Hours перевод на русский
84 параллельный перевод
Kutsal Kitapları tartışırdım orada ulemayla
And I'd discuss the holy books With the learned men seven hours every day
bu güzel.Dört saat boyunca etrafı karıştırıyordum.
красивый lt's. Четыре hours just питание вокруг в там.
Orası Tulsa'dan sadece dört saatlik mesafede!
That's like four hours from Tulsa
Her yıl Kongre önünde herhalde 100-120 saat savunma yapıyorum.
... to prepare myself properly for these congressional discussions. Я полагаю, что я провожу, возможно, 100 или 120 часов... I suppose I spend, perhaps, 100 or 120 hours в даче показаний перед Конгрессом каждый год.
Ve her bir saatlik savunma için 3-4 saat hazırlık gerekiyor.
И каждый час доказательства требует трех - четырех часов подготовки. And each hour of testimony requires three to four hours of preparation.
O gün neler olduğunu öğrenmek için 10 saat harcadık.
Мы потратили около 10-ти часов в тот день, пытаясь узнать, что, черт возьми, случилось. We spent about 10 hours that day trying to find out what the hell had happened.
Bizimle Karakoe Happy Hours'a gelmek ister misin?
Ты идёшь с нами на Весёлый Час Караоке?
Nicole Kidman'ın The Hours'da taktığının aynısı.
Такой же носила Николь Кидман в фильме "Часы".
"Magic Hours" Ben Dark Chocolate.
Вы слушаете Волшебный час... С вами Чёрный Шоколад...
Belki sen, iş saatlerini düzenlersin diye düşünmüştüm.
Well, I was hoping you could cut back on your hours at work.
Bu bize iki saat daha sağlar. Şuradaki Louis, diplomatik protokoller konusunda tavsiyede bulunabilir, aynısı Samuel için de geçerli...
Gives us another two hours. now this is Louise, she can advise on international diplomatic protocols, same goes for Samuel...
Nicole Kidman, "The Hours".
Николь Кидман В "Часах".
48 Hours programına, Nightline programına çıkacağım.
Пойду в "48 Часов". Пойду в "Найтлайн".
Oh, I will tell you four hours of sleep would be a luxury for me at this point.
Я скажу, что четыре часа сна были бы роскошью для меня сейчас.
Ve yedi saat sonra,... Paris'ten Kopenhag'a uçuyor olacağız.
But seven hours from now, we're all flying to Copenhagen via Paris.
En fazla altı saat daha.
Another six hours, max.
Tulsa'dan 24 saat uzaktayım.
'Мне осталось только 24 часа до Талсы.'( "24 hours from Tulsa" - название хорошей песни певца Gene Pitney )
- Hayır ama 2 saat sonra böbreklere çalışmayı seven iri bir Afro-Amerikan beyefendi gelmiş ve aynı soruyu sormuş.
Uh, no, but two hours later, a large African-American gentleman with a fondness for kidney punches showed up and asked that very same question. The driver who picked up McCauley.
Yani güzel ve sıkı bir eğlence adına 10 ya da daha fazla saat...
Another ten or so hours of good, hard fun.
Ray Donovan ve Sydney Manning'in kendilerini Spokane'deki benzin istasyonuna kapamasının üstünden 2 saat geçti.
It has now been 2 hours since Ray Donovan and Sydney Manning locked themselves inside this Spokane gas station.
36 saatte 90 milyon dolarını harcadın.
You spent $ 90 million in 36 hours.
Randevu almak için lütfen mesai saatleri içerisinde ofisimden irtibata geçin.
Please call my office during normal business hours to set an appointment.
Durumunu takip etmek için, birkaç saat daha burada tutacaklarmış.
They want her for a few more hours just to- - I don't know- - keep an eye on her.
Çalışma saatleri çok yorucuydu. Ben de bir iPhone aplikasyonu icat ettim. "Kanka lügati" adıyla Rusya'ya sattım.
The hours killed me, so I invented an iPhone app that I sold to Russia called "Words with Comrades."
Yaklaşık dört saat.
Four hours, about.
Şuuru yerinde değil, birkaç saate düzelir.
He's out cold right now, will be for hours.
Rahatla T. Birkaç saat içinde mezarlığa giderim.
Relieve T. In a few hours. I'm gonna take the graveyard.
Dr. Brennan, kafatası parçalarını 14 saat önce marketin otoparkında buldu.
Brennan found the skull fragments in the grocery store parking lot 14 hours ago.
- "After Hours" filmindeki gibi.
Похож на сериал "Сверхурочные".
İki saatliğine hakemlik yapacağım yarışma yok... şu harika memleketimizde...
So, I don't have another contest to judge for two hours.
- İki hasta için altı saat harcadığına inanamıyorum.
Whew! I just can't believe you spent six hours with two patients.
Earl'ün... iki saatliğine normal bir insan olabileceğine inanıyorum... sana yardımcı olurum.
Earl... can be a normal person for two hours. I'll help you.
Bırak çılgınca bir tahminde bulunayım. Tranquil Hours?
Дайте угадаю - "Безмятежным временам"?
- Yani Tranquil Hours Helen Jordan'ın servetinden milyonlar alıyor.
Значит, "Безмятежные времена" получают миллионы из состояния Хелен Джордан.
Jordan Lowell'ın yarı kız kardeşi Tranquil Hours'taydı.
Единокровная сестра Джордан Лоуэлл была в "Безмятежных временах".
- Ancak DNA, onun..... Tranquil Hours'da bulduğu kadının kız kardeşi olmadığını kanıtlıyor.
Но ДНК доказывает, что женщина, которую вы видели в "Безмятежных временах", ей не сестра.
Ve Tranquil Hours'da oymuş gibi davranan kadın kim?
И кто та женщина, которая притворяется ею в "Безмятежных временах"?
Şey, Tranquil Hours Jordan'ın vakfından her yıl milyonlarca dolar alıyor.
Ну, "Безмятежные времена" получают несколько миллионов в год из трастового фонда Хелен.
Jordan sahte Helen'dan örnek aldı ve işte o zaman Tranquil Hours'ta bilirleri ürktü çünkü açığa çıkmak üzere olduklarını fark ettiler.
Джордан взяла мазок фальшивой Хелен, и из-за этого кто-то в "Безмятежных временах" был напуган, потому что они поняли, что их раскроют.
Tranquil Hours'dan aldığımız parmak izleri Marcia Forsthye'a ait çıktı.
Отпечаток, что мы сняли в "Безмятежных временах", приводит нас к Марше Форсайт.
Adam onu Tranquil Hours'a yatırmış.
Он поместил её в "Безмятежные времена".
yarım gram Sour Diesel, üç buçuk gram Grand Master Kush, bir gram mantar, 15 ecstasy hapı, bir porno dergisi, beysbol sopası, bir de 27 Hours filminden kalma kamera mevcut.
пол унции "Для зарядки мозга", три с половиной грамма "Супер улета", одна унция грибов, 15 таблеток экстази, порно журнал, бейсбольная бита, и видеокамера из фильма 27 Часов.
127 Hours.
127 Часов. 127 Часов.
- Evet. - 128 Hours'ı yap.
- Да. - Или 128 Часов.
Baksana, kamu hizmeti yapman gerekiyor mu hâlâ?
Hey, you got any community service hours left? - Why?
O.D. 24 saat önce öldüğünü tespit etti.
M.E. puts her death at 24 hours ago- - where were you?
Frank'in son 48 saatteki yolculuk kayıtları.
Frank's trip log for the last 48 hours.
72 saate yaklaşıyoruz.
We're approaching 72 hours straight.
Birkaç saate görüşürüz.
See you in a few hours.
- Birkaç saattir uyuyor. - Tamam.
He's slept for a few hours.
Günde 24 saat, yılda 365 gün savunma bakanı olduğum 7 yıl boyunca soğuk savaşı yaşadım.
... on three different occasions. 24-ре часа в сутки, 365 дней в году... Twenty-four hours a day, 365 days a year в мою семилетнюю бытность министром обороны, я жил в состоянии холодной войны.