Ülkede перевод на португальский
2,662 параллельный перевод
Parası değersiz olan..... savaş halindeki bir ülkede yaşıyorsan...
Está bem, se vives num país cuja moeda não vale nada...
Film okulda işlediğimiz bir ülkede geçiyor.
Bem, ele se passa em um país sobre o qual ensinamos aqui.
Bu ülkede ne yapıyorsun?
O que fazes tu no teu país?
Bu ülkede ki yarı babalar başarısız oluyorlar.
Mais de metade dos pais neste país estão a falhar.
Görünüşe göre ülkede, Miguel Cortez adındaki adam tarafından başı çekilen katı bir ihtilaf söz konusu. Caracas'ların Karl Rove'u gibi.
Olha, há uma facção dura do país liderada por um homem chamado Miguel Cortez, ele é como o Karl Rove de Caracas.
Nasılsınız? Çok fakir bir ülkede çok zenginiz.
Ricos num país pobre.
Bu ülkede arkadaşça bir düşünceyken Sudan'da zalim bir söz.
Um sentimento amigável neste país, e um escárnio cruel no Sudão.
Üç farklı ülkede ve senin üzerinde avukatlık yapmak için lisansı var.
Com licença para exercer Direito em três países e na tua cara.
40'tan fazla ülkede yasaklandı.
Foi banido em 40 países.
Bu ülkede kadınların 1920'ye kadar oy kullanamadıklarına inanabiliyor musun?
Acreditas que as mulheres neste país não tinham direito de votar até 1920?
Şu aralar CIA'den pek hazzetmeyen bir ülkede eşeği sağlam kazığa bağlamamızı sağlayacak fazladan iki çift el daha.
Eles são mais dois pares de botas no chão num país que não é muito amigável com a CIA neste momento.
Hasım bir ülkede kendinize istihbarat varlığı yaratmaya çalışıyorsanız müttefiklerden birinin yurttaşı kılığına bürünürsünüz.
Quando se está a recrutar um activo de um país hostil, apresentas-te como um cidadão de um dos aliados do seu alvo.
Yabancı bir ülkede acımasız bir diktatörü ya da sokaktan şiddete meyilli bir erkek arkadaşı da kaldırıyor olsanız mesele ardınızda karmaşa bırakmamaktır.
Para raptar um ditador estrangeiro, ou tirar alguém violento das ruas, é melhor não deixar as coisas complicadas.
Artık nasıl bir ülkede yaşıyoruz onu bile bilmiyorum.
Já não sei mais em que país vivemos.
Bu ülkede bir işin yok, bu yüzden insanlardan çalıyorsun.
Não tem emprego neste país, então é um ladrão.
Garip bir ülkede garip bir rolü oynuyor.
Está num país desconhecido, a interpretar um papel desconhecido.
Kimse bilmiyor ama bu ülkede işemek bile zarar
Ninguém sabe, mas não podes vencer um país que não tem canalização dentro das casas. Sabes o que podemos fazer para mudar isto tudo?
Eğer bu ülkede iş gücü olmasaydı...
Se não fosse a força de trabalho deste país...
Savunma makamı, ülkemizi Sovyet komünizmine köle olarak satmak isteyen hainlerin bu ülkede yeri olmadığı düşüncesine tamamen katılıyor.
Esta defesa comparte plenamente o princípio de que na nossa pátria não há lugar para traidores, para os que quiseram vender a nossa pátria mãe como escrava ao comunismo soviético.
Sanchez bu ülkede bulunduğu sürece, güvende olduğumuzun bir garantisi yok.
Enquanto ele estiver neste país, não há garantia de protecção para nós.
Şey, isterdim, fakat bu ülkede sivil haklar denen birşey var.
Eu faria, mas há uma coisinha chamada Primeira Emenda.
Şu anda yedi ülkede onunla ilgili istihbarat toplayan adamlarım var.
Tenho pessoas em sete países procurando informações dele.
Bu ülkede temel tavırlar değişmedikçe gangsterler büyüyüp gelişecektir.
A não ser que as atitudes básicas deste país mudem, as extorsões irão imperar e aumentar.
Hakkında hiçbir şey bilmedikleri ülkede adalet felsefelerini çiziyorlar. Bu kadar işte.
Por em prática sua visão da justiça num país do qual não sabem nada.
Bu ülkede patlak vermek üzere olan ciddi bir sorunumuz var Senatör.
Temos um grave problema crescente neste país, senador.
O sana, bir Katolik'e bu ülkede verilmiş en önemli diplomatik görevi verdi.
Ele deu-te, a um católico, o posto diplomático mais importante que este país tem.
Bir ülkede Karate kökenli bir yerde
Há 200 anos, viveu um mestre de karaté lendário em Okinawa.
Tüm ülkede kesinlikle kaos söz konusu.
- Bem, o país inteiro está um caos.
Daha önce söylemedim çünkü henüz doğru olduğunu bilmiyorum ama eğer zamanında orada olamazsak,... bu ülkede sağ kalma şansımız sıfır.
Eu não disse nada porque eu ainda não sei se é verdade, mas se não chegarmos lá a tempo as chances da nossa sobrevivencia neste pais vao ser zero.
Yani, bu ülkede gelecekleri hakkında ölümüne korkan pek çok insan için çok büyük anlam ifade eder.
Isto significaria tanto para as pessoas neste país onde morrem de medo do futuro.
Sao Paulo'da geleneksel reklamcılığa ihtiyacınız olmayabilir, ama bu ülkede 600 milyon medya izlenimi oluşturmam gerekiyor.
Podemos não precisar de publicidade tradicional em São Paulo mas neste país eu ainda preciso gerar 600 milhões de impressões nos mídia.
Bu ülkede kim dost, kim düşman asla bilemezsin.
Nesta cidade... Nunca se sabe quem são os seus verdadeiros amigos.
Dört kişiyi öldürmüş ve yabancı bir ülkede kaçak bir suçlusun.
És um fugitivo em solo estrangeiro que acabou de matar 4 pessoas.
Bu ülkede yarım milyar kadın var yahu.
Quer dizer... Há 500 milhões de mulheres neste país.
Açık olan tek şey var ki : bırak olayı kızın ülkede olduğuyla dahi ilgili hiçbir şey yok.
Não há nada que o indique nem mesmo que ela existe.
Wuchang'daki devrimciler tüm ülkede isyana katılmak isteyenleri, telgrafla çağrıda bulundu.
Os revolucionários de Wuchang enviaram telegramas para todo o país, a pedir para se juntarem à rebelião.
Qing hanedanlığının hegomanyası devrildi, ve ülkede herhangi bir anlaşmazlık kalmadı, Çin uluslar arası ülkeler arasında, dünyanın en uzun ayakta kalan ülkesi olacak.
Até que a hegemonia da Dinastia Qing seja derrubada, e o país esteja sem conflitos, quando a China estará no topo do mundo, reconhecida entre as nações.
Hatta bu ülkede bile.
Inclusivamente neste pais.
- Kardeşlerim bu ülkede kuralı koyanlar krallar gibi, geri kalanı ise bir lokma ekmek için çok uzun zamandır savaş veriyor.
Durante muito tempo aqueles que governam este país viveram como reis enquanto o resto de nós luta por cada refeição.
İşte bu nedenle herhangi bir ülkede gayri safi yurtiçi hasılanın yükseldiğini her gördüğünüzde ihtiyaçlardaki gerçek veya yapay bir artışa şahit oluyorsunuz... Tanımlarsak, bir ihtiyaç verimsizlikten doğar.
É por essa razão que cada vez que o PIB aumentar em qualquer país estaremos a assistir a um aumento das necessidades sejam elas reais ou artificiais e, por definição, uma necessidade está enraizada na ineficiência.
Ucuz iş gücünü sömüren denizaşırı bir ülkede en fazla 10 dolara mal edilmiş bir çantayı 4000 dolara aldım demek için gün boyu alışverişte boş boş dolanan tüketici olarak bilinen programlanmış robotlar olarak bakıldığında bu beyin yıkama düzeyine korkuyla birlikte hatırı sayılır bir saygı duymanız gerekir.
Temos que pasmar perante o nível da lavagem cerebral onde estes robôs programados conhecidos como "consumidores" vagueiam pela paisagem só para entrar numa loja e gastar, digamos 4.000 € numa bolsa que custa provavelmente 10 euros para produzir numa fábrica clandestina no exterior, só pelo status que essa marca supostamente representa na cultura.
Yani, ne kadar yoksulsanız, Bill Gates'ten 1 dolar daha az gelirli kişiden başlayarak bu ülkede ortalama ne kadar fakirseniz ortalamaya göre sağlığınız o kadar kötüdür.
Portanto, quanto mais pobre se é - começando pela primeira pessoa que ganhe um dólar a menos do que o Bill Gates - quanto mais pobre se é neste país, em média, pior saúde se terá.
Eğer bir akraban, yabancı bir ülkede öldürülseydi sen de aynısını yapmaz mıydın? Yapardım.
Se tivesse um parente morto num país estrangeiro, você não fazia o mesmo?
Bu ülkede 1,200 olay E.L.F ve A.L.F ile bağdaştırıldı ve bunların hiçbirinde tek bir yaralanma ve ölüm yok.
Foram atribuídos 1200 incidentes à FLT e à FLA neste país sem que tenha havido feridos ou mortos.
Hani şu ülkede devamlı gördüğümüz.
Eles estavam a conduzir por uma cidade.
Hatta yabancı bir ülkede olsan bile.
Mesmo que estejas no estrangeiro.
Evet, adam ülkede kaçak, Danny.
O tipo estava ilegalmente no país.
Koji'nin ülkede olup olmadığını öğren, tamam mı?
Descobre se o Koji está no país.
Bugün Birmanya'daki çok az insanın görmeyi umduğu bir gündü, tüm ülkede unutulmayacak sahneler yaşandı, binlerce insan 40 yıllık aradan sonraki ilk seçimlerde oylarını atmak için heyecanlı bir şekilde sıraya girdiler ve şu an Life'ta size ilk sonucu bildirmek istiyoruz.
Este é um dia que poucas pessoas na Birmânia esperaram testemunhar. Por todo o país, cenários notáveis, enquanto milhares de pessoas esperam excitadamente para dar o seu voto, nas primeiras eleições em 40 anos. E aqui, ao vivo, trazemos o primeiro cálculo estimativo.
Beş kişiden fazla insanın bir araya gelince tutuklandığı bir ülkede, Ulusal Demokrasi Partisi, sabahtan akşama kadar kutlanacak bir zafer verdi.
Num país onde encontros de mais de cinco pessoas são banidos, a Liga Nacional para a Democracia está pronta para celebrar pela noite dentro.
Evet. Bu ülkede her iki dakikada bir, bir insan cinsel tacize uğruyor.
A cada dois minutos, há uma agressão sexual neste país.