Ücret перевод на португальский
1,447 параллельный перевод
Zaman ve ücret konusu nasıl olacak?
Como é quanto ao horário e ao dinheiro?
Belli bir ücret karşılığında evindeki tüm resimleri gönderdiler.
Mandaram-me todos os quadros da casa por um preço único.
Ama katılmak için 40 bin dolarlık bir ücret var.
Mas a inscrição deste cavalo é de quarenta mil dólares.
Ekim 26'da ödemeniz gerek en 80 bin dolarlık bir ücret daha var.
Há outros oitenta mil dólares em taxas que têm de se pagar em 26 de Outubro.
Ben aynı zamanda Los Angeles'ta çalışan bir kefaletçiyim. Küçük bir ücret karşılığı, bu suçluları bulup size teslim edebilirim.
Também sou um afiançador fora de Los Angeles, e posso encontrar estes ladrões e entregá-los a si por uma pequena taxa.
İlk iki gece için sizden ücret almayacağız. Başka bir ihtiyacınız olursa, söylemeniz yeter.
As duas primeiras noites são oferecidas e qualquer coisa que precisem é só dizerem-me.
Şarap ve kokteyller ücret karşılığında temin edilir.
Vinho e cocktails estão também disponíveis, mediante um custo adicional.
Ortalıkta gezinip müşteri bekleyerek geçirdiğiniz zamanı da... hesaba katarsanız asgari ücret almak gibidir.
Se juntássemos as horas e o tempo passado à espera, era pior que o salário mínimo.
Bay Paley, ücret 50,000 dolar.
O preço são $ 50,000.
Asgari ücret.
O Salário mínimo.
Oyun yeniden başlıyor, ama şimdi ücret 1 milyon dolar.
O jogo continua, mas agora eu quero um milhão de dólares.
Evet, ama ücret bi felaket.
Sim, eles nos pagam com merda...
Yani ya adam iy ücret ödüyordu ya da güzel hediye veren biriydi.
Então ou ele pagava bem ou dava boas prendas.
Kapı açılır açılmaz 10 saniye boyunca resim çeker, Ve sonra ücret öderken ilk 10 saniye de resim çeker
Tira fotografias durante dez segundos quando abrem a porta, e durante os primeiros dez segundos do serviço.
Eminim yarım milyonluk ücret şu an oldukça hesaplı görünüyordur.
Agora esse meio milhão mais parece uma pechincha.
Karşılığında adil bir ücret bekliyordunuz değil mi?
Mas o senhor preparava-se para pedir uma bela recompensa.
Filmi kopyalayıp sevk ediyorum sadece. Satan kimse bana ücret ödüyor.
Dobro-os e envio-os, e o vendedor paga-me uma comissão.
Yasadışı taksi sürücüleri için daha çok ücret mi diyorsun?
tarifas melhores para taxistas ilegais, queres tu dizer.
Sizin Yeni Zelanda ücret, değil mi?
Maluri. A tua nova tarefa na Nova Zelandia.
Sizi şaşırtmak için söylediğimiz ücret adil ve uygun değil mi?
E o preço citado, para sua surpresa, não é justo e honesto?
Sen asgari ücret alıyorsun.
Mal estás a ganhar um salário.
Düşük ücret nedir bilirim.
Sei o que são ordenados baixos.
Tüm yaşama masraflarını gizlemeyi öneriyoruz for Bayan Kennard'ın kendi apartmanını kapsayan, ve ilk $ 10,000 dolarlık ücretini Bayan Kennard'ın formda gözükmek için ödediği ücret.
Estamos a oferecer pagar todas as despesas da Sr.ª Kennard, incluindo um apartamento próprio e mais dez mil dólares para serem usados da forma que ela quiser.
Bunun için fazladan ücret alıyor muyum?
- Recebo extra por isto?
Karısından fazla ücret aldığımızı düşündüğünü söyledi. 275 dolar.
Ele diz que a mulher dele afirma que lhe cobrámos a mais. 200 €?
Elbette, çekimler ve kumarhaneyi kapatacağınız için size cömert bir ücret vereceğiz.
É claro, que lhe daremos uma generosa comissão, por gravarmos aqui nas suas mesas e fechar tudo o resto.
Bir günlük ücret karşılığı fena değil.
Isso seria bom para justificar o salário do dia.
Ne yani? Düşük ücret, ara vermeden, tıbbi yardımsız gibi mi...?
Então com baixo salário, sem horas extras nem benefícios médicos...?
Sen tam ücret ödedin.
Você pagou o preço total.
Maaşın yine asgari ücret olacak.
Continua a ser ordenado mínimo.
- Yemeğimi atlamak için mi ücret alıyorum?
Vão pagar-me a hora de almoço, certo? - Sim.
Bir ücret talep etmiyoruz Bay Mackey, yalnızca davayı kazanırsak ücret alacağız.
Não há custas judiciais, Mr. Mackey. Só cobramos, se vencermos o caso.
Logan'ın yüksek ücret karşılığında tutulmuş avukatı ilk celsede Logan aleyhine tanıklık yapan motor çetesini ezdi.
Os advogados caros do Logan deram cabo dos testemunhos dos PCHers contra o Logan.
Bu herif sadece 20 saniyelik ücret ödedi.
Este idiota só me pagou para 20 segundos, por isso ouçam rápido :
- Ne yazık ki saat başına ücret almıyorsun.
É uma pena não seres pago à hora.
Bu oturum için sizden ücret almayacağım.
Não vou cobrar a sessão. É um...
Bay Haskins. Biz küçük bir okuluz. Fazla ücret ödeyemeyiz.
Sr. Haskins, sabe, somos uma escola pequena e não podemos pagar muito.
Rita bu deneyde bulunmayı bazı suçlarının silinmesi ve... ufak bir ücret karşılığında kabul etti.
A Rita aceitou participar nesta experiência em troca do arquivo de certas acusações e de uma pequena quantia.
Pekala, ücret... bu kadar para.
Muito bem, tem a pagar estes dólares.
Bir adama yüksek bir ücret kestiğini ama vermediğini öğrendik.
Parece que ela cobrou montes de dinheiro a um tipo e não cumpriu.
Efendim, bir aylık ücret, herşeyi içeriyor.
Sr., uma só mensalidade inclui tudo.
Burger King'de asgari ücret işleriyle.
Com empregos de salário mínimo no Burger King.
- Pekâlâ, ücret... - Günlük 50 dolar.
Certo, são $ 50 por dia.
Yani eşit hisse mi olacak, yoksa ücret gibi bir şey mi? Ya da ikisi arasında bir şey mi?
Querer fazer como um contrato, uma prestação de serviços, ou uma combinação nossa.
Ondan sonrası çok kolaydı, bütün arkadaşlarından on sent ücret istedim.
Depois disso, foi tão fácil que.
Sonra da, o yüzle, daha az ücret almamı istedi.
E depois ainda tem a coragem de me pedir para cobrar menos.
Açık bir şekilde bir ücret istemedin.
Não pediu nenhum sinal.
Boşanamazsan, bunu bir "iş" için bir ücret olarak kabul edeceğim.
Se não o fazes, considerarei como minha paga pelo trabalho.
Günlerimi, asgari ücret karşılığında başkalarının çektiği fotoğrafları kataloglayarak geçiriyorum.
Passo os dias a catalogar as fotografias de outras pessoas, a ganhar o salário mínimo.
Sadece sembolik bir ücret.
É só um valor simbólico.
Hem de hiçbir ücret ödemeden, hızlı oturumlarla? Ben bir öneri sunabilirim.
Se me permite fazer uma sugestão.