês.
Ne öğretmeni?
O que ensinavas?
Hayır, saç baş hep bu yolculuk içindi ve jimnastik öğretmeni de değilim.
Não, o cabelo, tudo isto era só para a viagem, e eu nunca fui uma professora de ginástica.
Tate'de matematik öğretmeni.
Ensina matemática em Tate.
- Bu Joe'nun öğretmeni.
- Este é o professor do Joe.
Bailey'nin öğretmeni, onun kullanmaya gerek duymadığını söylüyor.
O professor do Bailey diz que ele não precisa.
Marji yine öğretmeni ile takışmış.
Aparentemente, a Marji pôs a professora de religião no seu lugar.
Josh çok iyi bir çellistti ve bugün çellist arkadaşları burada. Ve müzik öğretmeni, Ruth Wheldon da burada. Onun için çalacaklar.
O Josh era um belo violoncelista e hoje, os seus colegas violoncelistas e a sua professora de música, Ruth Wheldon, vão tocar para ele.
Bir gün öğretmeni dedi ki Chris yemeğini yedi. Alıştığını o zaman anladık.
E um dia, o Professor disse-nos que Chris comeu o seu lanche, portanto sabíamos que ele tinha-se instalado.
Bu Sandra Panitch, Jackson Hale'i öldüren dördüncü sınıf öğretmeni.
Está é SANDRA PANITCH, A professora da 4ª séria que matou JACKSON HALE.