A pair Çeviri Türkçe
6,240 parallel translation
Why don't you grow a pair?
Sen neden yapmıyorsun?
I'll leave a pair of shoes at our RV point.
Buluşma noktamıza bir çift ayakkabı bırakacağım.
Did you leave a pair of red panties in my office?
Peki ofisimde kırmızı bir don bıraktın mı?
Boney found a pair of panties in my office... Where, occasionally, Andie and I...
Boney ofisimde bir don buldu... ara sıra orada Andie'yle...
And she leaves a pair of red panties.
Oraya kırmızı bir don bıraktı.
So, while I was doing my bid, this mutt grew a pair of balls.
Ben içerideyken bu göteleğin taşşağı çıkmış biraz.
I just need a pair of shoes.
Sadece bir çift ayakkabıya ihtiyacım var.
Wiggle room is squeezing into a pair of pants too small and hoping they don't split.
Esneklik payı küçücük bir pantolonun içine girmeye çalışırken, onun ikiye ayrıImamasını ummaktır.
Listen to this. "A pair of Mafia social clubs have been robbed " by a lone gunman who marches into the secret societies " waving an automatic weapon.
Bunu dinle. " Bir çift Mafya sosyal kulübü, bir makineli silah taşıyarak gizli sosyetelerin kulübüne giren, yalnız bir silahlı soyguncu tarafından soyuldu.
Yeah, so I read in your article today that you said that we held up a pair of social clubs.
Evet, bugün makalenizi okudum, bizim bir çift sosyal kulübü soyduğumuzu söylemişsiniz.
Yeah, so a pair is a set of two things used together or regarded as a unit.
Evet, bir çift iki şeyin birlikte kullanıldığı bir takımdır veya birlik kabul edilir.
Yeah, so a pair is two, and we hit three, so joke's on you.
Evet, yani bir çift ikidir, ve biz üç vurgun yaptık, yani şaka sana kalıyor.
Liotta's $ 200 tip, while generous, isn't going to save me from a pair of shattered kneecaps.
Liotta'nın cömertçe verdiği 200 dolarlık bahşiş topuğuma sıkmalarını engellemeye yetmeyecek.
Bare-assed, except for a pair of sneakers and about 60 pounds of Rick Rubin's beard.
Üzerinde sadece bir don ve 30 kiloluk bir sakal vardı.
Every time I buy a pair of new shoes, you ruin them.
Ne zaman yeni ayakkabılar alsam, onları mahvediyorsun.
Just a pair of shorts.
Sadece bir boxer şort.
We bought many objects in pairs because we chose them, observed them, loved them, as a pair.
Çoğu şeyi çiftler halinde almışız. Çünkü onları öyle seçmiş, öyle görmüş, öyle sevmişiz. Çift olarak.
So one day, I threw a pair of panties at him and told him I found them in the back seat of his car, and unless he paid me ten bucks, I was gonna tell Mom.
Bir gün ona arabasının arka koltuğunda bir külot bulduğumu söyledim ve yüzüne attım. Eğer bana 10 dolar vermezsen bunu anneme söyleyeceğim dedim.
I haven't seen a pair of 12-pound guns on this island in months.
Bu adada aylardır bir çift bile 12 librelik silah görmedim.
That's a pair of Perfect Pollies for 14.99.
Bir çift Mükemmel Polly sadece 14.99.
You're going to need a pair of shoes to go with your suit.
Takımına uyacak bir çift ayakkabı lazım olacak.
Try a pair.
Şunları bir dene.
Come back when you've grown a pair! Mugsy!
- Taşakların çıkınca dönersin mankafa!
I need a pair of short shorts and couple of shots of rum.
Bana kısa bir kot şort ve birkaç içki takviyesi lazım.
You may be Burkan the Great to your public, but to me, you'll always be little Howard Burkan, who took my favorite scarf, cut it in half with a pair of scissors, waved his magic wand over it, and it didn't come back together.
Seyircilerine karşı "Müthiş Burkan" olabilirsin, ama bana göre her zaman favori eşarbımı alıp, bir makasla yarıya kesen ve sihirli değneğini üzerinde sallayıp, bir araya getiremeyen, küçük Howard Burkan olacaksın.
" I should have been a pair of ragged claws,
"Sessiz denizlerin dibinde,"
A pair of high heels and the gun.
Bir çift topuklu ayakkabı ve silah.
Would you like me to mold the cake into a pair of testicles for you, Gary?
Senin için pastayı testis şekline sokayım mı Gary? - Tamam, sakin.
They're a pair of love birds.
Birbirlerini çok seviyorlardı.
Pete, I hate to even think this, But a pair of secret service agents...
Pete, bunu düşünmek hiç hoşuma gitmiyor, ama o iki servis ajanı...
He used to carry this silly little duffle bag... With a pair of boots in it, in case the team where a man down.
Yanında, içinde krampon olan aptal bir spor çantası taşırdı oyunculardan biri sakatlanırsa oyuna girmek için.
"Even a child with normal feet was in love with the world... "... after he had got a new pair of shoes. "
Yeni bir çift ayakkabı sahibi olduktan sonra normal ayaklı bir çocuk bile dünyaya aşık olmuştur.
"The bride and groom make a gorgeous pair!"
"Bu gelin ve damat muhteşem bir çift olacak!"
"The pair, who have reportedly earned the nickname Bonnie and Clyde, " then drive off in a gun-metal gray Buick Century. "
Takma isimlerinin Bonnie ve Clyde olduğu rapor edilen çift daha sonra, silah metali grisi bir Buick Century ile uzaklaşıyor.
They make a dashing pair.
Çarpıcı bir çift oluşturuyorlar.
You come in here, I will give you a free pair.
Burada yazan adrese gel, ben de sana bedava bir çift ayakkabı vereyim.
She said she would hook me up with a free pair of shoes.
Bana bir çift ayakkabı hediye edecekti.
What kind of a twat goes all in on two pair?
Ne tür bir mal iki elde elini açar ki?
George Clooney was sitting two seats in front of me... with a nice pair of cufflinks and that fucking chin.
Kol düğmeleri çok hoştu. Afili çenesiyle arz-ı endam ediyordu.
♪ A totally awesome pair ♪
# Kesinlikle müthiş bir çift #
- Got my eye on a new pair of shoes.
Yeni bir çift ayakkabıyı gözüme kestirdim de.
I was just finishing my first novel... and I immediately thought, "We make a great pair."
İlk romanımı yeni bitirmiştim... ve ilk aklıma gelen şuydu : "Biz harika bir çift oluruz."
So, wait, your news feed tells you that Isaac got a new pair of Italian loafers, or Ben, Ben wrote a funny headline for the Post, and that makes you feel like you still know somebody?
Yani, bir dakika, haber kutundan lsaac'in yeni İtalyan ayakkabıları aldığını veya Ben'in Post için komik bir başlık yazdığını öğreniyorsun ve böylece birini tanıdığını mı hissediyorsun?
And a pair for the win.
Tam da kazanmak için gerekli olan çiftler.
It's like a high pair or maybe even three of a kind.
Yüksek çift ya da 3'lüsü gibi.
Would you forgo your eyes for a new pair of eyes, eyes that see with our vision?
Yeni bir çift göz için gözlerinden vazgeçer misin bizim vizyonumuzla gören gözler için?
Perhaps if your pauper husband were to sell his mule and his last pair of shoes, he might be able to afford to bring you to Highgarden for a visit.
Fakir kocan katırıyla son aldığı ayakkabıları satarsa, Yüksekbahçe'yi ziyaret etmen için yeterince para bulabilir.
There is no woman who ends her day with, like, a clean pair of underpants that look like they've ever even come from a store, okay?
Gün bittiği zaman, külodu daha mağazadan yeni alınmış gibi duran bir kadın yoktur, tamam mı?
You've got a fuckin'pair on you, old man!
Başına büyük bir dert aldın! ihtiyar..
Cause I have a nice pair.
- Kelime oyunu yapıyorlar.
All I'm saying is keep Mandy a few months... just till Winter's settled and we can pair her with another female.
Tek dediğim Mandy'i birkaç ay tutması. Winter düzelene ve başka bir dişiyle eşleştirilene dek. Ama denemiyor.