A bus Çeviri Türkçe
5,793 parallel translation
There's no I.D. on her - - nothing on her, actually, except for a bus ticket out of Nebraska.
Üzerinde kimlik yoktu, aslında hiçbir şey yoktu sadece Nebraska'nın dışından aldığı bir otobüs bileti.
Okay, so, we know from her ticket that Alex hopped a bus out of O'Neill, Nebraska, right?
Tamam bilete göre Alex O'Neill, Nebraska'dan geliyor değil mi?
Huh. So you didn't sell her a bus ticket out of town?
Yani ona kasabanın dışına otobüs bileti satmadın?
Boarding a bus for Indianapolis.
Indianapolis'e giden bir otobüse biniyor.
Lindsay has eyes on him. They're on a bus headed to Indianapolis.
Lindsay adamı gözetliyor.
$ 100,000 cash and a bus ticket to Chicago.
Yüz bin dolar nakit. Bir de Şikago'ya otobüs bileti.
- I picked him up at a bus station in Paterson.
- Onu Paterson otogarından aldım.
They get off the plane, and they have to search for enough money to get a bus home.
Uçaktan iner inmez, eve dönmek için otobüs bileti parası aramak zorunda kalıyorlar.
She almost ran me into a bus, Diggle.
- Beni bir otobüse yönlendirdi Digggle.
And if I find a bus to Ankara, I'm all set.
Oradan inşallah Ankara'ya kadar bir otobüs bulsam tamamdır.
Unfortunately, it's in the parking lot of a bus station.
Maalesef, araç bir otobüs garında park edilmiş durumda.
Who takes a bus to a suicide?
İntihar etmek için kim otobüse biner?
There's a bus station there.
Orada bir otobüs durağı var.
William Tate sighted at a bus station.
William Tate bir otobüs durağından görülmüş.
I've always wanted to ride a bus. Oh, I lied.
- Hep bir otobüs sürmek istemişimdir.
Or a YWCA or a bus shelter or a park bench?
Ya da Genç Hıristiyan Kadınlar Birliği ya da bir otobüs durağı veya bir park sırası?
Or take a bus back to Bangor.
Ya da Bangor'a otobüsle giderdim.
Did we pass a bus?
Bir otobüsün yanından geçtik mi?
On the road, did we pass a bus?
Yol üstünde bir otobüsün yanından geçtik mi?
- Yeah, to buy a bus ticket. - Alright.
- Evet, otobüs bileti almak için.
Oh, well, we, uh... we met on a bus.
Şey, biz... biz otobüste tanışmıştık.
She met Sue Ellen on a bus to Texas and saw a way out of her own messed-up life.
Sue Ellen'la otobüste karşılaştı ve berbat hayatından kurtulmanın bir yolunu buldu.
I saw her get hit by a bus and break her neck and she's still going.
Otobüsün çarpıp boynunu kırdığını gördüm ama hala yaşıyor. Kafasına sık?
I thought stealing from my kids was rock bottom, till I, blew my dealer in a bus station bathroom.
Kendi çocuklarımdan çalmakla artık dibe vurduğumu düşünmüştüm. Uyuşturucu satıcısınınkini otogarın lavabosunda ağzıma alana kadar.
But he needs to be on a bus.
Ama onun otobüse binmesi gerek.
I need some money, maybe a bus ticket is the way to go.
Bana para lâzım, ya da bir otobüs bileti.
It's a bus station in cold creek, up the coast.
Cold Creek'teki bir terminalden bineceksin.
And she's ready to be driven to cold creek to get on a bus that leaves in two hours that'll take her to Boston, Where she's gonna start her life over.
Şu an bizim bodrumumuzda ve yeni bir hayat kurmak için iki saat içinde Cold Creek'ten kalkıp Boston'a gidecek olan bir otobüse binmeye hazır.
I was gonna make up some story, like the kitchen caught on fire Or the caterer got run over by a bus, but we got a history, so I'm...
Şimdi mutfak yandı ya da yemek servisçisini otobüs ezdi diye hikaye uydurabilirdim ama seninle bir geçmişimiz var.
After the third gang member was killed, a fourth person was shot and killed at a bus stop less than a half a mile away from the gas station.
Üçüncü çeteci öldürüldükten sonra benzin istasyonundan sekiz yüz metreden az uzaklıkta dördüncü kişi bir durakta vurulup öldürülmüş.
Coming from Salt Lake City, and I'm on the back of the bus with Greg Reynolds, who had gone through puberty at nine, and had a hairy chest. We both had girlfriends, so who's to say? He was like a real stud.
Salt Lake City'den dönüyorduk ve 9 yaşında ergenliğe giren, kıllı göğüslü Greg Reynold'la otobüsün arkasında oturuyorduk.
Yeah, the bus driver was driving like a maniac, but if I keep my jacket closed like this...
Otobüs şoförü deli gibi kullanıyordu. - Ama ceketimi şu şekilde kapatırsam...
That bus is a lifeline.
O minibüs çok önemli.
I got a cop on this bus.
Bu otobüste bir polis var.
Listen, we're gonna need you to pretend there's some engine trouble and announce that a second bus is coming behind you to take over. You ever have engine trouble before?
Senden motorun arıza yaptığını duyurmanı ve diğer otobüs gelene kadar yolcuların beklemeleri gerektiğini söylemeni istiyoruz.
I'm gonna pull the bus over and take a look.
Kenara çekip bir bakacağım.
I've already called another bus to take you on your way, so it should be here in a minute or two.
Başka bir otobüs çağırdım ve şu an yolda. Bir iki dakika içerisinde burada olur.
He's a former electrical engineer who decided to walk onto a school bus with a shrapnel bomb.
Şarapnel bombasıyla bir okul servisinin üzerine yürümeye karar vermiş eski bir elektrik mühendisi kendisi.
Anton, the Pakistani ambassador had a kid on that bus, right? Yeah. Aziz.
- Anton, Pakistan Büyükelçisinin oğlu da o otobüsteydi değil mi?
This man escaped a prison bus last night and eluded a manhunt...
Bu adam dün gece bir nakil otobüsünden kaçtı ve kovalamacadan kurtuldu.
So a luxury bus.
- Lüks otobüsü yani.
"Can a minivan be a bang bus or does it have to be full-sized van?"
"Bir minivandan bangbus olur mu yoksa illaki minibüs mü olmalıdır?"
But this is a video of me on the bus from Denver to Austin.
Ama bu video benim Denver'dan Austin'e otobüsle gittiğimi gösteriyor.
The eyewitnesses agree that the bomb went off in front of the kiosk just after the bus pulled out, but so far, no one's been able to I.D. a bomber.
Görgü tanıkları bomba patladığı anda otobüsün yoldan çıktığını ve büfenin önünde durduğunu söylüyorlar ancak şu ana kadar, kimse bombacının kimliğini belirleyemedi.
There's a message in the can bus deliberately left here for someone to find.
Veri yolunda, birinin bulması için kasten bırakılmış bir mesaj var.
And I don't like using this language in front of you, but he fingered a girl who was asleep on the back of the bus, and she didn't even know about it.
Karşında böyle konuşmak istemezdim ama Kızın tekini uyurken parmakladı Hemde okul otobüsün de kızın haberi bile yok
What if Springer threw Dillon under the bus as a distraction?
Ya Springer, dikkatleri başka yöne çekmek Dillon'u suçluyorsa?
Because I got here in a $ 90,000 bus.
Ben tam 90,000 dolar otobüsle geldim.
Sure, I might decide I want to spend the rest of my natural life waiting to move an instruction without a 16-bit bus, but other than that, I'm not looking at that binder.
Hayatımı 16-bit veriyolu olmadan taşıma komutu bekleyerek geçirmek istersem başka ama bunun dışında o deftere bakmayacağım.
Archer left us at a warehouse and we hitched a ride to the nearest bus station.
Archer bizi depoda bırakmıştı bizde en yakın durağa kadar koştuk.
It's like I'm stuck on a school bus. With the worst driver on the planet!
Sanki okul otobüsündeyim üstelik de dünyanın en kötü şoförüyle.
a businessman 18
busy 584
business 577
buster 475
bush 97
businessman 37
bust 31
busted 219
buses 31
businessmen 24
busy 584
business 577
buster 475
bush 97
businessman 37
bust 31
busted 219
buses 31
businessmen 24