A dozen Çeviri Türkçe
5,792 parallel translation
All right, search of the ship produced a dozen Cuban cigars, some bootleg DVDs and one... stowaway ferret.
Arama sırasında bir düzine Küba purosu korsan DVD'ler ve bir tane de kaçak dağ gelinciği bulundu.
Then again, it was designed for a dozen of us, not three.
Ayrıca bizden 12 kişi için tasarlandı, 3 kişi için değil.
There are a dozen candidates.
- Ortada bir düzine aday var.
And ordered the assassination of a dozen Scottish visitors.
Ve bir düzine İskoç misafirin katlini emrettim.
He took home half a dozen fish on his very first time out.
İlk avında yarım düzine balık avlamıştı.
Half a dozen.
- Yarım düzine.
Half a dozen.
Yarım düzine.
Yes, I've tried that a dozen times.
- Evet, onlarca kez denedim.
About a dozen downtown businesses and three cover streets are closed to the public today, following a large explosion at a genetic research facility near Battery Park in Manhattan.
Manhattan'daki Battery Park yakınlarındaki genetik araştırma tesisindeki patlamadan sonra şehrin merkezindeki birçok iş yeri bugün kapalıydı.
He was at that dry-out place with no less than half a dozen people the night his mom died, and we were in New York.
Annesinin öldüğü gece en az yarım düzine insanla o ayılma yerindeymiş. Biz New York'taydık.
So that when Kristen Bell and her kid come out of the movies, there are a dozen sociopaths waiting for them?
Yani Kristen Bell ve çocukları filmden çıktığında dışarıda onlarca sosyopat onları bekliyor olacak?
And I take half a dozen pharmaceuticals.
Bir de kullandığım beş altı ilaç var tabii.
He gave me a dozen more To frame and sell those, too, if I wanted.
- Bana bi deste daha verdi eğer istersem onları da çerçevelemem ve satmam için.
Half a dozen different factions.
Yarım düzine farklı grup.
- A dozen assorted?
- Karışık bir düzine mi?
We've slaughtered 20 pigs, 30 goats, and a dozen antelope for the fire... prepared wine and nermel for days.
Ateş için yirmi domuz, otuz keçi ve bir düzine antilop kestik. Günlerce yetecek şarap ve içki hazırladık.
I just need a dozen Asiagos and then we're good to go.
- Bir düzine Asiago lazım. Sonra hemen gideceğim.
Marcus Fox was my first case, and since, I've, uh, arrested 30 suspects that led to convictions, and half a dozen cases remain open.
Marcus Fox benim ilk dosyamdı ve o zamandan beri 30 şüpheliyi tutuklayıp mahkum ettirdim ve yarım düzine dosya halen açık durumda.
Gives him access to a dozen CIA facilities.
Bu, ona CIA'in bir ton birimine giriş sağlar.
He comes out of the bank. A dozen cops are shooting at him.
Adam bankadan çıkıyor, bir sürü polis ona ateş ediyor.
A dozen times.
Hatta on iki kere okuyacağım.
A dozen pair. - Double pleats.
Bir düzine takım.
Millions of dollars, married, has his fingers in a dozen different pies.
Evli, milyonlarca doları var on parmağında on farklı işi var.
There's already a dozen of'em in your kitchen.
Muftakta onlarcası var.
That's half a dozen villages in the local area, none more than an hour by foot.
Yürüyerek 1 saat mesafede yarım düzine köy var.
He must have played Thunderstruck about a dozen times on the ride back.
Yolculuk boyunca Thunderstruck'u onlarca kez çaldı.
Means she dug deep enough To cut through at least a dozen coats.
Yani en az 1 düzine boya katını yok edebilecek kadar derine inmiş.
Could I put half a dozen of these on my bill?
Hesaba yarım düzine de şunlardan yazar mısın?
If it can do that to a dozen highly-trained operatives in a basement, what's gonna happen in a crowded train station or a football stadium?
O binadaki iyi eğitilmiş harekat timlerine bunu yapabiliyorsa metro veya stadyum gibi kalabalık bir yerde olacakları düşün.
A dozen chayote squash, another dozen kohlrabi, and, uh, three pounds of jicama.
Bir düzine diken kabağı, bir düzine yer lahanası,... ve 1,5 kilo da meksika turpu.
Well, I just mobilized half the agents in San Francisco for nothing, and now I got a dozen people above me demanding answers.
San Fransisco'daki ajanların yarısını boş yere seferber ettim,... şimdi bir sürü insan bir cevap almak için üstüme gelecek.
Within the space of a month, a dozen children disappeared.
Bir aylık süre dahilinde, bir düzine çocuk kayboldu.
Half a dozen charred planets around it, but that's not the interesting part.
Etrafında yarım düzine kömürleşmiş Gezegen var ama ilginç olan bu değil.
Could I put half a dozen of these on my bill? Sure.
Hesaba yarım düzine de şunlardan yazar mısın?
If it can do that to a dozen highly trained operatives in a basement, what's gonna happen in a crowded train station or a football stadium?
O binadaki iyi eğitilmiş harekat timlerine bunu yapabiliyorsa metro veya stadyum gibi kalabalık bir yerde olacakları düşün.
You are underwater on a dozen real estate investments.
Suyun altında görünmeyen, düzinelerce gayrimenkul yatırımları.
It'll also discredit about a dozen other convictions the DA's office won in the past five years...
Son 5 yılda savcılığın kazandığı bir düzine diğer suçlulukları da çökertecek...
Well, I guess I'm flattered, but if I gave in to everyone that flattered me, I'd have a dozen kids and a vaginal echo chamber.
Sanırım gururum okşandı ama eğer herkesin okşamasına izin verseydim şu an bir düzine çocuğum ve vajinal yankı odam olurdu.
I left you, like, a dozen messages.
Sana bir düzine falan mesaj bıraktım.
I've got a dozen places shipping regularly to a few residences.
Bazı evlere düzenli teslimat yapan bir düzine yer buldum.
Detective KIM Jin-woo was found stabbed a dozen times in his chest and stomach.
Dedektif Kim Jin Woo, göğsünden ve karnından defalarca bıçaklanmış hâlde bulundu.
There's a dozen badges between you and the door.
Senle kapı arasında bir düzine rozetli var.
Take two dozen guards, and prepare for a fight.
2 düzine koruma al ve çatışmaya hazırlan.
All right, you guys only have a couple dozen more patients to go.
Sizin sadece gitmeniz gereken birkaç düzine daha hastalarınız var.
I feel like going back and ordering a baker's dozen.
- Yarın geri dönüp bir düzine alasım var.
I popped down into the tunnels to investigate, ended up eye-to-eye with a few dozen of them.
Araştırmak için tünellere indim ve birkaç düzinesiyle karşı karşıya geldim.
A mere dozen, Father.
Sadece on iki kişi, Baba.
* Sara Perche Ti Amo * ( Ricchi e Poveri ) prepare a dozen!
Bir düzine hazırla!
Another dozen who saw her fall into the water And a cab driver who said she was distressed.
Suya atladığını gören onca kişiden biri de kurbanın mutsuz olduğunu söyleyen bir taksici.
You've lifted that glass a half dozen times, yet not one drop is drained.
Bardağı 6 kez havaya kaldırdın... ama sadece bir yudum içtin.
I am here trying to procure a half dozen Russian combat helicopters for the D.I.A. from a Russian weapons contact of mine.
Yarım düzine Rus savaş helikopterini bir Rus silah tüccarından DIA için elde etmeye çalışıyorum.