Şımarık перевод на португальский
1,157 параллельный перевод
Bencil, şımarık bir çocuksun ve seni bir daha görmek istemiyorum.
Um miúdo mimado e egoísta, que não me serve para nada.
Ve de kızışınca gözü dönen o şımarık hayvanlardan.
... ou do que o de animais nutridos no excesso de uma luxúria selvagem!
O kadar şımarık ki bir şekilde durdurulmalı.
Ele é tão mimado, tem de deixar de ser assim.
Hiçbir iş yapmak istemeyen zengin ve şımarık bir engelli olmalı.
Deve ser uma daquelas deficientes mimadas que não quer fazer nenhum trabalho.
Lanet olsun, şımarık bir kadın gibi davranıyorsun.
És fraco com as mulheres. Tem cuidado o que dizes Gonta!
Kadınlar şımarık değildir! Şımarık olsalardı onun gibi olurlardı demek istiyorum.
Eu queria dizer que se elas o fossem, comportar-se-iam como ele.
Sen bir şeytanın şımarık çocuğusun.
És a semente do diabo.
Senin sadece şımarık bir, zengin çocuğu olduğunu düşünürdüm.
Eu costumava pensar que eras mais um daqueles meninos mimados.
Genelde en şımarık olanlar, en zeki olanlardır.
Os mais espertos eram também os mais rebeldes.
Şımarık İsveçli!
Raio de sueco pomposo.
Bu Quimby çocukları çok şımarık ve zenginler.
As crianças Quimby são tão selvagens e ricas.
Şımarık velet. Git buradan.
Sai daqui, ranhosa.
Şımarık çocuklara ihtiyacım yok.
Não preciso de miúdos mimados.
Zavallı şımarık bir bakirenin onurunu savunuyordum.
Defendi foi a honra de uma pobre donzela inconstante.
Şımarık bir film yıldızından başka bir şey değil.
Não passa de um miúdo mimado.
Sen şımarık çirkin birisisin ve insanlara aptalmış gibi davranıyorsun.
Você é um homenzinho triste, e trata as pessoas como se fossem idiotas.
Efendim, reklam şımarık bir şeydir.
Bom, a publicidade é engraçada.
Sen anlamazsın çünkü taşradan gelmiş şımarık küçük bir piliçsin.
Só não sabes por seres uma miúda mimada e suburbana.
"Şımarık" mı?
"Mimada"?
Azıcık şımarık.
Era um pouco mimada.
Azıcık şımarık yazması gerekiyordu, aptal herif!
Devia ter escrito "um pouco", o idiota!
Şımarık çocuk gibi davranıyordu.
Ele portou-se como um fedelho mimado.
Şımarık biri gibi görünüyor.
Mal saiu das fraldas.
Tanıdığım bütün evli polislerin buzdolabı gibi karıları... şımarık çocukları... gazeteyi getireceğine uyuzluk yapan köpekleri var.
Cada chui casado que conheço, tem mulher que não dorme com ele... filhos que não o ouvem... e um cão que não lhe obedece.
Şımarık herif. Çocuklardan görüştüğün var mı?
Idiota pomposo.
Bir nevi şımarık zengin kızlarının güzelliği var.
É bonitinha, do género menina rica e mimada.
Şımarık!
Não! Que vergonha!
- Şımarıklık yapma sakın bayan.
- Não se arme em esperta comigo.
Çocuk... şımartılmış, şımarık çocuklar.
Crianças. Crianças mimadas e mal habituadas.
O yüzden bu çocuklar böyle şımarık zaten.
E é por isso que as pestes dos teus filhos andam por aí à solta.
Şımarık bir serseri. Dünyanın pisliği ve iğrençliği onu sarmış. Yaşamın boşluğu altında ezilmiş!
Ele é um mimado de merda, atormentado pelo tédio e pela ecologia, deprimido pelo vazio da existência!
Ah, kardeşim. Pişmanlık duymamalısın. Akıttığın kan yalnızca şımarık bir çocuğun kanıydı.
Oh, irmão, não deves sentir remorsos pelo sangue derramado de uma criança mimada e insidiosa.
Senin tek sorunun şımarık ve zengin bir ailenin...
És um menino do papá, que...
- Şımarık olduğun.
Que és um menino do papá.
Seni sımarık!
És mimada!
Sımarık!
Mimada!
Diyelim ki birisi senden deniz kıyısında bir motele gelmeni istedi.
Supondo que a convidariam para montar uma casa de hóspedes, junto ao mar.
Şımarık küçük tavşan.
Coelhinha malandra!
Seni deniz kıyısında küçük bir evde... etrafında çocuklarla görüyorum.
Vejo você numa cabana perto do mar... rodeada de crianças.
Deniz kıyısındadır, beni gördüğünü söylediğin yer gibi.
É perto do mar, onde você disse que me viu.
"Deniz kıyısında mutlu olabileceğimizi yüreğimde hissediyorum. " Tıpkı senin gördüğün gibi.
Sei que podemos ser felizes vivendo perto do mar... como na sua visão.
Sana diyorum, ışık denizi aydınlatsa daha iyi olurdu.
A luz funcionava melhor se apontasse para o mar!
Kendimi iyi hissetmediğim veya tehlikede hissettiğim tek bir zaman oldu, o da bir kış günü kendi başıma Deal'dan geçerkendi. Amiral, o zamanlar Yüzbaşı Croft'tu tabi, uzakta, Kuzey Denizlerindeydi.
A única vez que eu imaginei que podia sentir-me mal, ou que tinha medo de algum perigo, foi o inverno que passei eu só em Deal, quando o almirante, então capitão Croft, estava no Mar do Norte.
- Şımarık değil.
- Ela é absolutamente så.
İki gün önce, garip bir hava aracı, Beaufort Denizi'ne düştüğünde,... olayı gören buz kırıcısı mürettebatı, bir UFO gördüklerini zannetmiş.
Há dois dias, a tripulação de um navio quebra-gelo julgou ter visto um óvni : uma estranha aeronave mergulhou no Mar de Beaufort.
Ve o küçük aşk damlacıkları....... bir araya gelir.. ... kırılmış tomurcukları ve eğilmiş çiçekleri toplar.. .. ve pislikler ve gübre ile ve geyik gübreleriyle..
E essas pequenas gotas de amor... juntam-se,... e recolhem rebentos e flores caidas e sujidades... e estrume e caganitas de veados, num fluxo que se desloca cada vez mais rápido para o mar.
Deniz kıyısındaki bir sarayda doğmuştun.
Tu moraste num palácio junto ao mar
Mavi ve pas rengindeki bu kapitone önlük bir anda şık bir klasik halini alır. Bir ambar partisinde ya da süt sağmak için biçilmiş kaftandır.
Em tons de azul mar e ferrugem torna-se num instantâneo clássico adequado para um baile no celeiro ou uma ordenha.
Dünyanın dört bir yanındaki sismograflar patlamayı belirledi ve patlama Baltık Denizi kıyısındaki Litvanya'dan bile görüldü.
Os sismógrafos de todo o mundo registaram o desastre. A explosão foi vista na Lituânia, no Mar Báltico.
O burada olmalıydı Sadece bu zengin şımarık çocuklara bakın
Olhe para estas crianças mimadas, são filhas dos ricos.
Bunun üzerine adam eğilmiş, kızı kaldırıp okyanusa fırlatmış ve "İşte şimdi becerildin" demiş.
Então, ele atira-a para o mar e diz : "Agora estás fornicada"!