Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ Ş ] / Şanssızlık

Şanssızlık перевод на португальский

335 параллельный перевод
Arnie için büyük şanssızlık.
Que chatice para o Arnie.
Pek çok kuş için büyük şanssızlık olacak.
Vai ser uma chatice para muita gente.
- Şanssızlık olmuş!
- É pena!
Denetleme amacıyla kıyıda görevlendirildim orada onunla bir kez daha karşılaşmam şanssızlıktı.
Tinha sido enviado para a costa para inspeccionar algumas defesas e tive então o azar de voltar a encontrá-la.
Sana şanssızlık getirdi mi?
Foi azarento?
Bunun gibi kaçınılmaz bir şanssızlık güzel şehrimizin dürüst vatandaşlarını nasıl etkiler?
Absolutamente nenhum. Como é que vocês pensam que uma desgraça destas vá afectar aos dignos e honrados habitantes da nossa queridíssima cidade?
Ona şanssızlık getirdiniz.
Você traz-lhe azar.
Senden sadece bir tek şey istiyorum : ... eğer şanssızlık vurursa, bizleri terk etme.
Suplico-to, não nos deixes na desgraça.
Şanssızlık diye buna denir.
A isto é que chamo azar.
Şanssızlık yaşadı.
Ele passou um mau bocado.
Şanssızlık.
Foi azar.
Diğerlerine yetişiriz sandım. Lanet olası şanssızlık olmasaydı.
Teríamos recuperado, se não fosse tanto azar.
Siyah bir kedi yolumu kesti, ne şanssızlık.
Um gato no caminho.
Şanssızlık.
Azar.
Büyük şanssızlık.
Isso é duro.
Şanssızlık.
É duro.
Şanssızlık çok ani bir şekilde gelip sizi bulabilir Majesteleri.
O azar pode chegar de mansinho, Majestade.
Bu zamanda ziyaret etmemiz şanssızlık olmuş.
É infeliz a nossa visita nesta altura.
Sığırları olmaması şanssızlık.
Uma pena que o perdedor não tivesse gado.
Ne şanssızlık.
Que pena.
Şanssızlık, değil mi?
Não teve sorte.
- Söylemek şanssızlık getirir.
- Dá má sorte dizê-lo.
Ne şanssızlık.
Não tivemos sorte.
Sırf şanssızlık yüzünden hayallerim baltalandı.
Os meus planos saíram frustrados por acaso.
Şey, şanssızlık işte, hepsi bu.
Bem, foi só um azar, nada mais.
Akşamüstü küçük bir şanssızlık sonucu birazını döktüm.
Devido a um pequeno transtorno durante a noite, entornei um pouco.
Sizi bulamamam şanssızlık.
É uma chatice que ainda não vos tenha encontrado.
Ne şanssızlık, çünkü savaş esiri oldunuz.
É uma pena, porque vocês são prisioneiros de guerra.
Bakın, popüler batıl inanca göre adaya yeni gelenler bize şanssızlık getiriyorlar.
De acordo com superstição popular, recém-chegados à ilha são responsáveis por todos os nossos infortúnios.
Sizin için ne şanssızlık.
Que infelicidade a sua.
- Kahrolası bir şanssızlık.
- Por causa de um grande azar.
- Şanssızlık değil mi?
- Má sorte, eh, Uxbridge?
Aradığı her neyse, bulmuş ki bizim için şanssızlık.
Seja como for, fosse o que fosse, ele encontrou o objecto, o que foi um azar para nós.
Şanssızlık kovboy.
Azar, cowboy.
Uvertürü kaçırmanız gerçekten şanssızlık.
É uma infelicidade ter perdido a abertura.
Şanssızlık Lonnihan.
Azar, Lonnihan.
Oh, tatlım, ne büyük şanssızlık.
Carinho, é terrível.
Ne şanssızlık!
Raio de azar.
Bu büyük bir şanssızlık, çok büyük.
Isso é pouca sorte. Muito pouca sorte.
Ne şanssızlık!
Definitivamente...
Bazıları için şans... diğerleri için şanssızlık.
Afortunado para uns... desafortunado para outros.
- Şanssızlık.
- Azar,
- Şanssızlık, delikanlı.
Azar, rapaz.
- Hayır, hata senin değildi. Şanssızlık işte.
- Não, era uma hipótese remota.
O dar omuzlara biraz daha şanssızlık bindirmemiz gerekeceğini düşünüyorum.
Teríamos de pôr mais azares em cima daqueles ombros estreitos.
Şanssızlık dostum.
Sei como é.
Ne şanssızlık.
Que bando de inúteis.
Çok şanssızlık.
Vi o seu baú flutuando entre os destroços.
Her yerdeki erkekler için şanssızlık ve bizim için ayrıcalık.
O mesmo se pode dizer dos habitantes de Stratos.
Şanssızlık olmuş bu.
Que pena.
- Şanssızlık diyelim.
- para o meu azar. - Pensei que não acreditasses nisso.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]